Yarın sevgililer günüymüş gelin bu sevgililer gününü sevgililerin sevgilisi olan Hz. Muhammet Efendimizi örnek alarak kutlayalım varmısınız !..
İslam ,Sevgi , Barış ve Şefkat ve Cihat İle Tebliğ Demektir..
Kıymetli gönül dostlarım. Aşağıda sizlere sunacağım yaşanmış bir hikaye olan ;
Fransa'da ki mütevazi bakkalında geçimini sağlayan Müslüman bir Türk ! İbrahim amca ile müşterisi Yahudi çocuğu Câd'ın ders niteliğinde ki manevi dostluğunu ve bunun yanında barışa davet eden “cihat” anlayışını anlatırken; en mühimi de Peygamberimiz Hz. Muhammed'in hayatını “Usvetün hasene olarak“
ömrüne ,bütün davranışlarına tatbik eden bir mümin'i resmeden! Bu yazı İslam adına 1440 yıl sonra da tebliğin nasıl olması gerektiğini, bir müslümanın nasıl örnek bir hayat sürmesi gereğini anlatıyor. Müslüman olarak asıl görev ve sorumluluğumuz davranış ve karakterimizle İslam'ın tebliğine hayatının her anında vesile olmaktır.
Ki bu hususu, Ankebut suresinin 1 ve 2. ayetinde yüce Yaradan şöyle buyuruyor.
“1. Elif, Lâm, Mim
2. İnsanlar imtihandan geçirilmeden, 'sadece iman ettik' demeleriyle bırakılıverilecekleri ve cennete girebilecklerini mi sandılar.”

Kendisine Rabbinden 23 yılda nâzil olan Kuran'ı Kerim'e, İslâm'a ve Allah yoluna bütün insanları, hem kimseleri ötekileştirmeden, çağıran ve bu uğurda olmadık çile ve ızdıraplara rağmen sonunda Medineye hicret etmek zorunda kalan efendimiz tebliğe başladığında ona icabet eden kaç kişi idi? Vefatından 83 gün önce yaptığı veda hutbesinde kaç kişiye hitap etti diye düşünerek; sohbetlerimizde ve o sohbetlere uygun davranışlarımızda kaç kişinin müslüman olmasına veya gerçek İslam'ı anlamasına vesile olduk diye tefekkür edelim, ne dersiniz.

