-Yeni Bir Kitap Çalışması: ‘İnsanın Yazısı Edebiyat’

Her insan, hayat yolunda onu ayakta tutan, onu anlamlı kılan meziyetlerle donatılmıştır. Tamamen Allah’ın birer lütfu olan bu meziyetlerin, bu hazinelerin varlığını, ne yazık ki, insanların yalnızca bir kısmı kendilerinde fark edebilmişler; fark edenler içinde de pek azı farkına varabildikleri meziyetler üzerinden hayat yolundaki levhaları okumaya, anlamlandırmaya gönüllü ya da hünerli olmuşlardır. Tam da bu yerde, hünerim var mıdır, yok mudur? Var ise derecesi nedir? Hangi yüreklere muradım ölçüsünce ‘yazım’la güzellik kattım? Bunu bilemem. Rabbim ile okuyucu yürekler bilir.

Ancak şu bir gerçek ki henüz dört yaşında okumayı sökmenin hemen ardından, babamın sayesinde küçük yaşlarda Anadolu seyyahı olabilmiş ‘ben’; otobüs yolculuğunda karayollarındaki kilometre taşlarını okuyamadım diye her defasında otobüs içinde feryat figan ağlamışsam ve bu ‘kilometre taşını okumak’ hayatımın alın yazısı olmuşsa, en azından, bana verilen hediyenin farkında oluşa, olduğuma, aldığım her nefeste hamdederim.

Evet, ‘yazı’ ve ‘söz’ benim alın yazımdır… Dört yaşında okuyan, altı yaşında yazan, senelerce her gittiği şehri ve insanını gözlemleyen, dinleyen; gördüklerini, işittiklerini, hissettiklerini yıllar yılı sessizce ve sabırla yazan, tam kırk yıl sonra ‘-eh bir parça- piştiğine inandığında’ sessiz yazısını ve iç sesini sese dönüştüren, kitaplara aktaran bir insanın Edebiyat (Yazı) benim alın yazımdır demesi ve vakti saatinde isteyerek Edebiyat Fakültesi okuması; hayatını bu ‘yol’da yürümeyi seçmesi; üstelik seçimini  canı gönülden benimseyip severek, yüreği titreyerek ifası, olsa olsa Rabbin bir kula bir hediyesidir. ‘İdrak ederim.’ İşte bu hediye ile daima titreyen ama azmini de yine aynı titreyişten alan yüreğim, hayatının her adımını ‘Edebiyat’la şekillendirme sevdasına düşmüştür. Bu sevda bir geçici heves, bir pembe hülya da değildir. Bir hayatı ve insanı anlama; yeri geldiğinde de ‘anlaşılan, buluna hayat levhalarını’ anlatma  vazifesidir.

Ben bildim bileli yazdım ve okudum. Sonra Edebiyat alanını seçtim; önce öğrencisi oldum, sonra öğretmeni. Ve hayatın her alanında, Edebiyatın izlerini bulmayı diledim ya da tam tersi, hayatın izlerini, sırlarını, ‘bene dediklerini’ edebiyat alanının verdiği anahtarlarla görmeye, anlamaya, bulmaya çalıştım. Çünkü gördüm ki; edebiyat bilimdi, edebiyat sanattı ve edebiyat kültürdü. Edebiyatın insana kattığı bütün güzel, erdemli, haysiyetli meziyetler aynı zamanda insanın insanı, insanın diğer bilimleri, insanın hayatı anlamasına vesile oluyordu. Aslında ‘Edebiyat’ erdemli, edepli, yürekli hayattı.

İşte bu yüzden, hayat yolumda yürürken edebiyatın bu üç boyutunun bana verdiği imkanlarla daima güzele meftun kul / sanatçı; daima okumaya, öğrenmeye, öğretmeye âşık öğrenci / öğretmen; daima kendini ve bulunduğu toplumu anlamaya ve geliştirmeye arzulu insan olmak sevdası ile aldığım her nefeste ‘oku’dum, düşündüm, yoruldum. İşte bu yüzden, edebiyat kadar tüm ilimleri ve tüm bilim dallarını sevdim. İşte bu yüzden, insanı ve insanın / insanların bulunduğu güzel şehirleri, toplumları, kurumları, sosyal hareketlilikleri sevdim, saydım, onlara kıymet verdim. İşte bu yüzden, ‘alın yazım edebiyat’ın bana ve insana sunduğu imkanlarla üretilebilecek her türlü yazılı, görsel, işitsel, sosyal eser ve proje beni heyecanlandırdı; bu eserleri üretmek, bu eserlerle birlikte anılmak istedim. İşte bu yüzden, kırk yıllık Yazarsam aynı zamanda Seyyah oldum; otuz yıllık Öğretmensem bir o kadar, hatta bir ömür öğrenci kaldım; on beş yıllık proje formatörü isem bir o kadar gençlerin, yetişkinlerin bulunduğu projelerin içinde oldum; yedi yıllık yönetici adayı isem yönetilirken dahi ülkemin, milletimin, şehrimin, okulumun daha iyi hale gelmesi için kafa yoran, bulunduğu yerin -ya da en azından kendisinin- lideri oldum; organizasyonlarda kah yöneten kah gönüllü oldum ve işte tam da bu yüzden, tam on yedi yıldır, amatör ruhlu ama profesyonelce ses olmaya azmedip edebiyatın bilim, kültür, sanat kulvarlarında bilim, sanat, kültür eserleri ve çalışmaları vermeye gayret ettim. İşte bu yüzden, yeri ve zamanı gelmişse yalnızlığı ya da birbaşınalığı göze alıp ‘En Güzelin hatırına’ kendim dahil hiçkimsenin başının bir başka kula eğilmesine izin vermeden yalın ayak kendi yolumda, alın yazımda terledim. Terleyeceğim de.

