AHİ TEŞKİLATI VE KURULUŞU

Abone Ol

Aslen İran’lı olan Ahi Evran,anadoluda kurduğu ahilik yani bir kardeşlik teşkilatıdır.Şimdiki esnaf dernek ve teşkilatlarının çekirdeğini oluşturup,maddi birlikle beraber,ağırlıklı olarak manevi birliği tesis etmeyi amaçlamaktadır.

Ahi,kardeşim anlamınadır.

Bu teşkilat Osmanlının son dönemlerine kadar Kırşehir'deki ahi babaya bağlı idi.

Bizzat bu teşkilatın reisi olmak kolay bir iş olmayıp,,esnafın oy birliğiyle terbiyeli,tecrübeli,ahlaklı bir kimse olması aranırdı.Padişah tarafından ahi babalığı bizzat padişahın beratıyla tasdik olunurdu.

Buralar şikayet mercii görevini görür,esnaf teşekküllerinin sistemli çalışmalarını organize ederdi.

Esnaf olabilmek için buranın izin ve onayı gerekli idi.Ancak onayın verilmesiyle o meslek icra edilir,törenle o kişi esnaflığa başlardı.

Ahi Evran 12.yüz yılda Kırşehirde yaşamış kendisi debbağ yani dericidir.

13.yüz yılda gelişerek anadoluda yayılmış,Osmanlının kuruluşunda önemli rol oynamıştır.

Bunun daha da gerisine gittiğimizde 9.yüz yılda Fütüvvet yani genç esnaflar teşkilatının temel teşkil ettiğini görürüz.Başlı başına bir genç esnafların kurmuş olduğu bir teşkilat olup,pasif değildir.

Bu teşkilat usta-kalfa-çıraklardan oluşmaktadır.

Her iki teşkilatta ekonomik olduğu kadar siyasi bir otoritedir.Nitekim Moğol istilasının durdurulmasında önemli rol oynamıştır.

Küçük bir yerde,küçük esnafların bir araya gelmeleri belki kolay olabilir ancak iletişimin şimdiki gibi yaygın olmadığı o dönemlerde tüm esnafları bir açtı altında toplayabilmek küçük ve küçümsenecek bir iş değildir.

Ahi teşkilatının reisi maddi ve manevi yönden otorite bir kişidir.

Bunların prensipleri islamın kurallarına uygun olarak belirlenmektedir.Bunlar kitaplarda da yazılarak,tüm esnafın bunlara uyma mecburiyeti söz konusudur.

Esnaf olacak kişilerde aranan bazı özellikler vardır.Bunlar;Vefa,doğruluk,emniyet,cömertlik,tevazu,nasihatta bulunma,doğru yola sevketme,affedici olma ve tövbe,onlarda bulunması gereken özelliklerden idi.

Bulunmaması gereken ve bulunduğunda esnaflıktan ihrac edilmeyi gerektiren özellikler ise;şarap içme,zina,yalan,gıybet,hile gibi davranışlardır.

Bu gün ise en fazla ihtiyaç duyulan bir şey ise;esnaflığın resmi olarak bir bağlılığın ötesinde,manevi ve samimi bir bağlılık içerisinde o ruhu canlandırmaktır.

-Esnaflık teşkilatını;Geçmişten günümüze ve Genel olarak iki şıkta ele alabiliriz.Birincisini de iki şıkta ele alıp;Ahi teşkilatı,kuruluşu,gelişmesi,ekonomik ve siyasi gücü,diğerini ise;günümüzde esnaflığın değerlendirilişi ve esnafların müşterilere bakışı açısından bakabiliriz.

Evvela alış-veriş insanlık tarihi boyunca süregelmiştir.Bir kimsenin başlı başına,başkasına ihtiyaç duymadan tüm ihtiyaçlarını karşılaması elbette mümkün değildir.

Ticaret ve esnaflık incelik ve zerafet,nezaket isteyen bir meslektir.

Esnaflıkta temel olarak Cesaret ve Emniyet şarttır.Bu iki özellik kendisinde bulunmayan kimse,esnaflıkta da başarılı olamaz.

Hz.Ömer’in esnaflara 28 öğüdü vardır.Bunlar tamamen hakların korunmasına yöneliktir.Nitekim bir bineğe taşıyacağı yükün üzerinde yük yüklenilmemesi.Bu durum bütün zamanlarda geçerli olan istiab yani taşıtın kapasitesi üzerinde yüklenilmesinde açacağı zararlar ifade edilmekte ve görülmektedir.

Esnaflardan beklenilen bazı fedakarlıklar vardır.Bu fedakarlıklar göz önünde tutularak,genel muhasebe yapılmalıdır.

Esnaf müşteriye hizmet vermek için vardır.

Esnaf ahlakı sürekli korunmalıdır.

