“Andolsun asra/ zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).”(Asr 1-3)

Zamanın tez geçişiyle doğru orantılı duygularımızın, halimizin değişimi de sanki. Kalplerimiz yüce Yaradanın elinde. Bir o hale bir bu hale çeviriyor. Her vesileyle perçemimizden tutup kendine çekiyor, terbiye ediyor elhamdûlillah. Yeter ki O bizi terketmesin, yol göstermeye devam etsin, dosdoğru yolunda daim eylesin.

Bir harmanım bu akşam diyor ya şarkı, ben de öyleyim tam işte bu günlerde. Mayıs sonunda hava soğuk, yürek de soğuk her şeyden…
“Yalnız geldik dünya’ya, yalnız da gideceğiz” den başka anlamlı bir söz de gelmiyor aklıma.

Elimizde olmadan doğduk, ne kadar yaşayacağımızı bilmeden ama illâ öleceğimizi bilerek yaşıyoruz şükür bir şekilde işte. İnsanız ya, yaşadığımız her şeye bir anlam yüklemeye, hayatımıza anlam kazandırmaya çalışıyoruz doğal olarak. Ot gibi yaşamış olmak istemiyoruz ama aslında belki de doğrusu otun yaşantısı, biz abartıyoruz sanki yaşamayı. En üstün mahlûkatız ya illâ bir şey sanacağız kendimizi.

Yaşantımıza bakıp anlayabiliriz halbuki hiç de bir şey olmadığımızı. Hayatımızın her döneminde belli görevlerimiz vardı, onları yerine getirmeye çalıştık çalışıyoruz. Dönüp baktığımızda yaşadığımız pek çok şeyin irademiz dışında geliştiğini görüyoruz. Küçük ayrıntılara dikkatle değiştirebilirdik belki çabamıza bağlı kılınmış kaderimizi. Biraz daha bilinçli olabilseydik keşke ama bazı şeylerde yaşanmadan öğrenilmiyor işte. Öyle olması gerekiyordu demek ki demekten başka çare kalmıyor geriye. İllâ şükür bir de. Çok daha kötü de olabilirdi her şey, korudu, yardım etti Rab’bimiz çok şükür.

Yalnız kalma, onaylanmama, dışlanma korkusuyla kendimiz olmaktan ödün vermemek, her şeye rağmen iyi bir insan olabilmek, kalabilmekden başka da bir şeyin önemi yok aslında. Diğer her şey ayrıntı sadece. Dikkat etmemiz, elimizden geldiğince sakınabilmeye, verebilmeye çalışmamız gereken tuzaklar, sınavlardan ibaret abarttığımız her şey. ” Ve iyi bilin ki, mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandan ibarettir. Allah yanında ise büyük mükafatlar vardır. ” ENFÂL- 28

Bütün semavi dinler, öğretiler apaçık aynı şeyleri söylüyor; “Her şeye rağmen sevgide kal, anahtar sevgi; sen düşünceden ibaretsin, düşüncelerini kontrol et hayatın kendiliğinden düzelecek.” diyor ama okuyup ezberlediğimiz halde bir türlü ciddiye alıp hayatımıza geçiremiyoruz. Geçmişe hüzün, geleceğe kaygı Allah’la arandaki perde diyor, daha ne desin! Ama biz halâ geçmişte eşelenip, gelecek planları yapmaya çalışıyoruz ve an’ı kaçırıyoruz maalesef.

Bir kaç Hz. Abdülkadir Geylani öğüdü bile yeterli aslında her şeyi anlamamız için. “Siz ezelden belirlenmiş şeyleri istemekle meşgul olmayın, bütün duası makbuller bir araya toplanıp dua etseler ne bir zerre artar, ne de eksilir ezelden belirlenmiş şeyler; Siz sizden istenenleri yerine getirip, yasaklananlardan sakınmakla meşgul olun yeter.” diyor. İlim bir nokta idi onu cahiller çoğalttı dediği gibi HZ.ALİ’nin. Biz lüzumsuz çoğaltmalarla hayatımızı zorlaştırıyoruz sadece.. Hayat son derece basit, yalın halbuki.

Yaşamak bize verilen en büyük ve biricik lütuf, onu hakkını vererek, kitabımızda apaçık yazılmış kurallar çerçevesinde ( Yiyin, için ama israf etmeyin, kardeşçe bölüşün, hak yemeyin v.s ) ; illâ insanca, kardeşçe yaşamaktan başka yapmamız gereken bir şey de yok. Ne çekiyorsak sadece bizim iyiliğimizi isteyen bu güzel öğütlere uymamaktan çekiyoruz. Bir bilebilsek !..

“Andolsun asra / zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).”(Asr 1-3)
İşte tek başına hidayete ermeye yeter denilen sure.. Başka söze gerek var mı!..

Rab’bimiz daha fazla gaflette bırakmasın, hepimize hidayet nasip eylesin. Amin Ya Rab’bi! Hayırlı sabahlar. Hayırlı cumalar. Sevgiler…

Adevviye Şeyda Karaslan /2016