Edebiyat benim alın yazımsa yürek de benim bu yazımda yürürken varmak istediğim menzilim. Allah’ın bana lütfettiği bu alanda vazifemse; bildiğimi, bulduğumu, anladığımı, gayretimi, gördüğümü, öğrenebildiğimi, öğretebildiğimi  ‘güzel’ olan her şeyin hatırına güzellikle bütün yüreklere pey etmek. Bu anlayışı ben, ‘edebiyat benim hayat duruşumdur’ diye ifade ederim. Ömrüm oldukça da alın yazımda yürüyecek fakat yürürken de bu ‘duruş’u daima sergileyeceğim; kah yüreklilerle bir arada, kah birbaşına. Allah’ın izni ile. Gayem ‘insan’ olabilmek ve kalabilmek; ‘insan’a  / ‘insanlık’a ulaşabilmek. Çünkü benim derdim; bana verilen ömürde elimden geldiğince ‘insan noktası’ dediğim aklıselimi hem kendimde her daim inkişafı ile canlı ve diri tutmak hem de ulaşabildiğim akıllara, yüreklere dilimin döndüğünce aklıselimi anlatabilmek. Kim bilir? Musikâr Dergimizin, Nâr Yazar Okulumuzun, Gencîne Ofisimizin kuruluş ve yürüyüş temellerinde de, hatta bu köşemizde yazdıklarımızda ya da hiç durmadan, hiç yorulmadan kitap yazışlarda; okullara, kurumlara konferanslara, sunumlara, projelere koşuşlarda da bu arzu yüreğimizi daima ‘nâr’lı tutmakta. Sebebi bilemesek de, Müsebbibi ve yürek atışımızı biliriz; şükür…

İşte bu nâr ile 2020 yılı için ‘İnsanın Yazısı Edebiyat’ adı altında bir kitap çalışması üzerinde izi sürüyorum. Bir taraftan harıl harıl  yeni yazılar  / bölümler yazmanın yanında, kitabım için  edebiyatın bilim, sanat, kültür alanında otuz yıldır yazdıklarımı, yaptığım bilimsel, kültürel, sanatsal çalışmaları bir araya getiriyorum. Ümidim odur ki edebiyatın hangi alanı olursa olsun hiçbir vakit yüreği ve insanı hatırından çıkarmamış ve alın teri döktüğü her işte daima güzeli, faydalıyı, iyiyi, doğruyu murad etmiş şuncağız bir eğitimci/ şair yazarın, bunca yıllık ‘yol levhalarını’ okuma çalışmaları, okullarda ve hayatın her alanında ‘Edebiyat’ alanının ne olup ne olmadığı, ne olması gerektiği konusunda başta gençler olmak üzere meraklılarına, edebiyatın bilim, sanat ve kültür kulvarlarında olmak isteyenlere, en azından, bir moral ve aklıselim içinde ilham kaynağı olacaktır.  

Bu kitap Edebiyat öğretmeni adaylarına, öğrencilere, yazar adaylarına, okuyucu adaylarına, Edebiyatseverlere, edebiyatla diğer bilimler arasındaki bağı anlamak isteyenlere ya da direkt edebiyat-hayat bağlantısı, edebiyat sosyal projeler, edebiyat insan bağıntısı kurmak isteyeceklere rehber olacaktır. Bununla da kalmayacak, bir insanın kendisini, hayatı keşfedebilmesinde ‘edebiyatın yol levhaları’ndan nasıl samimiyet, alın teri, ciddiyet ve arzu içinde yaralanabileceği, İNSAN/LIK adına iç ve dış yolculuklara seferde nasıl yürekli Seyyah olunabileceği noktalalarında da ‘insan’lara, ‘yaşanmış, kafa yorulmuş, esere dönmüş’ örneklerle ilham verecektir.

Planlanan dışında bir sorun ile karşılaşmadığımız takdirde, büyük bir heyecanla üstünde çalıştığımız çalışma 2020 yılının ilk çeyreğinde Edebiyat yolunun sevdalılarına sunulacaktır. Sevinçliyiz. Duamız odur ki aynı heyecan ile okunuruz ve her yaştan samimi ve ‘çileli, dertli’  edebiyat yolcularına kılavuz oluruz.

Bu ‘güzel yolda’ elimizden Tutan’a ve Yazdıran’a hamdolsun.

Saygılarımla.

Rana İSLAM DEĞİRMENCİ

Eğitimci / Şair-Yazar

Ankara