Bir ülkenin Gerçek manada kalkanabilmesi için bağımsız ve kendi öz kaynaklarıyla güçlenip yönetilebilmesi Gerekmektedir .
Geçmiş dönemlerde ülke yönetilmesi konusunda hedefleri olanlar vatanın gerçek sahipleri olan evlatlarını Çeşitli bahanelerle İş imkanlarından sermaye sahipliği Ülke ekonomisine üretim yaparak katkıda bulunmasını (Yeşil sermaye vs ) Diyerek engellemeye çalıştılar.
Üniversiteler sadece bizimdir diyerek ülke evlatlarının eğitim alıp yetişmesinin önüne engeller koydular.
Bunu çok az sayıda üniversiteyle sınırlı tutarak sınavlarda da barajlar koyarak engellediler.
Üniversiteye bütün zorluklarına rağmen giren kız öğrencilerin başının kapalı olmasını,erkek öğrencilerin sakal ve kılık kıyafetini bahane ederek Laiklik dediler çağdaşlık dediler Ülke evlatlarini okutmamak için her türlü bahaneyi argümanı kullandılar. okumaması için ellerinden geleni yaptılar.
Bu toprakların öz evlatlarının önünü kesmek  için Bahaneleri keyfi engellemeleri hiç bitmedi.
Son  dönemde devlet Yaşadığı açık ve gizli tehditlerle karşı karşıya kalınca Milli refleksler milli politikalar devreye girdi .
Bu durum devlet idaresinde ve milletin kendisinde ciddi bir şuurlanma dünyayı ve ülkesini yeniden tahlil etme ve olayları kendi açısından değerlendirme ferasetine kavuştu .
Tam da bunun içindir ki 
Türkiye devlet politikasızlığından bütün uluslararası ilişkilerde , bağımsız özgür öz iradeli devlet politikasına geçiş sürecini yaşadı .
bu geçiş süreci eski alışkanlıklarını bırakıp yeni strateji  ve hedefler  başarabilme stratejisi oldu .
Birçok ülke ve başta Amerika Birleşik Devletleri .Avrupa birliği ülkeleri olmak üzere Türkiye’nin bu strateji değişikliğini. Anlayamadılar şaşkınlık yaşadılar çünkü Türkiye daha önce kutuplaşmış bir dünyada iç ve dış Politikada bağımlı ve güçsüz olduğu için Kendisine verilen belirli bir kutubun jeopolitik Stratejinin temsilcisi ve önemli karakolu Konumuyla kendisine verilen görevi yapıyordu.
Maalesef devlet ve devlet aklı ,
Kontrol edilen robotlar gibi kendi değerlerini ve çıkarlarını değil başkalarının değerlerini ve çıkarlarını savunan ve uygulayan ülke olarak hareket etmekteydi .
Tarihten gelen misyonu Yazboz tahtasına döndürülmüş başta eğitim  sağlık ve Ekonomi politikalarından uzaktı.
Bağımsız bir devlet olabilmesi için vazgeçilmez olan kendisi ile ilgili stratejiler hedefler ve büyük devlet  olma hedef ve proğramlarnı uygulamayı akıl edememişti.
ya da akıl ettiği halde bu stratejileri bu gücü bu önemliliği boş ve gereksiz işler iç çekişmelerle uğraşarak Enerjisini doğru olmayan yerlere harcamıştı.
Kendi değerlerinden Uzaklaşarak kendi özünü,önemini görmeyip ,bilmiyip,  kendi halkına ihanet etmişti.
Şimdilerde Değişen dünya şartları ile birlikte kendi stratejik ve jeopolitik öneminin farkına varmış dünya devletleri içerisinde çok önemli bir  temsilcisi konumunda Olduğunu fark etmiş .
Bu fark edilmenin neticesinde ,bütün kıta devletleri ile siyasi ticari ve stratejik ilişki kurabilen strateji geliştirebilen ve bunuda çok ustaca yapabilen bir ülke konumuna gelmiştir. Bu yeni devlet politikası bir çok ülkenin Türkiye’yi yeniden analiz etmesine Ve dikkatleri yeniden üzerine çekmesine sebebiyet Vermiştir.
