ADIYAMAN: 1 Aralık ve Bitmeyen Yaralar
Zeynel Abidin Kıymaz – Köşe Yazısı
1 Aralık 1954…
Türkiye’nin resmî kayıtlarında sade bir tarih gibi görünür; ancak Adıyaman için bir doğum belgesidir. O gün ilk vali göreve başlamış, Adıyaman artık Malatya’ya bağlı bir ilçe olmaktan çıkıp kendi kimliğine kavuşmuştur.
Fakat bu doğum sessizdi.
Ne güçlü bir destek vardı, ne de geleceğe dair büyük bir yatırım…
Adıyaman il oldu ama kaderi bir anda değişmedi; hatta bazı yaralar zamanla daha da derinleşti.
“İl Olduk Ama Şehir Olamadık” Demekten Kendimizi Alamıyoruz
1954’ten bu yana 70 yıla yakın zaman geçti.
Bu süreç boyunca Adıyaman hep geri planda bırakıldı, hep ertelendi, hep “sonra bakarız” denilen illerden biri oldu. Devletin imkânları dağıtılırken çoğu zaman listelerin sonuna yazılan yer…
Sanayi kurmaya çalıştık, olmadı.
Ulaşımı geliştirmek istedik, ne çevre yolu nede demiryolu geldi.
Gençlerimize yeni iş sahaları açamadık; onlar da memleket sevgilerini bavullarına yükleyip gurbete savruldular.
Komşu iller büyüdü, biz izledik…
Gaziantep büyürken de seyrettik, Şanlıurfa büyürken de.
Hep bekledik, hep ümit ettik…
Ama hak ettiğimiz ivmeyi bir türlü yakalayamadık.
6 Şubat: Adıyaman’ın Kaderine Kazınan En Büyük Yaradır
Adıyaman geçmişte çok acı yaşadı ama hiçbiri 6 Şubat 2023 kadar ağır değildi.
Bir gecede şehrin neredeyse tamamı çöktü.
Bir gecede mahalleler, aileler, hayatlar söndü.
Oysa bu topraklar sabrı iyi bilirdi; fakat bu kez sabır bile yetmedi.
Deprem yalnızca binaları değil; şehrin hafızasını, dostluğu, komşuluğu, çocukluğumuzun geçtiği sokakları da aldı götürdü.
Her evin bir yarası, her sokağın bir feryadı var.
Türkiye'nin aklındaki soru şuydu:
“En ağır yıkım nerede yaşandı?”
Cevap açıktı: Adıyaman ve Hatay.
Biz bu gerçeği istatistiklerle değil, mezar taşlarıyla öğrendik.
Bugün Adıyaman Ayakta… Ama Yorgun
Depremin üzerinden zaman geçti, yaralar sarılmaya çalışılıyor.
Ancak Adıyaman hâlâ enkazın içinden doğrulmaya çalışan bir insanın hâli gibi:
Ayağa kalkmış ama gücü tam değil…
Yürüyor ama sendeleyerek…
Gülümsese de gözleri dolu…
Şehir merkezi hâlâ arayış içinde.
Yeni binalar yapılıyor ama sokakların ruhu yerine gelemiyor.
Sanayi hâlâ zayıf, gençler geleceğine umutla bakamıyor.
Ulaşım çözümleri yetersiz; çarşıya çıkan çoğu kişi pişman oluyor.
Kültürel ve sosyal yaşamın omurgası ise hâlâ son derece zayıf.
Bu Şehrin En Büyük Yarası: Unutulmuşluk
Adıyaman’ın asıl derdi yoksulluk değil,
yatırım eksikliği değil,
hatta deprem bile değil…
Bu şehrin en büyük yarası sahiplenilmemek.
Hançerin acıttığı yerde değil, ihmalin biriktiği yerde kanıyoruz.
Biz bu ülkenin üvey evladı değiliz.
Bu vatanın tam ortasında, tarihin binlerce yıl öncesine dayanan kökleriyle duran bir şehirdir Adıyaman…
Kral Nemrut’un gölgesinden, Kommagene’nin bereketinden, Fırat’ın suyundan güç alan bir şehir…
Ama devlet nezdinde bu gücün karşılığı hâlâ tam olarak görülmüş ve verilmiş değil.
Artık Yeni Bir Sayfa Açmanın Vakti Çoktan Geldi
Adıyaman’ın yeniden ayağa kalkması güçlü bir irade gerektiriyor.
Bugün yapılması gerekenler nettir:
-
Şehrin tamamı 50 yıllık bir master planla yeniden kurulmalı.
-
Sanayi omurgası güçlendirilmeli, eksikler giderilmeli yeni Organize sanayi hayata geçirilmeli.
-
Ulaşımda Gölbaşı–Akçakale demiryolu dâhil çağın gereklilikleri yerine getirilmeli.
-
Deprem hafızası kalıcı anıt ve parklarla yaşatılmalı, depreme dayanıklı yapılar inşa edilmeli.
-
Gençler Adıyaman'da gelecek planlayabilmeli, Adıyaman yaşanabilir kent olmalı, çamur ve çukur ve toz kader olmamalı.
-
Kent merkezine yakın bir noktada 20.000 kapasiteli modern bir stadyum ve spor köyü kompleksi yapılmalı.
-
Merkezi ve yerel yönetimler, Adıyaman’ı artık “bekleyen il” kategorisinden çıkarmalı.
Adıyaman’a, Erbakan Hoca’nın ifadesiyle, palyatif değil; ruh veren projeler lazım.
Son Söz: 1954’te İl Olduk… Şimdi Gerçekten Sahiplenilmek İstiyoruz
Adıyaman’ın devletten talebi lüks değil; beklentisi abartı değil.
Biz sadece hak ettiğimiz değeri görmek istiyoruz.
1 Aralık 1954’te il olduğumuzda kurduğumuz hayal hâlâ aynı:
“Görülmek, duyulmak, kalkınmak, ayağa kalkmak…”
Bugün Adıyaman’ın sesi şudur:
“Ben yeniden doğmaya hazırım, yeter ki beni görün.”
Eğer bu şehrin kaderi yeniden yazılacaksa, bunun zamanı şimdi başlamalıdır.
Bu gerçeği herkesten önce idarî mekanizmalarda sorumluluk alanlar görmelidir.
Aksi hâlde en değerli yıllarımız, çarşı pazarda bol bol resim çektiren ve birbirini ziyaret etmekten başka iş yapmayanların heba ettiği dönemler olarak anılacaktır.
1 Aralık 2025 geldiğinde, 1 Aralık 2024’ten bugüne neler yaptığımızı masaya koyabilelim.
1 Aralık 2026’da ise hangi projelerin hayat bulduğunu konuşabilelim.
Daha gelişmiş, büyümüş, sorunlarını azaltmış 1 Aralık’ta Adıyaman’da buluşmak dileğiyle…