Pek çok güzel ve naif dallarını olduğu gibi üzerine nice dost yüreği sakladığı hoşgörüsünü de kırıp attı insanoğlu...

’Aman evladım sakın beddua etmeyin döner dolanır gelir yine ayağınıza dolaşır ettiğiniz o beddualar...’

Büyüdüğümüz ortamın vazgeçilmez nasihatlerinden biriydi bu cümle. Büyüğün küçüğe, annenin evladına, komşu teyzenin mahallenin gençlerine hiç çekinmeden tavsiyelerde bulunduğu o günleri ne çabuk unutmuşuz farkında mısınız? Ve zor duruma düşene el ve dua iletmenin yerini ne zaman ‘oh olsun’ aldı?
Pek çok güzel ve naif dallarını olduğu gibi üzerine nice dost yüreği sakladığı hoşgörüsünü de kırıp attı insanoğlu... Halbuki her daim yeşeren, tomurcuklanıp filize duran, meyve verip faydalı olan, coşkuyla kabaran dallarının gölgesiyle huzur veren, soy aldığı toprağa kök salarak sımsıkı tutunmakta vazgeçmeyen ağaç; tüm bu özelliklerini unutursa koskoca bir kütüğe dönmez mi? Zamanla içini kurtlar sarıp yiyip bitirmez mi? Bitirir! Hem de öyle bir bitirir ki; kanser hücresi gibi acı vererek yer bitirir insanın içindeki kini, öfkesi ve nefreti...
Birbirimizi hoş görmüyor tam aksine hedef tahtasına oturtup kin kusuyor bir hale gelmeye başladık maalesef! Yazık bize hem de çok yazık!
Geçtiğimiz günlerde Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Nihat Hatipoğlu’nun kovid pozitif olduğunu öğrendik. Daha ‘Allah şifa versin’ demeye fırsat bulamadan sosyal mecradan yansıyanlarla fazlasıyla utandık! Bana defalarca yok artık dedirten paylaşımlardan hem çok tedirgin oldum hem de utandım! Bu nasıl bir öfkeydi anlayamadım. Ki bizler bu toprakların KADİM kültürlerinin evlatları olarak bu davranışı nasıl kendimize yakıştırabildik? Düşündüm; hiçbir yol haritamız bu kadar acımasız olmayı bize tembihlememişti! Ne kültürümüz, ne büyüklerimiz, ne tarihi yansımalarınız, ne yasalarımız, ne de dinimiz linç etmeyi bize aktarmamıştı! O halde bu öfkenin kaynağı neydi?
Temelinde ‘insanı sevmek’ olan ve neredeyse her ayetinde Yaradan’ın önceliği olan ‘cana değer vermenin’ yer aldığı İslamiyet’in neresinde var ‘oh olsun’ demeler sorarım size?
Ki hedef tahtasına acımasızca oturtulan isim şimdiye kadar kimseyle polemiğe girmemiş, adı hiçbir şekilde kalpten yana kırıp dökme işlerine bulaşmamış, saygıda kimselere kusur etmemiş sadece işiyle var olan biri...
Dedim ya çok utandım, çok tedirgin oldum ve çok üzüldüm... Prof.Dr.Nihat Hatipoğlu’nu hiç görmedim, konuşmadım, şahsen tanımıyorum... Ki inanıyorum acımasız paylaşımlarıyla hedefine alanların yüzde doksan dokuzu da benim gibi görmemiş, konuşmamış, tanımıyor! Dünyanın sürü psikolojisi ile keskin çizgilerle ayrıştığı ve ayrışmalar üzerinden savaştığı günleri yaşarken Nihat Hoca’da maalesef payına düşen insafsız cümleleri aldı.
Bunca vicdansızlıktan sonra ne oldu biliyor musunuz? Nihat Hoca ve abisi Ömer Vehbi Hatipoğlu öyle güzel cümlelerle yansıdı ki sosyal mecradan... Hiçbir olumsuzluk olmamış gibi sağlık durumunu bildiren ve dua istemekten yana hayırlı tohumlar eken bu paylaşımlar ile umarım herkes payına düşen mahcubiyeti alır... Tüm hepsiyle birlikte buradan bir kez daha Prof.Dr.Nihat Hatipoğlu’na ve dua bekleyen tüm hastalara acil şifalar duamı iletiyorum...