Onun için Türkiye’ ülkeler arası ilişkilerde yaptığı her hamle söylediği her söz Takip edilmeye  Analiz edilmeye ve teknolojik hamleleri de dahil her türlü faaliyetleri gözlemlenen ,bir çok gözün  üzerinde olduğu bir ülke konumuna gelmiştir.
Türkiye eskisi gibi Afrika’dan orta Asya’ya ve Güney ve kuzey Amerika ülkelerinden Uzakdoğu’dan kopuk 
Orta Doğu’ya düşman, başka ülkelerin etkisi ile hareket eden ülke konumundan çıkışmıştır.
Tek başına hareket etme kabiliyeti kazanan,kararlarını kendi sıtratejiyileri üzerine geliştiren hertürlü politik hamleleri Buna göre yapan bir ülke olma yolunda başka bir kulvarada Kendi iradesiyle yürümeye başlamıştır.
Bu yürüyüş ciddi manada bazılarını çok rahatsız etmektedir.
Henüz işin başındayız ama bu strateji devam ettirildiği müddetce Tarihi misyonuna uygun dünya devletler ailesi içerisinde güzel bir yere konumlanacaktır,ülkemiz inşAllah.
Bu Yeni devlet aklı (Bu akıl)”BİR TEK KİŞİNİN “bir parti BAŞKANININ bir parti liderinin aklı değildir.
Bu akıl devlet mekanizmalarına yerleşmiş kendisine yer bulmuş milli ve yerli düşünen yetişmiş kadroların hep birlikte belirledikleri stratejik kollektif aklın Sonucudur.
Son 100 yılda ,Bağımlı devlet politikalarından vazgeçip kendi Öz ve yapması gereken gerçekçi politikalarına dönerek .
Aslında var olan kullandırılmak istenmeyen gücünü ve kaynaklarını kullanmaya başlamıştır.
Eli kolu bağlı halinden kurtulmuş çıkması istenmeyen  kabuğunu kırmış .
Dünya milletler ve devletler ailesi içerisinde hak ettiğini almak yolunda ciddi mesafeler kat etmiştir .
Türk milleti ve Türk devletinin Karekteristik özünde: Emir almayan Emre boyun eğmeyen bağımsızlık ve özgürlük karakteri  vardır .
Bu Özelliğini dönem dönem silkelenip uygulamaya çalışımıştır.
(Basiretsiz ufuksuz milletin değerlerini gücünü bilmeyen yöneticilerle İdare edildiği dönemler hariç )
Çünkü tarihi misyonu ve karakteristik özelliği bunu gerektirmektedir.
Yakalanan bu ivmeyle birlikte Türkiye değişen dünya Konjektörü ile bu değişikliği iyi okuyup kendini geliştirerek büyüterek,Bağımsızlık Yolunda başkalarının kuyruğuna takılmadan büyümeyi ve gelişmeyi devam etirmeli
Dünya devletler ve milletler ailesi içerisinde hak ettiği yeri bir an önce almalıdır.
Bu yakalanan evimenin  devam ettirilmesi için stratejiler ve hedefler planlı programlı bir şekilde akla bilime  inanç değerlerimize ve tarihi misyonumuza uygun olarak Yürütülmelidir.
Ülke hep kalması istenilen karanlık yerden çıkmıştır .
Artık vakit bunu devam Edip sürekli hale getirme vaktidir.
Ülke Yakaladığı bu güzel ivmeyi ülke ekonomisini güçlendirerek İnsanımızın refah düzeyi ve alım gücünü artırarak sürdürmesi istikrarın en önemli şartıdır.
Ülke yönetimine kim ya da kimler gelirse gelsin bu devam ettirilmelidir. 
Bu alınan yol yakalanan ivme gereksiz siyasi çekişmelerle ve Menfaat hesapları ile heba edilmemelidir.
Gün bir olma birlik olma vaktidir.
                    M.Tuğrul Türkeri