Türk milliyetçilerine göre Sultan Galiyev komünisttir. Komünist olduğu için de tu kakadır, adını anmak bile yanlıştır.

Türk komünistlerine göre Sultan Galiyev proletarya devletine inanmaz. 1917 Devriminden sonra Türk birliği, büyük Turan devleti ülküsü için çalışmıştır. Türklük bilincini her şeyin üstünde tuttuğu için "Türk faşisti"dir, adını anmak bile yanlıştır.

Türk islamcıları Sultan Galiyev'i hiç tanımaz ve bilmezler. Onlar Arap kaynaklarından beslendikleri için soy bilinçleri Türklüğe çok uzak, Arapçılığa daha yakındır. Galiyev'in "Müslüman Türkleri tek bayrak altında toplama" ülküsü işin içinde Müslümanlık olmasına rağmen ilgi alanlarına asla girmemiştir.

***

Sultan Galiyev 1892 doğumlu bir Tatar Türkü. 1911'de Kazan’da Tatar Pedagoji Enstitüsünü bitirdikten sonra öğretmenliğe başladı. 1911-1914 yılları arasında birçok gazetede kalem denemeleri yaparak kendini geliştirdi. Türkçü-Sosyalist görüşleri de bu yıllarda belirginleşti.

1915 de başlayan Osmanlı-Rus Savaşı'nda Tatar ve Başkurt askerlerini Çarlık Ordusu safında Türk soydaşlarına karşı savaşmamaya çağırarak ilk siyasi eylemlerine başladı.

1916 da Ufa’da kurucuları arasında bulunduğu militan Tatar örgütü ile bölgesindeki Ruslaştırma ve Hıristiyanlaştırma faaliyetlerine karşı direnişi örgütledi.

1917 Şubat devriminden sonra Moskova'ya davet edildi ve Rusya Müslümanları Kurultayı’nda genel sekreterliğe seçildi. Komünist parti içinde de hızla yükselerek Sovyet Milliyetler Komitesi’nin genel sekreteri oldu. Aynı zamanda bu örgütün yayın organı Jiznnatsionalnostey’in editörlüğünü yapmaya başladı. Sultan Galiyev artık 1917 Devrimi'nin Lenin, Troçki ve Stalin'den sonra dördüncü güçlü adamı olmuştu.

Galiyev beyni Türklük aşkıyla dolu atak bir Türktü, inandığı fikirler uğruna gözünü budaktan esirgemezdi. 1917 Devrimi'nin Müslüman Türkler için büyük Türk birliği fırsatı doğurduğuna inanıyordu. Çünkü devrim "Halkların kendi kaderini tayin hakkı" ilkesi ile Çarlık Rusya'sı boyunduruğunda inleyen Büyük Türkistan'a umut olmuştu. Rusyadaki Türkleri tek bayrak altında toplamak için 1919'da "İdil-Ural Cumhuriyeti kurma projesini" hazırladı. 1920’de bu proje Lenin tarafından "Şovenist eğilimler taşıdığı" gerekçesiyle reddedildi.

1920 yılında Zeki Velidi Togan ve bir grup Türk aydınlarla İttihat Ve Terakki örütünü kurdu. Amaçları Turan Federe Sosyalist Devleti'ni kurarak Türkleri Rus boyunduruğundan kurtarmaktı. "Halklara özgürlük" sloganı ile başa gelen Bolşevikler ise Türkleri yeniden boyunduruk altına almak için gittikçe merkezileşiyor bu yeni durum Galiyev ile Lenin, Troçki ve Stalin'in arasının açılması sonucunu getiriyordu.

1921’de yayınladığı “Müslümanlar Arasında Din Karşıtı Propagandanın Mahiyeti” başlıklı makalelerinde Bolşevikler’in İslâm ve din karşıtı çalışmalarını eleştirmesi Stalin ile ilişkilerini iyice gerginleştirdi. Galiyev daha da ileri giderek devrimin Marksist öğretiye dayalı sınıf/proleterya temeline değil "ezilen mazlum milletler (Türkler) temeline dayanması gerektiğini ileri sürmüştür.

Sultan Galiyev 21. yy da bile güncelliğini koruyan bir teorisi de şudur: Marksizm’in temel dinamiği olan ezen-ezilen diyalektiğinde evrensel anlamda ezilenlerin Batı proletaryasından daha çok sömürülen milletler olduğu tezini (sömürge enternasyonali) ortaya atmıştır. Ona göre "Avrupa burjuvazisi bu ulusları ezerek elde ettiği güçle kendi proletaryasının bütün isteklerini karşılayabildiği için Batı’da devrim olması imkânsızdı". Önemli olan nokta Batı’yı besleyen sömürgeleri sömürüden kurtarmaktı ve Batı kapitalizmi ancak böyle çökertilebilirdi. Bu tespiti ve öngörüsü tarihe "Galiyevizm" olarak geçmiştir.

