Tam evden çıkıyordum telefon çaldı
Arayan adliyeden “Abi “dediğim kıymetli bir görevliydi.
Telaşlı bir sesle 
-Neredesin diye sordu
-Evdeyim şimdi çıkıyorum dedim
-Hiçbir yere gitme hiçbir yere uğrama Sokak aralarından çabuk buraya gel dedi.
-Hayırdır dedim.
-Çabuk gel gelince konuşuruz dedi 
Ses tonu vurgusu telaşlıydı belliki bir şey olmuştu.
Asansörü beklemeden merdivenlerden koşarak aşağı inmeye başladım 
-Kötü bir durum var dedim kendi kendime
Hazreti Ali efendimizin hayatını okuduktan sonra korkuyu hayatımdan çıkarıp atmıştım.
Peygamberimizin(SAV)ilmin kapısı dediği Hazreti Ali efendimiz”Gözümün gördüğü hiçbir şeyden korkmam “demişti.
Gözümüzün gördüğü ile görmediği arasındaki ifadede verilen ince mesaj geldi aklıma.
Korkmamıştım ama kafamda binbir soru vardı.
Bu sorularla adliye sarayına gittim
Bir solukta üçüncü kata çıktığımı hatırlıyorum.
Kapıyı çaldım içeri girdim.
Çok kısa selam muhabbetinden sonra
DGM baş savcısı Nuh Mete Yüksel’in 
Biz MÜSİAD olarak Kurulmasına karar verdiğimiz binasını genel merkezini de kiraladığımız içini dayayıp döşettiğimiz
Bir sigorta şirketi kurmuştuk.
İsteyen Üyeler de bu sigorta şirketine sermaye katarak ortak olabiliyorlardı
Ben de Türkiye genelinde bir çok üyemiz gibi kuruluşunda sermaye katarak hissedar olmuştum.
28 Şubat’ı programlayan aktörler ve akıllar kendilerince devlet yönetimini İstedikleri gibi yönetmek adına milletin kurmuş olduğu bazı şirketlere yeşil sermaye diyerek Milli ve yerli düşünen yatırımcıları sakıncalı görerek operasyonlar yapmaya karar vermişler bizim de şirkete el koydular.

Sermayesini bloke ettiler şirket ortaklarını da sakıncalı görerek Türkiye genelinde sermaye koyan ortak olan üyeleri gözaltına alınmasına Ankara’ya gönderilmesine karar vermişler 
Beni adliyeye Çağıranın Hayatım boyunca unutmayacağım yiğit duruşu sayesinde beş saatlik bir uğraştan sonra aldıkları ortak kararla ifademi alıp Ankara ya götürülmeme gerek yok diyerek,beni serbest bırakmaya karar verdiler.
Bu anlattıklarım kısa günün hikayesi olarak sadece benim yaşadıklarımdı
28 Şubat diye Türk tarihine kara leke olarak geçen hiç kimsenin basite alamayacağı basit göremeyeceği milletin de unutmaması gereken kara bir tarihi günümüz var.
28 Şubat bin yıl sürecek demişlerdi.
Rahmetli Necmettin Erbakan başbakan olmuş rahmetli Başbakan olunca birileri kendilerini bu ülkenin gerçek sahibi olarak ifade Edip rahmetlinin başbakanlığını kabullenmemiş onlara göre bunun devam etmesi halinde Türkiye’ye Şeriat gelecek irticacılar Türkiye’yi yönetecek ve Türkiye İran olacaktı.
Türk halkına verdikleri mesaj buydu.
Bu mesajı pekiştirmek için rol verdikleri figüranları bir bir sahneye sürdüler.
Önce Erbakan’ı suçlu gösterip partisini suçlu gösterip partiyi kapatmak adına dava açtılar.
Süleyman Demirel’i de işin içine çekip bir kumpasla.
Hükümeti devirip yeni bir hükümet kurdurdular.
Basının büyük kısmı Başta Ertuğrullar Fatihler, Mehmet Aliler FETÖ başta olmak üzere bütün mensupları,televizyon kuruluşları ve gazeteler ve köşe yazarları sivil toplum kuruluşları sendikalar vs.hepsini devreye soktular 
Müslüm gündüz diye bir adam türettiler liderliğinde Aczimendi adı altında garip kıyafetleri olan ellerinde asaları olan bir grup oluşturdular ,bu grubu otobüslerle Türkiye’nin bir çok şehrine göndererek sokaklarda zikir çektirdiler rol verdikleri Fadime isimli bir kadın ile şeyh dedikleri Müslüm Gündüz’ü bir evde uygunsuz bir vaziyete basıp bunları televizyonlarda gösterdiler .
Ali kalkancı diye bir sahtekarı şeyh diye millete inandırmaya çalıştılar (Şimdilerde uyuşturucu hap satmaktan içerde)Bunların pisliği üzerinden 
Türkiye böyle yapılmak isteniliyor diye propagandalar yapmaya başladılar.
Aldıkları kararlarla üniversitede başı kapalı olan öğrencilerin hepsine baskı uygulamaya başlarınızı açın yoksa okuyamazsınız diyerek okuldan atmakla tehtid ettiler.
Devlet dairelerinde milli Savunma Bakanlığında polis teşkilatında ne kadar oruç tutan namaz kılan eşi kapalı var ise irticacı dır deyip Baskı uyguladılar işlerine son verdiler.
Anayasa Mahkemesi ,Yargıtay Danıştay başkan ve üyelerini genelkurmay başkanlığına emir ile çağırarak Kararlarınızı artık buna göre vereceksiniz deyip bu kurumların başkan ve üyelerine emirler birifingler verdiler.
Sivil toplum kuruluşları ve üyelerinin aldıkları bu kararları Desteklediklerini halka göstermek için sık sık toplantılar yapıp demeçler verdirdiler. üniversitelerdeki rektörleri öğretim üyelerini sokaklara döktüler bir sürü sudan bahaneler uydurup Sincan’da ihtilal provası yapıp takları sokaklarda yürütüler 
Postmodern bir darbeyle Türkiye yönetimini ele geçirmek istediler.
O günlerde rahmetli cennet mekan Muhsin Yazıcıoğlu “ namlusunu milletine çevirmiş tanka selam durmam” diyerek yiğit bir duruş göstermişti.
28 Şubat’ta çok canlar yanmış çok istikballer haksız kanunsuz ahlaksızlık yapılarak çokça insanımıza zulüm edilmişti 
Onun için 28 Şubat kara bir gün kara bir lekedir tarihimizde.
Gayretim odur ki bir çok senaryosu olan sermaye basın ve her türlü kirli birliklerin içinde barındığı 28 Şubat unutulmasın
Bir takım siyasetçilerin kara bir gün olan 28 Şubat tarihini dikkate  almayarak 
Güç gösterisi, birliktelik manifestosu açıklama gayretlerini esefle karşılıyorum.
              M.Tuğrul Türkeri