28 Şubat'ın üzerinden 26 yıl geçti. Acı hatıraları hala hafızalarda duruyor. Dönemin birçok uygulaması kaldırıldı, mağduriyetler sonlandırıldı ama Türk siyasetine yaptığı etkiler sürüyor.

28 Şubat olmasaydı herhalde 20 yıllık AKP iktidarı da olmayacaktı. AKP, 28 şubat olduğu için var. Bu iktidar sürdükçe, 28 şubat bittiğini söylemek çok doğru değil.

O günlerin hayhuyu içinde pek fark edilmese de 28 Şubat'ın en önemli sonucu Türk siyasetinin doğrultusunu değiştirmesi, seçmen yapısını farklılaştırmasıdır.Çok partili hayata geçildiğinden itibaren seçmen hep merkez veya merkez sağ partileri tercih etti. Merkezin sağ ve sol uçlarına çok fazla prim vermedi. 28 Şubat, bu seçmen dağılımını değiştirdi, merkezi yok etti.

DYP ve ANAP'ın siyaset sahnesinden silinmesinin en önemli nedeni 28 şubattır. Yolsuzluk iddialarının, iki parti arasındaki çekişmelerin de bunda payı olmuştur, ancak esas sebep 28 şubattır. Bugün dünü aratan ve tarihimizin hiç bir dönemi ile mukayese edilmeyecek yolsuzluk iddiaları var. Üstelik bunların çoğuna ait tapeler, belgeler, kayıtlar, görüntüler var. Ama AKP hala belli bir oy potansiyelini koruyor. Demek ki,ANAP ve DYP'yi yıkan sadece yolsuzluk iddiaları değildi.

28 Şubat hep mağduriyetler açısından tartışıldı. Erdoğan, o dönemin sembolü haline getirildi. Halbuki topu topu bir şiir okumuş ondan sonra sahneden çekilmişti. O dönem asıl mücadeleyi rahmetli Yazıcıoğlu ile Hasan Celal Güzel verdiler. Gazeteci olarak da Nazlı Ilıcak'ın yazdıkları unutulmaz.Bu satırların yazarı da o dönem Elazığ/Malatya ve Ordu'da açılan davalarda tam 11 defa yargılandı. Hepsinden berat etti.

28 Şubat mücadelesinin tek başına Erdoğan'a mal edilmesi büyük bir haksızlık ve adaletsizlikti. Ama kontrol ve teşhis edilmesi güç bir mekanizma 28 Şubat mücadelesini Erdoğan'a odakladı,AKP iktidarını o yolla inşa etti. İşte 28 Şubat'ın asıl sorgulanması gereken yanı budur, gerçek hedef yeni bir iktidar yaratmak için halkın tepkilerini bir noktaya teksif etmek miydi, yoksa irtica adı altında dini duyarlılıklarla mücadele miydi? Büyük fotoğrafa bakınca birinci sorunun daha muhtemel olduğunu görüyoruz.28 Şubat hem AKP'yi iktidara getirdi, hem de AKP üzerinden dini duyarlılıkları yok etti. Şu soruyu basiretini kaybetmemiş olan herkes kendine soruyordur, AKP' mi dine daha büyük darbe vurdu, 28 Şubat mı? Benim cevabım AKP'dir.Din maskesi ile yaptıkları her yanlış dine darbe olarak döndü. 28 Şubat ruhu AKP'de bugüne kadar sürdü.

Fakat bugün yeni bir yol ayrımındayız, altı lider yeni bir Türkiye için bir araya geliyor. 28 Şubat'ın itip iktidara getirdiği AKP ve onda mündemiç olan 28 Şubat ruhuna son vermek için büyük ve tarihi bir adım atıyorlar. Bugünün seçilmesi boşuna değil, altı lider 26 yıl sonra başka bir 28 şubatta, 28 Şubat'ın biletini kesiyorlar. O günün mağdurlarına mesaj veriyorlar.Kılıçdaroğlu'nun -helalleşme- dediği toplumsal barışı bu tarihle sembolleştiriyorlar. AKP iktidarının kaynağının 28 Şubat olduğundan hareketle oradan işe başlıyorlar.Başarılı olurlarsa artık 28 Şubat post modern bir darbe ve AKP iktidarını hazırlayan bir tarih olarak değil, demokrasiye, adalete,barışa dönüşün tarihi olarak kodlanacak.

Buraya kadar gelinmesinde iki liderin Sayın Akşener ile Kılıçdaroğlu'nun büyük payı var.Akşener, ne ve neleri göze aldı. Elbette Karamollaoğlu'nun, Gültekin Uysal'ın olumlu, yapıcı tutumları da inkar edilemez.Erdoğan'ın biz-onlar, sol-sağ, dindarlar-laikler ayrıştırmasını Akşener, Karamollaoğlu ve Uysal bozdular. Şimdi buna Sn Davutoğlu ile Babacan da eklendi. Erdoğan'ın ideolojik ayrıştırma planı böylece boşa çıktı.Artık Cumhur İttifakını muhafazakar/milliyetçi, Millet İttifakını bunun karşıtı olarak tanımlayamaz. Çünkü bu tarafta sayın Erdoğan'dan daha muhafazakar olan liderlerle, Bahçeli'ye tur takacak milliyetçi/demokrat bir lider var. Üstelik millet ittifakının en önemli yanı demokrasi ortak paydasında buluşuyor olmalarıdır.

AKP'de mündemiç olan 28 Şubat ruhu demokrasiye de , millete de büyük zarar verdi. Millete, kamplaştırarak, fakirleştirerek, özgürlük alanını daraltarak,İslam'ı her türlü çirkinliğe örtü yaparak zarar verdi. Demokrasiye ise, giderek otoriter bir yönetime evrilerek, hukuku, yasaları rafa kaldırarak, devleti partileştirerek zarar verdi. Altı lider buna son verecekleri menifestoyu açıklayarak, demokrasi, özgürlük, adalet, liyakat, aş, ekmek ve iş diyerek 28 Şubat'ı demokrasinin miladı haline getirecekler. Tek adamın başlattığı Rus-Ukrayna savaşının gölgesinde, altı liderin açıklamaları daha bir anlam ifade edecek.