Hikâye : Yahudi çocuğun bir Türk bakkaldan hırsızlığı ile başlar. İbrâhim amca, Fransa'da mütevazi bakkalında geçimini sağlayan bir Türk'tür. Onun bakkalından alışveriş yapan her dinden, renk ve ırktan birçok site sakini vardır. Yahudi çocuk Câd da ailesi ile bu semtte yaşamaktadır. Hadisenin kahramanı, 7 yaşındaki Câd, hemen her gün İbrâhim amca'nın marketine uğrar ve birşeyler alır. Her gelişinde de güya ona çaktırmadan bir çikolatayı cebine indirmektedir. Bu durum aylarca devam eder. Yine bir alışverişinde, bu kez dalgın olmalı ki, çikolata çalmayı unutur ve alışverişi sonrası tam kapıya yönelirken; İbrâhim amca şefkatli bir ses tonu ike Câd'a seslenir.
"Câd! Bugün çikolatanı almayı unuttun galiba?"
Ve ona çikolatasını, yani Câd'ın her günkü çikolatasının aynısını uzatır.
Çocuk şaşırır ve "biliyor muydun" der hayretle.
İbrahim' amca Câd'ın başını okşar ve ona, "sakın bir daha çalma. Hırsızlık çok büyük suç olup aynı zamanda da kul hakkını gasp etmektir günahtır. ve ayrıca başkalarının hakkına tecavüzdür. Söz ver bana. Bir daha hiçbir zaman hırsızlık yapmayacağına söz ver der . Buraya gelince çikolatanı hep al. Bu sana her alışverişte hediyem olsun" der şefkatle. Artık Câd ve İbrâhim amcası arkadaş ve dost olurlar. Amca 50, Câd 7 yaşındaki bir çocuk.
Aradan yıllar geçer. İbrâhim amca Câd'a hem arkadaş hem bir baba gibi davranır ve Câd ne zaman bir sıkıntısı olsa İbrâhim amcasına koşar, onun şefkatli sinesine sığınır. Ailesi ile, arkadaşları ve çevresi ile olan bütün problemlerinde çözüm adresi İbrâhim amcadır. Onun nasihatlerini, çözümlerini hayranlıkla dinler ve hayatına tatbik eder. Bir gün, İbrâhim amcası çekmeceden bir kitap çıkarır ve Câd'a, "hadi, aç, herhangi bir sayfayı aç" der. Sonra Câd'a açılan yüzdeki iki sayfayı okur, anlatır ve o günkü hâyat problemine o iki sayfada çözüm bulurlar.
Hayret ki, her sorusunda, açılan rastgele her sayfa, her defasında Câd'ın sorularına teşhis ve çözümler bulundurmaktadır ve bu çözümler doğru ve isabetlidir. Câd her seferinde dükkandan sıkıntıları bitmiş halde ayrılır. Tam 17 yıl geçer. Câd, 24 yaşında bir genç, İbrahim amca ise ötelere yürüyen fâni yaşlarındadır. 17 yıl maneviyat ile geçen akıl almaz bir dostluktur bu.
Ve bir gün emr-i Hâk vâki olur ve İbrahim amca Hakkın huzuruna, rahmetine yürür. Ölmeden de , çocuklarına bir vasiyeti vardır. İçeride bulunan kendisine ait küçük sandık, hediye olarak Câd'a verilecektir.
Câd, büyük dostunun ölümü ile yıkılır. Çok ağlar, yanar ve yakılır. Artık, zor anlarında ona çözümler bulan, sırdaşı, dert ortağı Hakkın rahmetine kavuşmuştur.
Vasiyet gereği, sandık Câd'a ulaştırılır. Câd ilk anların hüznü ile sandığı açmak istemez. Bir süre geçer ve Câd, içinden çıkamadığı bir durumla karşılaşınca. Ne zaman yüreği daralsa İbrâhim amcasına koşarak dertlerine çözüm bulan Câd çaresiz ve üzgünce hayale dalar. Aklına sandık gelir ve koşar adımlarla sandığa yönelip, sandığı açar. Sandıkta, İbrahim amcasının ona eline verip, ona bizzat okuduğu ve her problemine çözüm buldukları o kitap vardır. Arapça bilmediği için, Tunus'lu bir arkadaşına koşar, gider. Ondan iki sayfa açmasını ve okumasını ve yorumlanmasını ondan rica eder. Okuma biter ve meselesine çözümler yine bu iki sahifededir .
Câd Tunus'lu arkadaşına sorar. "Bu kitap nedir?"
Tunus'lu, "Kur'an, yani müslümanların kitabı" diye cevaplar. Câd şoktadır. Tereddütsüz sorar, "müslüman olmak için ne yapmalıyım" der. Tunus'lu gereğini söyler ve Câd müslüman olur. Adını bundan sonra Câdullah Kuran'i olarak kullanır .Kendisini bu yolda öyle yetiştirir ki, sadece Avrupa'da 6000 Yahudi ve Hristiyan'ın Müslüman olmasına vesile olur. Her geçen gün, hidayetine vesile oldukları kişiler artar. Bir gün elindeki bu eski kitabı karıştırırken arka sahifelerde bir harita çıkar önüne. Orada, İbrâhim amcasının not ettiği şu ayet vardır.
"Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle davette bulun"
Bu durumu kendisine bir işaret olarak gören Câd, Afrika'ya bir davetçi olarak gider. Kenya, Güney Sudan, Uganda derken, 30 yıl Afrikalı'nın bitmez sıkıntılarına Allah'ın izniyle çareler sunar. Onun davetiyle İslam'a girenlerin sayısı milyonlara ulaşacaktır. Afrika'da hastalandığında, 2003 yılında henüz 54 yaşındadır ve Allah'a davet yolunda vefat eder.
Câd'ın annesi ise koyu bir Yahudi universite hocasıdır. Oğlunun ölümünden 2 yıl sonra, oda tam 70 yaşında İslam’ı. Kabul eder .Oğlunu Yahudiliğe ikna için 30 yıl bütün tecrübe ve bilgisini bu yolda kullanan ve yine de muvaffak olamayan annesi, Câd için diyor ki:
"İbrâhim amca, 17 yıl boyunca bir kez bile bana, 'Yahudi' ya da 'Kâfir' demedi. Hatta, 'İslam'a gir' teklifi dâhi yapmadı. Lâkin, bir çocuğun kalbinin Kur'an'a nasıl bağlanacağını iyi bildi"

