Uzun zamandır konuşulan infaz yasasının önümüzdeki hafta kesinleşeceği anlaşılıyor. İlk defa hükümet bir yasa tasarısını muhalefetle paylaşarak onların da görüşlerine başvurdu. Bu bir yumuşama mı, yoksa riski dağıtmak mı şimdilik bir şey söylemek zor. Çünkü yasadan yana olanlar kadar karşısında olanlar da var. Suçluyu ödüllendirecek, mağduru cezalandıracak bir düzenleme çok ciddi tepkilere neden olur.

Yasa tasarısının içeriği ile ilgili medyaya birbirinden farklı haberler yansıyor. Bazı gazeteler uyuşturucu, terör ve cinsel suçların kapsam dışı olduğunu yazarken, diğer bazıları cinsel suçlarla, uyuşturucu suçlarının da düzenleme kapsamına alınacağını iddia ediyor. Kasten öldürme ile ilgili de benzer farklılıklar söz konusu.

Hangi suç veya suçlara indirim yapılacağı ceza politikası ile ilgili bir durumdur. Genellikle toplum sağlığını tehdit eden ve giderek yaygınlaşan suçlarda indirim yapılmaz tam aksine ceza miktarı yükseltilerek caydırıcılığın artırılması hedeflenir. Şu anda cezaevlerinde -terör suçlarından- sonra en çok tutuklu ve hükümlü uyuşturucu suçlarından bulunuyor. Uyuşturucu, gençlerimizi, daha doğru bir ifade ile bir milletin geleceğini tehdit eden bir suç. Diğer suçları da tetikleyen bir özelliği bulunuyor. Bir hukukçu olarak bir çok davada işlediği suçu, içtiği uyuşturucuya, hapa bağlayan suçlularla karşılaştım. Hap içtim vurdum, hap içtim çaldım, gasp ettim gibi ifadeler mahkeme salonlarında en çok duyulan savunma biçimlerinin başında geliyor. Üstelik bu işin ticaretini yapanların çoğu bölücü örgütlerle alakalı kişiler. Onun için uyuşturucu suçları değerlendirilirken bin defa düşünülmesi gerekir. Şahsen bu tip suçların kapsam dışı tutulmasından yanayım.

Diğer yandan cinsel suçların kültürümüz açısından taşıdığı ağırlığı, hazmedilemezliği anlatmama gerek yok. Yasalar toplumun değerleri ile uyumlu oldukları ölçüde saygı görürler.Toplumsal değerlerle çatışan yasalar kolay kolay maşeri vicdanda karşılık bulamaz. Bu tip suçlar değerlendirmeye alınırken, kurslarda, yurtlarda küçücük çocuklara tecavüz eden şu veya bu cemaatin, tarikatın veya sivil toplum kuruluşunun adamlarını kurtarmak için değil, maşeri vicdanı tatmin etmek için hareket edilmelidir. Cinsel suçların da diğer suçları tetikleyen suçlardan olduğu unutulmamalıdır.Eşi çocuğu tacize uğrayan yargıya gitmeden önce suçluyu kendi cezalandırmak istemekte neticede bir suç başka suçların muhariki olmaktadır.

CB Erdoğan bir kaç defa -kasten öldürme- suçlarına indirim olmayacağını söyledi. Gerekçe olarak da şahıslara karşı işlenen suçlara karşı bizim affetme yetkimiz yoktur dedi. Mesele şahıslarsa siyasi suçlar, gazetecilik gibi fikir suçları hariç işlenen suçların çoğu zaten kişilere veya topluma yöneliktir. Yaralama şahsa karşı değil mi? Hırsızlık, tecavüz, gasp kime karşı işleniyor? Bu tasnif doğru değil, evet cinayet çok büyük bir suçtur, ancak her cinayet aynı kefeye konularak değerlendiremez. Ağır tahrik altında işlenen cinayetler var, eşine çocuğuna karşı işlenen bir suçtan dolayı işlenen cinayetler var, bunları nereye koyacağız? Uzun yıllar hapis yattım, hiç aklında yokken cinayet işlemek zorunda kalan onlarca mahkumla karşılaştım. Onun için kasten öldürme diye kesip atmak doğru değil, en azından -tahrik altında- suç işleyenlerinde düzenleme kapsamına alınması gerekir. Öldürme suçunda TCK'nun 82. maddesinde düzenlenen nitelikli öldürme kapsam dışı tutulabilir. Çünkü nitelikli öldürme, alt soya, üst soya, kendini savunamayacak durumda olanlara, canavarca hisle ve tasarlayarak öldürmeleri kapsamaktadır.

