Tuz Hanı'nda oturup, ahır kokusu ve eşek anırmaları eşliğinde çay içip sohbet etmek isterdim. Oturakçı Pazarı'nda, omzuna attığı halıya fiyat biçen esnafı gezen dellalın, bağıra bağıra müşteri aradığını görmek isterdim. Elimde yarısı yenmiş bir elmayla, kalenin tepesinde, iftar topunun yanında, iftar saatini beklemek isterdim. Çarşının tozu havaya karışmasın diye, o püskürtmeli itfaiye aracının arkasından koşmak isterim. Sağımda solumda böğürtlenler, kuş üzümü çalılıkları ve iğde kokularıyla Bozbey Yolu'ndan geçmek isterdim. Nakıbın Havuzu'nda "yaza merhaba köftesi" yemek isterdim. Üç Gever Suyu'nda yüzmek isterdim. Çırçır Pınarı'nda, Urmu Dut ağacının gölgesinde suyu avuçlamak isterdim. Vartana Düzlüğün'de eşeğe binmek, Mara Yazısı'nda "deleme" çevirmek, Kilise Sokağı'nda "gülle" oynamak isterdim. Kenger çiğnemek, elmalı şeker yalamak, pamuk helva yemek isterdim. Meram Sineması'nda Malkoçoğlu'nu, Şehir Sineması'nda Kezban Paris'te'yi, Dilan Sineması'nda "Vurguncular'ı" seyretmek isterdim. Paşa Hamamı'nda yıkanmak, dut ağacına kurulmuş salıncakta sallanmak isterdim. Yazın tıkır, kışın çizme giymek isterdim. Salçalı dürüm, tuzlanmış hıyar, haşlanmış yumurta yemek isterdim. Çıra ışığında ders çalışmak, lamba ışığında kitap okumak isterdim. Fırından ekmek, tastan yoğurt, kepekten buz almak isterdim. Davulun tokmağı, zurnanın perdesi değişmedi, oyunun kuralı değişti. Halayın ruhu, şarkının notası değişmedi, kulağın sihri değişti. Kefenin dili, mezarın duası değişmedi, acının öcü değişti. Güneşin sıcağı, gecenin körlüğü değişmedi, sabrın ölçüsü, gözlerin feri değişti.