ANKARA'M GÜZEL ANKARA'M
Benim çocukluğum, Adapazarı’nda geçti.
Yağmur kokusunu, yeşilin bin bir tonunu, bereketli toprakları orada tanıdım.
Adapazarı, bana çocukluğumun masumiyetini, ilkbaharın tazeliğini verdi.
Ama bir gün yolum Ankara’ya düştü.
Bozkırın ortasında gri gökyüzüyle karşılaştım;
soğuk ayazıyla üşüdüm, ama dostlarının sıcaklığıyla ısındım.
O günden sonra Ankara, kalbimin başka bir odasını açtı bana.
Ankara…
Denizi yok belki ama denizden derin dostlukları var.
Kışı buz gibi ama sohbetleri sıcacık.
Siyah,beyaz bir film gibi görünür;
ama içinde masmavi dostluklar, tertemiz sevdalar saklıdır.
Tunalı’da yürüdüğümde,
vitrinlerde sadece eşyaları değil,
gençliğimin hayallerini, düşlerimi gördüm.
Kızılay’ın telaşında hızlanan adımlarımda
bir başka memleketin kalp atışlarını duydum.
Sabahları simit kokusu sarar Ankara’yı,
akşamları ise çay bardaklarında siyaset, sanat ve şiir konuşmaları yankılanır.
Her köşesinde vefalı bir dost,
her sokağında derin bir hatıra gizlidir.
Ve bilirim…
Ankara’nın ayazı üşütse de insanı,
o ayazın altında birbirine sokulmuş yürekler vardır.
Burada insan kolay kolay “adam sende” demez;
çünkü dertleri büyüktür, meseleleri memlekettir.
Ben ne tam bir Angaralı oldum,
ne de Adapazarı’nı unuttum.
Biraz Hendek’liyim, biraz Egeli,
ama en çok Ankara’nın ayazında ısınmayı öğrenmiş biriyim.
Ve ne zaman uzaklara gitsem,
bir gün yine Tunalı’da yürüyeceğimi,
o gri gökyüzünün altında kalbimi mavileştireceğimi bilirim.
Çünkü Ankara, yalnızca bir şehir değil…
Özlemiyle büyüten, dostluğuyla ayakta tutan,
bazen hüzün, bazen destan olan şehir.
Benim ikinci yurdum, hiç bitmeyen sevdam.
KIYMET ŞAHİN/2025