Biz Türk Milliyetçileri olarak önümüzde ayrı ayrı yapılacak olan, YASAMA (TBMM ) organı seçimleri ile YÜRÜTME ( CUMHUR BAŞKANLIĞI ) organı seçimleri için hangi konumdayız ve nerede duruyoruz ?

Şimdiden, 70’lerden sonra sol, sosyalist çizgide yürüyen CHP’ nin amiral gemisinde olduğu Millet ittifakının bir Cumhurbaşkanı adayı çıkaracağı kesin.

Sadece kim olacağı tartışılıyor.

Din merkezli ümmetçi çizginin siyasi temsilcisi AKP’nin amiral gemisinin öncü olduğu Cumhur İttifakının adayı zaten belli.

Mevcut Cumhurbaşkanımız.

HDP’nin ise “Kürtçü bölücü” unsurların desteğinde ilk turda aday göstereceği zaten ilan edilmiş durumda.

İkinci turda ise “Türkiye’nin yönetimine paydaş olmak hedefi” ile pazarlığa oturacaklarını açık açık en yetkili ağızlardan ifade ediyorlar.

Yasal ittifaklar partiler arasında YASAMA organında en fazla üyeye sahip olmak üzere ve seçim barajına takılmamak için kuruluyor.

Cumhurbaşkanı seçimlerinde ise yasal ittifak, partiler üzerinden mümkün değil.

Zaten böyle bir husus yasalda değil.

Her aday, YÜRÜTME organı için tek tek, parti kimliği logosu altında yada partisi olmaksızın aday olabilecek. Seçim pusulasında ayrıca “ittifak adayı” diye bir oy verme hanesi yok.

Yani bugün tartışılan siyasi tabloya göre;

Sol-sosyalist fikri çizginin siyasi partisinin öncü olduğu ya da olacağı bir aday önümüze gelecek.

Dinci-Ümmetçi siyasal geleneğin öncüsü olan partinin zaten bir adayı daha şimdiden önümüze kondu.

Seçenekler arasında “Kürtçü-Bölücü”, T.C Anayasasının ilk 4. maddesini değiştirmek iddası ile bir Cumhurbaşkanı adayı da gözümüze sokulacak !..

Ben bir Türk Milliyetçisiyim.

Ve bu fikrin özgün karakterini temsil eden, milliyetçi pratiğin siyasi olarak ülke yönetimine hakim kılınması için çilelerle dolu bir yola çıkan ve elli yıldır da var olan “ÜLKÜCÜ HAREKETİN” bir üyesiyim, “ÜLKÜCÜYÜM” !..

Benim fikrimin ve siyasi çözümlerimin temsilcisi olacağına inandığım bir aday, yani bizim bir adayımız yok !..

Bu durum beni çok rahatsız ediyor. Uykularımı kaçırıyor. Sebebleri ve maruz kaldığımız ve muhatap olduğumuz öğretilmiş acizlik görüntümüzü asla kabullenemiyorum.

SSCB’nin çökmesi ile pratiği iflas etmiş ve dünyada milyonlarca insanın umut ve hayallerini yıkmış ve de mağlup olmuş bir fikrin, sol ideolojinin önderliğinde, etnisite-mezhep kıskacında ki siyasi bir ekolün liderliğinde ülkenin kurtulacağına inanmamız isteniyor. YÜRÜTME organının ehil ve doğru ellere teslim edileceğine, paydaşlarının şu şu “ Türk Milliyetçiliği ilkelerinden asla ödün vermeyiz” diyemediği ortaklarının çıkaracağı, ki kesin Türk Milliyetçisi olmayacak olan bir adaya güvenmemiz isteniyor !..

