Dünyada koronavirüs belasının olumsuz etkileri sürmeye devam ediyor.

Dünyanın efendisi iddiasında olan ülkeler dahi sosyal, psikolojik ve ekonomik olumsuzluklar karşısında henüz tam anlamıyla bir çıkış yolu bulamadılar.

İnsanlar sevdiklerini kaybediyor  ,işlerinden oluyor, sınırlı bir alanda hayatlarını sürdürmeye çalışıyor.

Bilim adamları çalışmalarına devam ediyor fakat bulunan aşılar salgının etkisini azaltmadan öteye henüz geçemedi.

Bütün dünyayı saran bir büyük ekonomik kriz yaşanıyor.

İnsanlık için hayat, baştan sona yeni bir evreye geçmiş gibi.

Tabii ki ülkemiz ve insanımız da bu süreçten olumsuz etkilendi.

Neyse ki, sağlık alt yapımızın sağlamlığı sayesinde bu kahredici salgının etkileri, “birbirinden maske çalanlar” kadar bizi insanlığa karşı rezil ettirmedi.

Musibetin etkisini en aza indirdiğimiz gibi elini uzatanın da ülke olarak elinden tuttuk hamdolsun.

2021 yılının an gündemi olan salgından dünyanın ve insanlığın medeni değerler bağlamında gereken mesajları aldığını ne yazık ki söyleyemiyoruz.

Yine savaşlar sürüyor, açlık, haksızlıklar, adaletsizlikler ve şiddet mazlum coğrafyalar üzerinde kol geziyor.

İnsan hayatının en kıymetli değer olduğu bu musibet karşısında bile yine unutuldu ve Cumhurbaşkanımızın; “Dünya beşten büyüktür” gerçeğini, BM’in en güçlü yaptırım yetkisine sahip olan beş devletten ibaret olan BMGK üyeleri bu sorun karşısında da pragmatist, egoist ve materyalist felsefeyle hareket ederek dünyadan küçük olduklarını bir kere daha gösterdiler.

Esasında salgının verdiği en büyük mesaj; bütün insanlığın küçük bir aile olduğuna dair gerçekti.

Fakat bu gerçek yine anlaşılmadı!

Dünyanın sağlık, güvenlik ve barışından sorumlu BM’in ilgili yapıları her sorun karşısında olduğu gibi bu konuda da başarısız oldular, bütün  insanlığı tehdit eden salgını yenmek için gerçeğe uygun davranmadılar.

Ateş herkese ulaşıp, yuvaları yakıyor iken, bu virüsün doğal mı? suni mi? olduğunu ve iklim krizi ile bozulan ekolojik denge gibi insanlığın geleceğini tehdit eden sorunları beş yıldızlı salonlarda tartışmak yerine; mevcut duruma gerçekçi eylemlerle yaklaşılıp, ortak akılla acilen çözüm bulunması gerekmektedir diye düşünüyorum.

Bu salgın dönemi boyunca Türk dünyası ülkelerinin dayanışma içerisinde verdikleri mücadele her türlü takdire şayandır.

Çok şükür medeniyet coğrafyamızdaki ülkelerimizin hiçbiri çaresiz kalmadı.

İlacıyla, aşısıyla, gıda ve temel ihtiyaç malzemeleriyle büyük bir dayanışma ve paylaşma örneği sergilendi.

Can Azerbaycan’ın 44 gün süren savaş sonunda elde ettiği Karabağ zaferi ile haksız ve hukuksuz işgale son vermesi ve Kazakistan- Türkistan şehrinin “Türk dünyasının manevi başkenti” ilan edilmesi hem bölgenin hem de dünyanın barış ve refahına önemli katlılar sunacaktır.

Ayrı bir gururumuz ise Türk Konseyinin artık Türk Devletleri Teşkilatı’na evrilmesi oldu.

Yenidünya düzeninde Türklerin güçlü bir organizasyonla kuvvetli bir irade gösterecekleri bütün dünyaya ilan edilmiş oldu.

Bu tarihi bir adım, hem mantıklı hem stratejik hem de gerekli bir adımdı.

Türk Devletleri Teşkilatı; Orta Asya’dan Avrupa kapılarına kadar güvenli, özgür ve huzurlu bir blok oluşturarak dünyanın barışına, refah ve güvenliğine çok önemli katkılar sunacaktır.

Türk Devletleri Teşkilatına hayat veren bütün liderlerimizi tebrik ediyor, büyük Türk ailesinin bireyi olarak minnet ve şükran duygularımızı sunuyoruz.

Bu teşkilatın asil ruhunu büyük bir iradeyle ortaya koyan ve gelecek aydınlık stratejisini büyük bir akılla belirleyen Aksakalımız, Kazakistan Kurucu Cumhurbaşkanı Sayın Nursultan Nazarbayev’e de hassaten saygılarımızı arz ediyoruz.

İnşallah çıkılan bu kutlu yol menzile varacak ve 21. Asra mührü bir kez daha büyük Türk milleti vuracak ve.. ”Bu asır Türk asrı ve bu asırda en gür seda da İslam’ın Sedası olacaktır” İnşaAllah.

Bunda emeği olan herkese şükranla teşekkürlerimizi arz ediyoruz.

2022 yılında insanlığın dayanışma ve ortak akılla çözmesi gereken meselelere daha özenle yaklaşmasını temenni ediyorum.

Çağımızda dünya global teknolojinin sınırları aşan gücüyle adeta küçük bir kasabadır ve bu kasabada mutlu şekilde yaşamanın formülü ise barış ,güvenlik, adalet, hoş görü, dayanışma, paylaşma, sevgi ve esenlik gibi değerlere sadakatle bağlanmaktır.

“Barış; milletleri refah ve mutluluğa eriştiren en iyi yol ve dünya için en acil ihtiyaçtır.”

Ve gerçek olan, bütün insanlığa nasip olmasını dilediğimiz dinimiz İslam; adıyla ve kurallarıyla bir tamam baştan sona kadar ve bihakkın barış, güvenlik, adalet, hoşgörü, dayanışma, paylaşma, sevgi ve esenlik demektir.

Yalçın Topçu