Paylaşılamıyan Türküler ve Öykülerip / Abdo’nun Mezarını Kayadan Oyun (2)

HABİL ile KABİL HİKÂYESİ

Hamatlılar yerleştikleri çevrede yaşayan Savcılı Aşireti ile iyi geçinmeye büyük önem veren Büyük Ali Ağa, onlarla akrabalık tesis etmek adına, Savcılı Aşiret Beg’inin, güzelliğiyle bölgeye nam salan kızı Zeynep’i, oğlu Müslüm’e ister. Savcılı Begi bu isteğe olumlu cevap verince gençlerin nişanlanmalarına karar verilir
Müslüm kısa boylu, yüzü çiçek bozuğu, pek yakışıklı olmayan bir delikanlıdır. Üvey kardeşi Abdo ‘ Abdül ise; kardeşinin aksine uzun boylu, alımlı, gayet yakışıklı, at binen, cirit atan sesi güzel bir gençtir.
Abdo ile Zeynep (Zeynikli) ilk kez Sarıt Mezrasının Üç Pınar mevkiinde bir Savcılı düğününde karşılaşırlar. Düğün yerinde adet olduğu üzere davetlilere ayrı ayrı çadırlar kurulmuştur. Hamatlı Begi Büyük Ali Ağa, oğulları Abdo, Küçük Ali, Müslüm ve aşiretin ileri gelenleriyle düğün alanına girer ve kendilerine ayrılan çadıra doğru yürümeye başlarlar.
Bu sırada Zeynep kendi çadırlarının dışına çıkmış ve o ana kadar yüzünü görmediği nişanlısı Müslüm’ün yolunu gözlemektedir. Yanındaki arkadaşlarına “benim nişanlım hangisi” diye sorar. Arkadaşı; Abdül Bey ile yanında yürümekte olan Müslüm’ü bakışlarıyla gösterip “Şu uzun boylu delikanlının yanında yürüyen kısa boylu genç” diyerek de tarif eder. Zeynikli hayal kırıklığına uğrar ve Müslüm’ün yanındaki gencin kim olduğunu öğrenmek ister. “Kardeşi Abdül Beydir” cevabını alınca, birden parlar Zeynikli; “Ben evlenirsem Abdül ile evlenirim, ötekine varmam” diyerek çadırına döner.
Düğün gece geç vakitlere kadar devam eder.
Misafirler çadırlarına çekilirler. Zeynikli herkesin uyuduğunu anlayınca, Abdül’ün çadırına gider Genç kızı karşısında gören Abdül Bey ne yapacağını ve ne söyleyeceğini şaşırır; öylece kalakalır. Zeynikli yaklaşır Abdül’e:
”Benim adım Zeynikli, kardeşin Müslüm’ün sözlüsüyüm. Ama seni gördükten sonra Müslüm’le evlenmem mümkün değil. Beni sen almalısın” der.
Abdül Beyin şaşkınlığı daha da artar. Neden sonra kendine gelir ve Zeynikli ’ye böyle bir şeyin mümkün olmayacağını anlatmaya çalışır. Fakat Zeynikli Nuh der peygamber demez. Konuşmaları uzadıkça uzar. Sonuçta Zeynikli baskın çıkar ve “Bak” der; “ya benimle evlenmeye söz verirsin ya da elimi başıma kor çağırır, ikimizi de rezil ederim. Aşiret de ikimizi öldürür” diye sertleşir. Abdül Bey, çaresiz ve istemeden de olsa; “peki” demek zorunda kalır.
Zeynikli Abdül Beye bir mendil, Abdül de Zeynikli ‘ye bir yüzük hediye eder ve sözleşirler.
Misafir oldukları düğün bir hafta kadar sürer.
Abdül kara kara düşünmekle geçirir günleri. Eve dönünce meseleyi babasına açar.
“Baba biz Zeynikli ile sözleştik, onunla evlenmeme izin ver” der.
Büyük Ali Ağa’nın şaşkınlığı oğlundan çok daha fazla olur. İki oğlu arasında tercih yapmak kolay değildir tabi. Birkaç gün sonra aileyi toplar ve olanları anlatır. Müslüm durumdan daha düğün dağılmadan şüphelenmiş ama sorunun ne olduğunu çözememiştir. Babasına:
“Ben Zeynikli”yi zorla alacak değilim. Madem Abdül’ü istiyor, ben vazgeçtim. Kardeşimle evlensin. Ele varacağınıza itinize varsa bile razıyım” der.
Müslüm’ün de rızası olunca, Zeynikli ile Abdül evlenirler.
Bir kızları dünyaya gelir ama fazla yaşamaz
Zeynikli ile Abdo arasında her geçen gün biraz daha artan sevgi Müslüm’ün kıskançlık duygularını kamçılar.
Ağıtın yakılmasına konu olan trajedinin yaşandığı gün, Zeynikli Abdül’ü kendi elleriyle giydirir, kuşağını kuşandırdığını gören Müslüm kıskançlıkta çılgına döner.
Abdül giyindikten sonra yaz odasında namaz kılan babasının yanına geçer, arkası pencereye dönük şekilde oturur ve babasının namazını bitirmesini bekler.
İşte bu bekleyiş sırasında bir el silah sesi duyulur. Müslüm’ün tüfeğinden çıkan saçmalar Abdül Bey’in gömleğini bir anda kızıla boyar.
Abdül Bey oracıkta can verir.
Müslüm de silahıyla birlikte gözden kaybolur.

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi