Pek acıyı, sıkıntıyı ve zorluğu yansıtma taraftarı olmasak da -en azından yazı ya da sohbet kulvarlarımızda- şu Korona süreci bana ve aileme de oldukça zorluk dolu geçti. Üstelik 'görünmez bir illet' ile uğraşmanın yanında ailemizin her ferdi teker teker irili ufaklı -hatta kimi dönem aynı anda birkaç tane- sınavla da boğuştu. Evin annesi, hanımı olarak elbette sadece kendi zorluklarım değil, ailemin diğer dört ferdinin her bir sıkıntısı da benim derdim oldu; kendi sınavlarım dışında, onların derdine de merhem olabilmek için de çalıştım. Bunca zorluk içinde -yine ta beş-altı yaşlarından bugüne hiç bırakmadığım- 'yazıma', 'duama', 'hayallerime', 'alın terime' ve 'hareketin bereket olduğu inancımla' hayatın renklerine, yani 'oyma sandığımdaki (=yüreğimdeki) renklerime' sarıldım.

Dualara, hayallere, tefekküre, okumalara, aile içi uzun sohbetlere, beyin fırtınalarına, kaleme (yazıma) daldım geceleri. Gündüzleri ise günlük işlerin dışında; aylar yıllarca ertelediğim işleri serdim ellerimin, ayaklarımın önüne... Tabii bir taraftan da haftalar boyu hem okulumun hem de yazar okulumun öğrencileri ile dersler, sohbetler, çalışmalar, müzakereler yaptık. Harıl harıl sonbahara hazırladık, hazırlıyoruz kendimizi...

Yetişemediğimiz ya da - kim bilir- arada kaynar da üzülürüz diye yapmaya / ortaya çıkarmaya can attığımız halde gün yüzüne çıkarmayı ertelediğimiz işler, ürünler, 'yazılar' da oldu. Fakat yine de ertelesek de durdurduklarımızı, geciktirdiklerimizi dahi 'daha iyi nasıl yaparız' diye yeniden tasarladık, onların üstünde de çalıştık. Ertelediğimiz çalışmaların başında Musikâr Dergisi ve Nar Yazar Okulu geliyor. Hem görev yaptığım okulum hem de Nar Yazar Okulum için birkaç proje ve yenilik üstünde de detaylı çalıştık; gençlerle, her yaştan gençle.

Bayram sonrası bir yandan Musikârımıza hız vereceğiz bir yandan bir (ya da iki) kitabımızı Eylülde basılması için tekrar gözden geçireceğiz. Görünen o ki bu sonbaharda da 'dolu ve yeni' olacağız.

Hep birlikte göreceğiz; ah şu mikrop, ne yapmış bize. Durmuyoruz. Yüreğimiz her daim kıpır kıpır. Yine heyecanlıyız, yeniden heyecanlıyız. Sadece kendimiz de değil derdimiz; ailemiz, öğrencilerimiz, okuyucularımız, dostlarımız için de heyecanlıyız. Onlar için de 'güzelliklere ulaşsınlar' diye duacıyız.

'Mikrop' görünürde bizi biraz durdurdu ama sanırım eskisinden daha güçlü olmamız için 'çalışma, yenilenme, farklı pencerelerden olanı / olmayanı / olamayanı görebilme' fırsatı verdi. İşte bu inançla öncelikle 'bayram'ı, sonrasında Ağustos ve Eylül'ü bekliyoruz. Siz de bekleyiniz... Allah hakkımızda hayırlısını versin.

Sizler de Nârı içinde yazınızla her daim Musikâr kalınız. Şu Bir'ce Seyyah'ı unutmayınız. Selam ve duam ile.

Not: Hiç, bir 'mikrop' bizi durdurur mu? Aldanmayınız...