Atatürk’ün karşısına Vahdettin çıkartılamazdı. Sakarya Savaşı olurken Sarayda 17’lik Nevzat Hanım ile düğün yapacak kadar bağımsızlık aşkı, vatan sevgisi olmayan Vahdettin çok hafif kalırdı; o yüzden Abdülhamit seçildi. “Gök Sultan”, “Ulu Hakan” sıfatlarına günümüzde bir de “Usta” cilası sürüldü.

“Borç alan, emir alır” özdeyişini herkes bilir. Ama bizim “Usta”mız 1881 yılında aldığı dış borçları ödeyemez hale gelince “İflas ettim” dedi ve Düyun-u Umumiye kuruldu. Düyun borç, “Düyun-u Umumiye” genel borçlar demektir. Yeni kuşaklar anlamını bilmediği için başka bir şey sanmasın; icra-iflas mahkemesi gibi bir şey yani. Sadece mahkeme olsa öp de başına koy. Borç rakamı zaten belli. İngiltere ve Fransa asıl alacaklılar. Peki bu borçlar nasıl ödenecek?

Şimdi sıkı durun!.. Abdülhamit Düyun-u Umumiye’ye vergi koyma ve toplama yetkisini de devrediyor, yani İngiltere ve Fransa’ya… İşte bu durum mali bağımsızlığın kaybedilişidir.

1881’den başlamak üzere Osmanlı İmparatorluğu artık bir bostan korkuluğudur. Abdülhamit 1909’da tahttan indirildi. İngiltere ve Fransa isteselerdi 1881’de Osmanlı bir gecede yıkılırdı ama o zaman paralarını alamazlardı.

Tam 28 yıl İngiltere ve Fransa damga, alkollü içki, balık avı, tuz, tütün ve ipekten gelen gelirin bir bölümüne değil tümüne el koydu.

Osmanlı’nın 1881’den sonraki bağımsızlık yalanı sadece tarih kitaplarında kalmıştır, gerçekte öyle bir şey yoktur.

Osmanlı Devleti iflas ettiği için mali bağımsızlığını İngiltere ve Fransa’ya devrederken Abdülhamit de Dolmabahçe Sarayı, Çırağan Sarayı, Beylerbeyi Sarayı gibi verimsiz alanlara para akıtmaya devam ediyordu.

Çünkü çöküşü halktan gizlemek gerekiyordu.

Ahhh!.. Bugün de benzer şeyler oluyor.

Yoksa?..

Alper Aksoy