Kendimde Özal affından yararlanarak çıktım. Toplumda şöyle bir kaygı var, çıkarlar suç işlemeye devam ederler. Elbette suç işlemeyi alışkanlık haline getirenler vardır. Onun için de yasa mükerrirlere (Birden fazla suç işleyenlere) karşı ayrı bir infaz uygulaması getirmiştir. Tek suç işleyenler aldıkları cezanın 2/3'ünü yatarken, mükerrirler daha fazlasını 3/4'ünü yatarlar.Mükerrirlerin -kapsam dışı- tutulması bir zorunluluktur. İnsan bazen istemeyerek suç işleyebilir. Ama istemeyerek bir çok kez suç işlenmez.Aftan yararlanıp çıktıktan sonra suç işleyenlerle ilgili elimde bir istatistik yok. Ancak Özal affından yararlanıp çıkan yüzlerce arkadaşımdan sadece bir tanesi suç işleyerek içeri girdi. Yani öyle hapisten çıkan yine suç işler diye bir kaide yok. Bilakis uzun süreli hapis yatanların daha dikkatli, daha özenli hareket ettiklerini düşünüyorum. Çıktıktan sonra en çok suç işleyenler hırsızlık, yaralama gibi az süreli hapis cezasını gerektiren suçları işleyenler arasında çıkıyor. Mükerrirler kapsam dışı tutulursa toplumdaki bu tedirginlikte ortadan kalkar. Ancak burada bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Denetimli serbestliğin 3 yıla çıkarılacağı konuşuluyor. Böyle bir düzenleme bazı suçları suç olmaktan çıkarır.Şöyle ki alınan cezaların infazının 2/3'ten 1/2'ye düşürüleceği konuşuluyor. Bu şu demek, 6 yıl ceza alan 1/2 infaz düzenlemesi ile 3 yıl yatacağından, 3 yıllık denetimli serbestlik düzenlemesi ile birlikte ceza yatmamak gibi bir durumla karşılaşacak. Hırsızlık, tehdit, hakaret, dolandırıcılık, görevi kötüye kullanmak, konut dokunulmazlığını ihlal, silahla uzuv zaafına neden olmayacak şekilde yaralamak,rüşvet gibi suçların cezası 6 yıldan az olduğu için bu suçları işleyenler hapis yatmaktan kurtulacaklar. Bu dolaylı olarak bu fiillerin suç olmaktan çıkarılması anlamına geliyor. Kağıt üzerinde olacak, ancak cezasını denetim süresi içinde geçirecek. Bu yeni suçları tetiklemekten başka işe yaramaz. Denetimli serbestliğin süresi bu kadar uzun tutulmamalıdır. Suç vasfı ne olursa olsun suç işleyen cezasının en az yarısını içeride geçirmeli, ondan sonra denetime çıkmalıdır. Bu ceza 6 ay da olsa, bir yıl da olsa böyle olmalıdır.

Terör suçlarından, darbeden, askere, polise, vatandaşa kurşun sıkmaktan yargılananların kapsam dışı tutulması doğrudur.Darbenin üzerinden uzun bir zaman geçmedi. İnsanların acıları taze.Böyle bir ihtimalin düşünülmesi bile yanlış olur. Ancak hiç bir şiddet olayına karışmadığı halde dönemin psikolojisi gereği örgüt üyeliğinden, yahut örgüt üyesi olmadığı halde örgüte yardımcılıktan yargılananların durumu gözden geçirilmelidir. Bu insanların da aldanmış, aldatılmış olabileceği dikkate alınmalıdır.Önemli olan daha çok insanı cezalandırmak değil, daha çok insanı topluma kazandırmaktır.Keza, hırsızlar, gaspçılar bırakılırken hakkında hiç bir mahkeme kararı veya soruşturma olmayan KHK mağdurları da unutulmamalıdır. Hapishaneler, içinde canlıların yaşadığı mezarlardır. Bu düzenleme yapılırken içerinin de dışarının da beklentilerini dengeleyecek bir formülde uzlaşılmalıdır. Affetmek her zaman intikam almaktan daha iyidir