Osmanlının son döneminde aydın ve sanatçıların kıblesi Paris olmuştur. Paris'e giderek Batı'nın fikir ve sanatını tanımaya, dönüşlerinde de ülkeyi kurtarmaya çalıştıkları anlatılır. Gidenlerden hemen hemen hepsi kaybolmuştur. Bunlardan yalnızca Yahya Kemal önce kaybolmuş sonra kendini bulmuştur. Bir anlamda bu haliyle Paris'e gidenler içinde bir istisnadır.

Necip Fazıl ise bırakın kaybolmayı teslim olmuştur. Çok sonraları bir nazarla veya kerametle kendine gelebilmiştir. Gidenlerden geri dönenlerin çoğu ruhlarını satmışlardır. Milletle hiç bir zaman ruh bağı kuramamışlardır. Hatta Avrupa'dan damızlık getirmeyi dahi teklif etmişlerdir.

Türk aydını yüzünü Paris'e döndüğü bir sırada Mehmet Akif ruhunu Kuran'a, yüzüyle Berlin'e dönmüştür. Asım şiirinde Asım'ın Berlin'e gidip eğitim görüp dönmesini salık vermiştir. Akif'in Paris'i değil de Berlin'i işaret etmesi anlamlıdır. Asım Berlin'e gidip eğitim görür, Paris'e gidenler gibi kaybolmadan eve döner, ülkesine ve milletine faydalı olur.

Akif'in Berlin'i işaret etmesi anlamsız değildir. Sanki geleceği görmüştür. Bugün dünyaya hakim olan Alman mucizesini bir şair olarak önceden sezmiştir. Safahat'ı dikkatlice okuduğunuzda böylesine dikkat çekici bir çok ayrıntıyı yakalayabilirsiniz.