DERÖRSÜZ TÜRKİYE SÜRECİ VE SURİYE
Önümüzde, öncelikle iç siyasi dengeleri ve tabii sonucu olarak da bölge ve dünya dengelerini sarsacak ve değiştirecek olan çok önemli iki siyasi fay hattı oluştu.
İç siyasette ve bölgesel dış siyasette depreme sebeb olacak ilk fay hattı, “Derörsüz Türkiye” süreci ile başlayan ve “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi” komisyonunun TBMM’ye göndereceği anayasa, kanun ve yönetmelik tavsiyelerine yönelik hazırlayıp sunacağı tavsiye raporu sebebi ile oluşacak.
İkinci olarak iç ve dış siyasi depreme sebeb olacak fay hattı ise Suriye’de YPG ve SDG güçlerine karşı yapılacak olan askeri harekat ile ortaya çıkacak.
“Derörsüz Türkiye” sürecinin bebek katili, narko derör örgütü çetebaşı, 50 bin vatandaşımızın ölümünden sorumlu, ekonomimize trilyon dolar zarar veren katil ve çete üyelerinin affına yol açma ihtimalini ve emperyal destekli bölücü Kürtçülerin silahla elde edemedikleri siyasi taleplerine kapı aralama tuzaklarını fark eden milletimiz bu sürece destek vermediği gibi % 85’in üzerinde karşı olduğunu her fırsatta bireysel ve kitlesel olarak ortaya koymaya çalıştı.
Bir süreç düşünün ki gündeme geldiği günden beri stadlar dolusu onbinler hep bir ağızdan küfür ve hakaretleri marş yaptılar ve çete başına it, piç diyerek hakaret ediliyor.
Bazı yandaş gazeteciler ve sürecin görünen yüzü görevli AKP’li siyasiler “derörsüz Türkiye’ye karşı mısınız? , kan akmasını mı istiyorsunuz?, silahlı derörün bitmesini niçin istemiyorsunuz?, derörün devamından çıkarınız nedir?,” gibi temelsiz, demagojik, yanıltıcı ve muhataplarınca da asla inandırıcı ve gerçekçi olmayan ifadelerle süreci savunsalar da asla süreç bir türlü geniş halk kitlelerinin desteğini arkasına alamadı.
İşte Türk milletinin bu sürece karşı gittikçe haklı olarak kabaran öfkesi tüm yurt sathında ve her sosyal kesimde sürecin sonucunda olacaklara kilitlenmiş durumda.
Beklenen şey, kurulan “Milli dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi” komisyonunun TBMM’ye tavsiye olarak göndereceği anayasa değişiklikleri, kanuni düzenlenmeler ve yönetmelik değişikliklerinin neler olacağı ve neleri kapsayacağı ve de bölücü terör örgütüne, başta çete başı katil olmak üzere silahla elde edemediği hangi siyasi kazanımların verilmesinin isteneceğidir.
Dananın kuyruğu işte o zaman kopacaktır.
Deröristlerin kökünün kurutulması ile derörün bitmesinin ayrı anlamlar taşıdığını; deröristin pilahla alamadığını “gel sdilahını bırak biz sana istediğini verelim” demek arasındaki “vatan savunması ile ihanet” kavramlarının ne anlama geldiğini bu millet çok iyi bilmektedir.
İşte ilk siyasi depremlere sebeb olacak fay hattı komisyonun taleplerini açıklaması ile ortaya çıkacaktır.
Bu talepleri destekleyen siyasi partiler sürecin saflarına yer alırken aslında milletin karşısına geçmiş olacaklardır.
Adı muhalefet partisi olsa bile.
İkinci siyasi depremlere sebep olacak fay hattı ise Suriye’de hükümet güçleri ile birlikte Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve üniter devlet yapısını korumak için TSK’nın YPG-SDG güçlerine karşı yapacağı harekat ile ortaya çıkacaktır.
Geçen hafta Savunma Bakanlığı net bir açıklama yaptı.
“SDG bir derör örgütüdür. SDG’in kurumsal olarak Suriye ordusuna entegrasyonu söz konusu olamaz. Katılım bireysel olacaktır.”
Bu açıklama net bir hedefi ifade ediyor:
Silahları teslim edecek ve Suriye ordusuna Suriye vatandaşı gibi tek tek katılabilirsiniz. Öyle tabur, alay ve tugay, tümen gibi tüm komuta kademesi ve askerleri olarak ayrılıkçı Kürtlerden oluşan birliklerin Suriye ordusuna ayrı tüzel kişilik kazanarak katılımı asla kabul edilemez.
Benzer açıklamaları dış işleri yetkilileri de zaman zaman yapmıştı.
İç siyasette mevcut partiler ister iktidar ister muhalefet olsun işte bu iki fay hattı sonrası duruşlarına ve karşıtlıklarına ya da desteklerine göre Türk milletinin önünde siyasi çizgilerini netleştirmek mecburiyetinde kalacaklardır.
Komisyonun tavsiye kararlarının TBMM’den rahat geçeceğine ve TSK’nın Suriye’de YPG ve SDG’ye karşı hiçbir şekilde harekat yapmayacağına ya da yapamayacağına inanlar için şimdiden haber vereyim.
Eğer bu iki fay hattı bu yönde kırılma gösterirse ve halkımız bu durumları kabullenirse bilin ki 40 yıl süren Kürt sorunundan sonra kaç yıl sürer bilemem ama bir TÜRK SORUNU önlenmez şekilde ortaya çıkacaktır.
Benim kanaatimi sorarsanız, ben “Derörsüz Türkiye” sürecinin sulandırılarak sönümleneceğine, Suriye harekatı başlayınca da masadan kalkacağına olan inancımı koruyorum.
İnşallah bölücü unsurlar ABD ve İsrail’e güvenerek geri dönüşü olmayan bir hata yapmazlar ve bölgedeki tüm Kürt kimliğinin onulmaz büyük yaralar almasına sebeb olmazlar.
Irak dahil bölgedeki makul kazanımlarına ölümcül kayıplar verilmesine de sebeb olmazlar.
Hakkı Şafak Ses