Hüzün işler yüreğimize,görmeden duymadan sevdiklerimizden  haber almadan yaşayamayız. Sevincimizi ,acımızı,hüznümüzü paylaşacak kalpleri yanıbaşımız da ararız. Acımızı hissedip, tebessümlerimizi ferahlamak,neşemizi kahkahalarımızla beraber yaşamak isteriz.    Geçen hafta Elazığ da tıp fakültesi ikinci sınıf öğrencisi Enes Kara geride bir mektup birakarak yaşamına veda etti. Son günlerde yine ergenliğin başında ve  genç yaşlarda görülen intihar olaylarını duyuyoruz. Neden bu gençler en son ölümün sıcaklığını kendi bedenlerine çare olarak görūp,  kendi yaşamlarına  son veriyorlar. Evet son sıralar toplumumuzda özellikle gençlerde o kadar fazla intihar olayları yaşanıyor ki;  İnsanlar ölümü çare olarak görüp yaşamlarina neden bir anda  son verebiliyorlar. 
Sevgili anneler babalar;  Gençler bu toplumun mihenk taşlarıdır. Bundan dolayı sizlere bir çağrı da  bulunmak istiyorum.
Çocuklarınızla  ilgileniniz. Doğurmak,  yedirmek, içirmek bu gibi zaruri ihtiyaçların dışında çocuklarınızın yüreğindeki sevginin bir parçası siz olunuz.

 Ya da sizin yüreğinizde ki o eşsiz evlat sevgisinde onlarla hep gönül bağı kurmaya çalışınız.
Jenerasyon farklılığı  var biliyoruz. Özellikle gençlerin anne ve babalarını  dinlemedikleri doğrudur. Bizleri dinlemiyorlar diye sizlerin seslerini duyar gibi oluyorum.
Ama evlatlarinizi kaybetmek istemiyorsaniz, bu yaşamda onların güçlü bir birey olmasini istiyorsanız bu gönül bağıni çocuklarınızla kurup kuvvetlendirmeniz gerekiyor.
     Çocuklarınızin   gülen yüzleri inci taneleri gibi hep olmalı.  Yüzlerindeki tebessüm hep  huzur olmalı.. Güven olmalı.

 Yaşamdaki koşulsuz sevgi olmalı. 
Aslında hayatı çok fazla anlamsız sorgulamak yerine, o anı veya günü güzellikleriyle yaşamak en doğrusu olmalı. 
Hayatımızda hep sevgi olmalı ,barış olmalı, güzel ahlak olmalı. 
Yaşamdaki yüreğimizde ki insan sevgisi güneş gibi parlak ve sıcak olmalı.  Buz tutan kalpleri ısıtmalı..
 Yanmasın yeryüzü yaşam acılarıyla insanlar üzülmesin.Acilar geçmişte kalsın ,biz yüzümüzü aydınlığa dönüp mutluluğu yakalayalım.        

  Denizin altından çıkarılan inci taneleri gibi evlatlarımızın yüzleri hep aydınlık olsun. Aydınlık yüzler ışık olsun. İnci tanelerini yüreğimize dizip ışığımızı yansıtalım.

           Dünü koskaca bir boşluk olarak hayatımızdan akıtıp yitirdik. Gelecek kaygısını çekseler bile cocuklarimiza hayatın direngenligini öğüt verelim. Güçlü maneviyatlari yakalamalari için sevgiyi koşulsuz kılalım. Anı  kişilikleri ve karekterleri olarak düzgünce yaşasinlar..
Şimdiki jenerasyonda arkadaşlık ve dostluk kavramı tam anlamıyla beyinlerinde oturmamış.
 Dün  sırdaşım,dosttum,sevdiğim dediğimiz insanların her saniye önümüze geçmelerine sadece birer adımları var. Onun için sıfır kompleksli çocuklar yetiştirip arkadaşlığın dostluğun güveninin insan ilişkilerinde büyük kavramlar olduklarını öğretelim.

 Yakınımızdaki gençler ilerlediğinde sevinelim gurur duyalım. Çocuklarımıza çevremizdeki sevdiklerimizin çocuklarını emsal gösterirken kıskançlık boyutuyla değil, her çocuğun veya gencin kendi becerilerine göre hayat yolunda başarılarıni şekillendirelim. 
Çocuklarımıza; 
Her zaman hayatın bu soğuk yüzünde girdaplara  düşerlerse ellerinden tutup bu girdaplardan beraber çıkmanın yolunu bulmalarını öğretelim.     
Dünyaya gelirken her çocuk ağlayarak gözlerini açar. Anneler doğum esnasında doğum sancilariyla beraber gözyaşlarıni tutamaz.Anneler doğum dan sonra bebeklerini kucaklarina aldiktan sonra  çektikleri acıları unutup  nasılda mutlu olurlar.  Etraflarinda kim var ise sevinirler .
Çünkü;  Bebek dünyaya gözlerini açmış ağlıyordur,fakat etrafındakiler yüzlerindeki tebessümü,mutluluğu çevreyle paylaşıyorlardır. Peki dünyaya gözlerini açarken ağlarken geldiğimiz şu yaşam neden biz büyüdükçe ,serpildikçe bizleri esiri altına alıyor. Neden mutlu olmak varken yaşamdan haz alamıyoruz. Neden  acılar yaşadığımız her yönde bize yüzünü gösteriyor. Neden insanlar bu kadar acımasiz davranıyorlar birbirlerine. 
Babasız bir çocuğu düşünün. Yaşam savaşının içinde komutansız kalmış gibi. Anne sıcaklığını yaşayamayan,küçük çocuk kalpleri düşünün. Engeliyle yaşana tutunan engel (siz ) bir dünya düşünün. İşsiz dolaşan,çocuklu bir babanın evine ekmek götürememesinin ne zor olduğunu düşünün. Savaşı düşünün. Korkuyla beraber yaşamın zorluğunu düşünün. Hastanelerde yatan binlerce hastanın yaşama tutunuşlarını düşünün. Oysa mutluluk ;anı doyasıya haz alarak yaşamak.Ömrümüzden geçen her saniyenin kıymetini bilmek. Elimizde bulunan nimetler için ALLAH 'a şükretmek.  Gülmek ; günü güzel ,yüzü tebessümlü geçirmek.  Sevmek; doğayı ,insanları nesneleri ,küçük mutlulukları yaşamak.  İletişim; zengin,fakir,güzel,çirkin demeden tüm insanlarla iyi ilişkiler kurmak daha güzel olmaz mı ? Yaşamı elimizden geldiğince doyasıya yaşamak. Yılların geçmesine öfkelenmemek . Yaşamı farklı ,insanları hep daha hareketlerinde olumlu görmek.  Onun için yaşam kavgalarını sürdürürken bile kendi kendileriyle barışık olmak. 
İşte İnci taneleri gibi evlatlarimiz gençlerimiz. 

Her bir incinin adı evlat sevgisi,  mutluluk,sevgi,barış,kardeşlik güzellikler  olsun.
Sevgiler saygılar değerli okurlarım..