Esnaf özellikle çağa ayak uydurmalıdır.Babadan kalma sıtandart,değişmeyen bir sistemi devam ettirmemeli,sürekli ihtiyaçları ve günün şartlarını göz önünde bulundurmalıdır.Aksi takdirde sürekli gelişen ve geliştirilen bir yerde erir,gider.

Esnaflıkta şeffaflık olmalı,müşteriye güven vermelidir.

Uzak bir memlekete giden ve bir iş yaptırmak durumunda olan bir vatandaşın ödeme zorluğuna karşı esnafın göstereceği kolaylık ve anlayış,güven hiçbir zaman unutulmayacaktır.Bu durum her yerde geçerlidir.O anlayış ve güveni göstermeyen esnaf ise,belki para kazanır ancak müşteri kaybetmiş olur.

Esnaf altıncı gibi müşterisini tanımalı,herkesi aynı kefeye koyarak değerlendirmemelidir.

Kişi bir iş yeri açacağı zaman,başkasının o işten büyük kârlar elde ettiğini görerek herkesin o iş yerini arttırması,hem kâr miktarını düşürür,hem de o yerin ihtiyacından fazla bulunmasından dolayı bir iki sene içerisinde bir çoğu dükkanını kapatmak mecburiyetinde kalacaktır.

İş alanlarına yatırılmayıp bankaya atıl olarak yatırılan paralar,toplumun hareketini ve bereketini götürür.Zararı sadece esnaf değil,parasını bankaya yatıran kimse de görür.O paralar üretime ve yeni iş alanlarına yatırılmalı ve tüm toplumun kazancına katkıda bulunulmalıdır.

Bir yerde bulunan esnaf vagon durumunda başkasının kendisini çekmesiyle giden kimse değil,lokomatif durumunda toplumu ve alış-veriş hayatını peşine katıp sürükleyen kimse olmalıdır.

İş yerleri sürekli yenilenmeli,yeniliklere açık olup,müşteri için cazib merkezler halini almalıdır.

Özellikle verilen siparişler istenildiği şekliyle yerine getirilmeli,esnaf verdiği ve aldığı sözü tutmalıdır.

Müşteri kapıda,güler yüzle,o kişiyi kazanmak amacıyla karşılamalı,ikramda bulup ona olan güvenini göstermelidir.

Elbette aynı şeyler müşteri içinde geçerli olup,oda aynı anlayış içerisinde bulunmalıdır.Zorlaştırıcı değil,kolaylaştırıcı olmaya çalışılmalıdır.

Dükkanlar sürekli temiz tutulmalı,her sabah temizlik yapılmalıdır.

Dükkanlara verilecek adlar,o yörenin örf,adet ve inancına uygun olmalıdır.Anlaşılmamasına değil,anlaşılmasına uygun olmalıdır.Dostlar pazarda ve alış verişte bulunsun kabilinden değil,ciddiyet içerisinde sürdürülmelidir.

Özellikle tartıyla iş gören esnaf mutlaka ve mutlaka ölçüye dikkat etmelidir.Kur’an-da yazıklar olsun diyerek ağır bir şekilde kınanan birkaç kişiden biri de eksik tartıda bulunanlardır.

“İnsanlardan, kendileri bir şeyi ölçerek aldıkları zaman tam alan; ama onlara bir şeyi ölçüp tartarak verdiklerinde eksik tutan kimselerin, vay haline!Bunlar, büyük bir günde tekrar dirileceklerini sanmıyorlar mı?O gün insanlar alemlerin Rabbinin huzurunda dururlar.Sakının; Allah'ın buyruğundan dışarı çıkanlar,muhakkak "Siccin" adlı defterde yazılıdır.”

Müşteriye verilen mal özürlü olmamalı,verilse bile belirtilmelidir.Mal hakkında genel özellikleri söylenmelidir.Garantili olmalı,müşteri de kendi haklarını bilmelidir.

Kesinlikle müşteri aldatılmamalıdır.

İmam-ı Azam Ebu Hanife aynı zamanda ticaretle de uğraşmaktadır.İşçisine kusurlu bir malı göstererek bunu satmamasını söyler.Oda satar.İmam o sene sattığı malların parasının tamamını sadaka olarak dağıtır.

Fatih Sultan Mehmet istanbulu fethe çıkmadan önce esnafları kontrol etmek amacıyla tebdili kıyafette bulunup bir sabah çarşıya çıkar.

Bir esnaftan birkaç şey ister.Esnaf ise bir tanesini verip diğerlerini vermez.Olmadığından dolayı mı vermediğini soran Fatih’e esnaf;Beyefendi,aynı kalitede komşumda da var.Ben siftah ettim,o daha etmedi ,lütfen ondan alınız,der.Komşu dükkanda da aynı durumla karşılaşan Fatih;Böyle bir halka sahib olduktan sonra,İstanbulu değil,dünyayı bile fethedebileceğini söyler.

Kâr oranında kesin olarak belirlenmiş bir standart ölçü yoktur. Ölçülü olmalıdır.