Paylaşılamıyan Türküler ve Öyküleri :

(İlginize ve bilginize sunduğumuz bu araştırma Harran Üniversitesi ve Şanlıurfa Büyükşehir Belediyesinin birlikte organize ettikleri “Geçmişten Günümüze Urfa’da Müsik” Sempozyumuna kabul edilip 15 Kasım 2018 tarihinde sunumu yapılmasına rağmen; bilinmeyen nedenlerle söz konusu sempozyumda sunulan tebliğlerin bulunduğu kitapta yer verilmemiştir. MYD)

İsmi ve trajik hikâyesi kadar sözü ve müziği ile de geniş kitlelere ulaşan, kırık ve uzun havaların okunacağı hemen her toplulukta ve programda seslendirilen bu uzun havayı; hem Türk Halk Musikisi geleneği, hem de döneminin sosyokültürel dokusu çerçevesinde anlatmaya gayret edeceğiz.
Diğer bir deyişle; 19. Yüzyılın sonlarına doğru bu günkü Türkiye-Suriye sınırına yakın topraklara iskân edilen Hamatlı Aşireti’nin reisi Ali Beyin büyük oğlu Müslüm’ün, kıskançlık yüzünden küçük kardeşi Abdo Bey’i öldürmesi üzerine yakılan bu ağıtı; ulaşabildiğimiz tüm yazılı ve sözlü kaynaklar ile hikâyemizin kahramanının Gaziantep’te yaşayan ikinci-üçüncü kuşak kardeş çocukları ve diğer yakın akrabalarıyla yapılmış söyleşilerden yararlanarak: “Abdo’nun Mezarı”nın farklı varyantlarının ve orijinalinin sözlerini ve hikâyelerini gözler önüne sereceğiz.
Dönüp geriye baktığımızda; 1890-1896 yılları arasında işlendiği tahmin edilen cinayetin kurbanına yakılan ağıtın, olaydan ancak 50 küsur sene kadar sonra trajedinin sahnelendiği coğrafyanın uzağında, okyanus ötesindeki yeni kıtada ünlendiğini görüyoruz. İlk bakışta pek inandırıcı gibi görünmese de Abdo’nun Mezarı”nın en belirgin ve kayıtlara geçen ilk izlerini ve notaya alınan ezgisini yine okyanus ötesinde, Amerika Birleşik Devletleri’nde buluyoruz..

Söz konusu ağıtı bütün yönleri ile araştıran Sayın Yaşar Duru arşiv notlarında; Abdo’nun Mezarı olarak anılan uzun havanın bölgeden bölgeye değişen sözleri ve ağıta kaynak gösterilen hikâyelerinden söz etmektedir.
Süremizin sınırlılığını da göz önüne alarak Abdo’nun kısacık hayat hikâyesinin gerçeklerine dair çok bilinmeyenler ile araştırmamıza konu edilen ağıtın çok bilinen ve çok seslendirilen birbirinden farklı sözlerini ve hikâyelerini inceleyeceğiz.
Araştırmamıza konu ettiğimiz “Abdo’nun Mezarı” adıyla bilinen ve anılan ağıtta anlatılan trajik cinayet, bugün olduğu gibi gerçekleştiği yıllarda da “vaka i adiye” olarak nitelendirilebilecek kadar sıradan bir olaydır.
Cinayetin işlendiği Ortadoğu ve Anadolu coğrafyasında, kıskançlık yüzünden yaşanmış ve kardeş katli ile sonuçlanan trajediler günümüzde yaşandığı gibi yakın ve uzak geçmişte de fazlasıyla görülmüştür. Ki bu ve benzer olaylar, “coğrafya kaderdir” tezini ortaya atan tarih felsefesinin kurucusu İbni Haldun’u bir kez daha doğrulamıştır.
Bilindiği üzere yeryüzüne insan kanının akıtıldığı ilk olay Adem Peygamberin oğulları arasında yaşanmıştır.
Habil ile Kabil aynı batında doğmuş ikiz kardeşlerdir. Büyüyüp genç adam olduklarında Kabil kardeşinin evleneceği kıza talip olmuş, Hz. Adem bunun asla caiz olmadığını ve izin vermeyeceğini söyleyerek, birer kurban kesmelerini ve Allah’ın kimin kurbanını kabul edeceğini görmelerini ister. Neticede yüce Allah Habil’in kurbanını kabul eder, Kabil de kıskançlık yüzünden kardeşini öldürmüştür.
Ağıta konu trajedinin katili de maktulü de sıradan insanlardır.
Ne Abdo Bey Adem oğlu Habil’dir, ne de ağabeyi Müslüm Habil’in ikizi Kabildir.
Ve ne gündemi belirleyecek kadar önemli, ne çevrelerindeki insanlardan farklı olağanüstü güçlere sahiptirler.
Abdo Bey ve ailesi, devletin aşiretlerine tahsis ettiği meralarda küçükbaş et ve süt hayvancılığı yaparak hayatlarını sürdüren insanlardır. Yaşadıkları toprakların bir süre misafiri olduklarının bilincindedirler. Bu bilinçledir ki hem kendi aralarında hem bölgedeki diğer aşiretler ile kardeşçe geçinmeye özen gösterirler.
Hamatlı Aşiretinin reisi Büyük Ali Bey’in erkek evlatlarından birini bölgenin en kavgacı topluluğu olarak ünlenen otlak komşuları Savcılı aşireti beyinin kızı Zeynep ile evlendirmek arzusu da hiç şüphesiz bu huzur ve barış içinde yaşama isteğinin yansımasıdır.
Adına ağıt yakılan Abdo Bey’in öz kardeşi Küçük Ali Ağa’nın çocukları, bir başka deyişle Abdo Beyin Gaziantep'te yaşayan öz yeğenleri Av. Kemal ve Fevzi Gürsel kardeşler ile aile fertlerinin dilinden kayıtlara geçen bilgilere göre: (1)
”Abdo Bey’in mensup olduğu Hamatlı Aşireti, 19’uncu Yüzyılın ortalarına doğru. Yüzyıllar önce yerleşip kök saldıkları Ankara-Haymana topraklarından bilinmeyen bir sebeple kopar ve Gaziantep Şahinbey Beldesi sınırları içinde yer alan Mülk Köyü civarına yerleşirler. O yıllarda tarıma da hayvancılığa da pek elverişli olmayan bu sahipsiz topraklara, civar meralarda Hamatlı aşireti gibi konar-göçer hayatı yaşayan Savcılı Aşireti de yerleşmek istemişlerse de bir anlamda misafirleri sayılan Hamatlı göçerlerle çatışmayı da göze alamazlar.
Hamatlı Aşireti’nin Reisi Büyük Ali Ağa adında; sözü sohbeti dinlenir, son derece saygın ve bilge bir “bey”dir.
Büyük Ali Ağa üç hanımla evlenmiştir. Eşlerinin en küçüğü ve sonuncusu olan Zemzem hanımdan 2’si kız 2’si erkek olmak üzere dört çocuğu dünyaya gelir. Zemzem Hanımdan olan Abdo Beg ile Küçük Ali Bey’in; Büyük Ali Ağa’nın öteki hanımından dünyaya gelen Müslüm, Arif, Ayyuş ve Nazlı adlarında dört de üvey kardeşleri vardır. (DEVAM EDECEĞİZ)