Kaç gündür gazeteler, televizyonlar Kudüs'teki İsrail zulmünü anlatıyor. İbadetleri engellenen, dövülen, yerlerde sürüklenen, gözaltına alınan alışık olduğumuz insan manzaraları.

Bu görüntülerin ortalama bir insanın vicdanını kanatmamasına imkân yok.

İbadethaneler savaşta bile dokunulmazdır. Oraya giden insanların rahat bırakılması, ibadetlerini huzur içinde yapması günümüzün vazgeçilmez ölçülerinden biridir.

İsrail'in insanlık dışı tutumu tabii olarak tepki ile karşılandı. Batı ülkelerinin bazıları bile -artık yeter- anlamına gelen açıklamalar yaptılar. Rusya İsrail'i kınadı.

CB Erdoğan da üst üste yaptığı açıklamalarla İsrail'e ağır eleştirilerde bulundu.

İsrail elbette eleştirilmeli ve bu insanlık suçu karşısında sessiz kalınmamalıdır. Ancak bu tepkilerin inandırıcı olması için benzer olaylara benzer tepkiler göstermek gerekir.

Çok değil, daha bir hafta kadar önce itikafa giren Furkan vakfı üyeleri camiden tekme tokat çıkarıldılar. Yapılan iş içine sinmemiş olacak ki bir Emniyet Müdürü istifa etti. Bugün İsrail'e karşı Müslümanlık taslayanların hiçbirinin Furkancılara yönelik despotluğa, nobranlığa bir tepkisi olmadı.

Daha kötüsü, Çin'in Doğu Türkistan zulmü karşısında iktidarın sessiz, tepkisiz, tutumudur. Çin'de olanlar Filistin'de olanlardan daha ağır. Çocuklar anne-babalarından koparılıyor. Kızlar zorla Çinlilerle evlendiriliyor. Anne ve babalar toplama kamplarına gönderiliyor. Bir millet fiziki ve manevi olarak öldürülüyor. İnsanlar sadece fiziki baskı görmüyor, inançlarından, imanlarından, kültürlerinden koparılmaya çalışılıyor. Doğu Türkistan Türkünden Çinli üretilmek isteniyor.

İktidar bugüne kadar Çin'e yönelik tek bir tepki ifadesi kullanmadı. Dünya Çin'i kınadı, bazı firmalar mağazalarını kapattı, ABD yapılanları soykırım olarak niteledi, Türkiye hep sessiz kaldı. Oysa oradakiler de insan, onlar da Müslüman. Üstelik gönül rotaları hep Anadolu'ya, Türkiye'ye dönük olmuş insanlar. Eğer bir yakınlık uzaklık hesabı yapacaksak bizimle çok daha fazla müşterek noktaları olan insanlar. Ne yazık ki, Çin'e tepki gösterilmediği gibi -tepki gösterenlere tepki gösterildi.

Daha birkaç gün önce Sağlık Bakanı Koca, Çin aşılarının gecikmesine mazeret ararken, İYİ Parti lideri Akşener'i kastederek, ilişkilerimize hasar verdiler diyerek Çine yönelik eleştirilere tepki gösterdi. Çin aşısına paranın dışında ikinci bir bedel olarak zulme suskunluğu ekledi. Çin aşısına ödediğimiz gerçek bedelin sadece para değil, Doğu Türkistan zulmüne, soykırımına göz yummak olduğunu itiraf etti.

Evet, Filistin'in mazlum halkına İsrail'in yıllardır yaptığı zulümdür. Bunu kınamak, mazluma arka çıkmak sadece dinimizin bir emri değil aynı zamanda bir insanlık borcudur. Ancak mazlumlar arasında tercih yapılmaz. Doğu Türkistan'a Çin'in yaptığı daha büyük bir zulümdür. Aynı tepkinin ona da gösterilmesi gerekir. Türkiye'ye gönderilen aşıların, verilen 3-5 milyar dolar kredinin bedeli Çin zulmüne göz yummak olmamalıdır. Filistin'e başka, doğu Türkistan'a başka tepki göstermek siyasi beklentileri inanç ve insanlığımızın üstüne çıkarmaktır. Müslümanlık zalim ayırımı yapmaz, yapıyorsa o dindarlık değil, başka bir şeydir.