TÜRKİYE’nin Akdeniz’deki savunma hattını Libyadan başlatan ve savaşı göze alan
“Devlet aklının ve iktidar erkinin” ; Ülkemize sosyal mesafe” sınırları içinde kalan ve bizim olan “EŞEK ADASININ” domuzlar tarafından işgal edilmesine niçin sesiz ve eylemsiz kaldığını anlamaya çalışıyorum.

Zaman meselemesi mi, elde ki kolay kuş meselesi mi?, çizmeyi biraz daha aştırıp faturayı büyütme hesabı mı diye “vasat akıllı devletin” güvenlik bürokrasisinin sesiliğine müsbet anlamlar yüklemeye uğraşıyorum.
Fakat “müslüman halkların” olduğu ülkelere haklı gerekçelerle milli sınır müdafaası için yalın kılıç giren Türk Ordusu; niçin girilecek ülke yada ders verilecek ülke Rum halkın Hrıstiyan ülkesi olunca tutuk, sesiz ve eylemsiz.?!..

Hani şu Ayasofya meselesi ki milliyetçi- muhafazakar her kesimin balıklama dalıp desteklediği gündem, acaba, söz konusu Rumlar ve Hrıstiyan Ortodokslar olunca siyaset yolu şantajlar ve restler ile sorunları çözmenin bir işareti mi?

Yada “ Vasat Devlet Aklında “ güçlü bir “dönme devşirme virüsünün” enfektesi sebebi ile güvenliğimizi, Rum’lar tehdit ettiğinde, savunmamızı “a-refleksi” duruma sokan bir ihanetle mi karşı karşıyayız ?!..

Her zaman derim. “Ülkücülük” vatan - millet sevgi meselesinde değil, Türk Devletine ve Türk Milletine yönelik gizli açık düşmanlıkları ve ihanetleri en erken sezme ve asala yanılmama önceliği ile fark yaratır.

Bu Eşek Adası ve Yunanın işgal ettiği adalar gündeme düştükçe burnumuza pis kokular getiren şüpheler yoğunlaşıyor. Acaba,güvenlik bürokrasimizde
“dönme -devşirme” sızmalar var mı? Ve raporlama ve karar alma mekanizmalarında ne kadar etkinler?!..