Galiyev, Turan Federe Devleti'ni Lenin'e, Stalin'e kabul ettiremedi ama "Milletler müstakil olsun, milletler eşit ve dost olsun" fikrini Ruslara kabul ettirmekte başarılı oldu. Sovyetler dağıldıktan sonra Türk Cumhuriyetleri bağımsızlığını kazandı ise onların bayraklarını dalgalandıran rüzgâr Galiyev’in fikirleridir.

Galiyev'in Rusya'daki sağ kolu Türk Ocakları'ndan yetişen TKP'li Türkçü Mustafa Suphi’dir. Daha sonra bu Türkçü çizgi Kemal Tahir, Şevket Süreyya ve Atilla İlhan üstünden devam etmiştir. Milliyetçiler 80'li yıllarda tanımaya başladılar. Yeni Hayat Dergisi yazarlarından Hüseyin Mümtaz şunları yazmıştı:

“Bazıları ter ter tepinse de açık söyleyelim, Galiyevcilerle ‘hiç olmazsa’ ortak bir noktamız vardır: Turan... Onlar sol’dan Turan’a gitmek istemişler, biz ise sağdan… Ne gam!.. Ama Turan’ı, Türk’ü ağıza almayan ve İslâm Komuta Konseyi’nde komutan yardımcısı olmayı içine sindirebilen bir ‘siyasi ümmetçilik’ düşüncesi ile ne gibi bir alış-verişimiz olabilir?”

***

Sultan Galiyev, Lenin'in ölümünden sonra Troçki ile işbirliği yaparak konumunu güçlendirdi. Bu güç odağı Stalin'i tedirgin etmeye başlamıştı.

Yıl 1922, 26 Aralık, 10. Büyük Kurultayı, İlk konuşmayı Stalin yapar. Sonra Galiyev kürsüye çıkıp, Stalin’in ulusal siyasetini “göz boyamacılık” ifadesiyle ağır bir şekilde eleştirir ve sözünü, “Yeter, yoldaş Stalin!.. Cumhuriyetlerin bağımsızlığı ile oynamayın!” cümlesiyle tamamlar.

Yıl 1923, 25 Nisan, 12. Kurultayın ulusal soruna ait toplantısında Galiyev, yine Stalin’e karşı konuşmaktan çekinmez: “Ulusal sorunlarda ben, yoldaş Stalin’in görüşlerine temelden karşıyım” der. Bu karşı çıkıştan sonra Stalin, Galiyev’i baş başa konuşmak için odasına çağırır ve O’na, “Yoldaş Sultan Galiyev, sizi Türkiye’ye kaçacak diyorlar, bu doğru mu?” der. Galiyev “Benim kendi vatanım var, hiçbir yere gitmem” yanıtını verir.

Yıl 1923, 4 Mayıs Stalin’in emri ile Galiyev’in ellerine kelepçe vurularak Libiyonka hapishanesine kapatılır. Moskova’da Büyük Türkistan’da protestolar çığ gibi büyür. 32 gün sonra bu sert tepkilerin isyana dönüşmesinden korkan Stalin, Galiyev’i serbest bırakmak zorunda kalır.

Yıl 1928, 8 Aralık… Sultan Galiyev Türkçülük ülküsünden, ilk tutuklanmasının üstünden geçen 6 yılda asla geri adım atmaz ve yeniden yutuklanır.

Yıl 1930, 06 Haziran… Sultan Galiyev ölüme mahkum edilir. Fakat Stalin, kendisinin en büyük düşmanı olan bu büyük Türk’ten bir şeyler öğrenmek veya biraz daha onunla oynamak ister; ölüm 10 yıllık sürgüne çevrilir.

Yıl 1937, 19 Mart… Galiyev yine yakalanıp Sarıtav hapishanesine kapatılır… Daha sonra Kazan’daki özel ceza evine gönderilir. Sorgu ve işkenceler günlerce sürer…

Yıl 1939, 16 Haziran... Stalin’in emriyle, Galiyev, Moskova’daki Lefort Cezaevine getirilir.

Yıl 1940, 28 Ocak… Stalin’in sağkolu Beriya, Lefort Cezaevi’ne gelir. Stalin infaz emrini vermiştir, ölüm sandalyesine oturtulan Galiyev’e Beriya sorar:

“Son sözün nedir?..”

Ötüken ormanlarından başlayan bir uğultu bütün Altay Dağları’na, oradan Kafkasya’ya, Kazan’a, Kırıma kadar yayılır:

“Stalin Büyük Turan Devleti’ni sadece ertelemiştir. Galiyev’in ruhu bulutlarda dalgalanan bir bayrak olup onları bağımsızlığa kavuşturacaktır.”

Sinirlenen Beriya hızla tabancasına davrandı, tek el silah sesi Lefort Cezaevinin duvarlarında yankılandı. Sultan Galiyev’in iki kaşının ortasından açılan delikten kanlar akarken Büyük Türkistan’daki ırmaklar çağıldayışını durdurmuş, Altay Dağlarındaki kurtlar yürekleri yırtan bir acıyla uluyordu.

Alper Aksoy