Bir Arap TV kanalında, Kuran'ı, O'na sarılmayı, Kuran'la amel etmenin gereğini anlatan Mısırlı tebliğci Dr. Saffet Hicazi, konuşmasının sonunu Câd'ın kıssasına ayırır. Gözyaşları içinde İbrâhim amcasını anlatır. Hele, zerafetle, hiç örselemeden yetiştirdiği fidanı olan Câd'ın, dünyanın dört bir köşesinde Ab-ı Hayat dağıtması..
Dr. Saffet Hicazi, Câdullah Kuran'i ile bizzat tanışmış ve hikâyeyi kendisinden dinlemiştir. Elinden hiç bırakmadığı, hayli yıpranmış Kuran'ı sorduğunda, Câdullah, Saffet Hicazi'ye "Ammu İbrâhim'in(amcamın Kuran'ı )
işte bu der" ve sürekli o Kuran'ı yanında taşıdığını anlatır Dr. Hicazi.
Yine bir gün, Londra'da Darfur'a destek ve oradaki Müslümanların meseleleri ile alâkalı bir toplantıda, Hristiyan yapılmak istenen Zulu kabilesinin reisi ile karşılaşan Dr. Saffet Hicazi, kabile reisine;
"Câdullah Kuran'i'yi bilir misin" diye sorar. Reis şaşkındır ve heyecanla, "evet, siz nereden tanırsınız, yoksa onu gördünüz mü" der.
Dr. Saffet, "evet" der. "Onunla İsviçre'de karşılaştık"

Zulu reisi, Dr Saffet Hicazi'nin ellerine sarılır ve gözyaşı içindedir.
Saffet Hicaziyi ona sorar. "Siz de onun tesiriyle mi müslüman oldunuz?"
Zulu reisi, "ben o'nun sayesinde müslüman olan birinin yardımıyla müslüman oldum" der ve sonra Dr Saffet Hicazi'yi kastederek, "mademki bu eller onun elini tuttu, bu gözler onu gördü, ben sanki onları öpüyorum" şeklinde sözlerini tamamlar.

Evet, aziz okurlarım. Allah, İbrahim amcaya, Câdullah Kurani'ye rahmet etsin ve o gibilerin emsallerini artırsın. Onların elinden kimler İslam'a girdi, Allah bilir. Kapanmayacak bir amel defteri ile Allah'a kavuştular her ikisi de. Bu asırda, böyle bir fedakarlık herkese nasip olur mu? İnsanların maddeye meftun olduğu, herkesin, 'Ben, Ben' dediği, kendi çocuklarını bile önemsemeyip, nefsinin bitmez arzularının peşinde olduğu şu talihsiz asırda hele?
Evet. Kur'an bütün çağların, ezel ve ebed'in tek kitabı. İçinde hem geçmişe, hem bugüne hem de yarına hitaben, insanın bütün sıkıntılarını çözen ayetleri ile hep var olacak.
Sayfalarını açıp, İbrahim amca'nın aşkı ve Câdullah Kuraninin aklı ile okuyup, Efendimiz Hz Muhammedin hadislerini kendimize Usvetu hasene kılarak; bütün dertlerimize deva bulalım ve tebliğ edelim.
Ankebut suresi 2. ayeti unutmayalım ki, "insanlar imtihandan geçirilmeden, sadece iman ettik demeleri ile bırakılıverileceklerini mi sandılar"
Kendi benliğimizi ,kimliğimizi kurtarmak yeter mi ?
Dertliyle hemhal olacağız, dertlere, çözümler bulacağız. Bir ben değil, hepimizin kurtuluşu için çaba göstereceğiz. İslam ve Peygamberimizin daveti üzerine.
Barış, şefkat ve akıl ile tebliğ. Ne mutlu İbrahim amcalara, Câdullah Kuran'i'lere ve onun gibi olmak isteyenlere.
Selam ve dualarım ile.
Lokman Abbasoğlu