Diğer taraftan aldandık, kandırıldık diyerek, siyasal islamın “din” tanımlı, kendi fetvacıları ile hayatı bağnazca “helal-haram” parantezinde okuyan; bugüne kadar söz, davranış ve uygulamaları ile Türk Milletinin yarıdan çoğunu ötekileştirmiş, itmiş, hakir görmüş, aşağılamış ve yaptıklarından nedamet getirmeksizin siyasi çizgisinde ısrarlı olan bir adayın tekrar seçilmek üzere önümüze konmasını da, galip ve haklı bir fikrin mensubu olarak asla kabullenemiyorum.

Ülkücüler olarak elli yıllık fikir ve aksiyon çizgimizde Türk Milletine söylediklerimizde ve tekliflerimizde hiç yanılmadık !..

Hiç pişman olmadık !..

Şimdi önümüze aday çıkaracak olan sol ve sosyal demokratlar tarih “sınıflar mücadelesidir” dedi !.

Önümüze konan diğer adayın siyasi geleneğinde ise tarih “dinler mücadelesi, ümmettin mücadelesidir” dediğini ve aynı çizgiyi savunduğunu biliyoruz!.:

Bizler ise “Tarih Milletler Mücadelesidir” dedik !..

Onla yanıldı biz yanılmadık !..

Esir Türkler davasını bir avuç gençken savunduk !.. Hepsi güldü !:

Biz haklı çıktık!.:

Kimileri sosyal demokrat ve sosyalist birliklere koşarak uluslararası suların emperyal karanlıklarına ideolojik sempati ile yelken açarken,

Kimileri “evlad-ı resulu” boğazlamış, Türk’ün tarihinde her zaman arkadan vuran Arab’a, Fars’a “ümmet” diye güzellemeler yaparken,

Bizler, Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur dedik !..

Onlar yanıldı!..

Bugün yaşadıklarımızla doğrulandık ki biz asla yanılmadık !..

Biz inandığımız haklı davamızda her zaman en tehlikeli “şer”, “ehven-i şer” dedik ve doğrularımızı sulandıracak işbirliklerine hiç yüz vermedik ve kısa vadeli nefsi başarıların peşinden hiç bir zaman koşmadık!..

Bizim zararımız sadece kendimize oldu !..

Ama artık “Kutlu Hanımız, BİLGE KAAN’ın sözünü hatırlayarak “titreyip kendimize dönmenin” hem zamanı geldi hem de fırsatı doğdu !..

“ YÜRÜTMEYİ” yani Cumhurbaşkanlığı seçimlerini, bugüne kadar yanlış ideolojilerin peşinden giden; yanılanların ve aldatılanaların dümen suyuna bırakamayız, bırakmamalıyız !..

Bu bir vebaldir !..

YASAMA ve MAHALLİ İDARELER seçimlerinde farklı partiler üzerinden siyasi hedeflerimizin olması ve yapacağımız çabalar bizleri hiç bir zaman “YÜRÜTME” yani CUMHURBAŞKANLIĞI seçiminde TÜRK MİLLİYETÇİSİ bir arkadaşımızın ardınca yürümemize ve gücümüzü göstermemize engel değildir ve olmamalıdır.

Biz Türk Milletini yüceltme davasında yola çıkarken haklı olmanın gurur ve heyecanı ile yürümeyi öğrendik. Kazanmak için, sahte zaferlerin ve kirli işbirlikteliklerin haysiyetsiz taktiklerini hiç bir zaman mübah görmedik.

Takiye, sahte çıkara dayalı siyasi taktikler, bizim dünyamızın metodu hiç bir zaman olmadı olamazda.

Her Türk vatandaşının Cumhurbaşkanını seçmek için gireceği oy hücresinde onu Türk Milliyetçisi bir adaya oy verme seçeneğinden mahrum etmek için kimin haklı bir gerekçesi olabilir?

Yanlış, yanılmış, aldanmış, kandırılmış olanların adaylarının olduğu yerde; yanılmamış, yanlışlanamamış, doğrulanmış fikirlerin sahiplerinin çizgisinde bir adayın olmaması nasıl bir garabettir, nasıl bir adalettir ?

Bismillah dememiz gerekmiyor mu?