Eskişehir Türk Ocakları Başkanı Prof. Dr. Nedim Ünal'ın Doğu Türkistan'da Uygur, Kazak ve Kırgız Türklerine Kızıl Çin'in uygulamakta olduğu zulüm ve insan hakları ihlallerine karşı basın açıklaması yaptı

1949’da katil Stalin’in desteği ile kızıl cin tarafından işgal edilen 30 milyon Uygur, Kazak ve Kırgız Türk’ünün yaşadığı Doğu Türkistan’da son zamanlarda yaşanan zulüm ve katliamlar ayyuka çıkmış vaziyette. Doğu Türkistan halkı son yıllarda daha önceden eşi benzeri görülmemiş baskı ve zulüm politikalarına maruz kalmaktadır.

Kızıl Çin’in Doğu Türkistan’a yönelik baskıcı politikalarının zirveye çıktığı bir dönem içerisindeyiz. Pek çok Müslüman Uygur, Kazak ve Kırgız değişik isimler altında kurulan ‘’yeniden eğitim kamplarında’’  bir milyon civarında insanı çağdaş nazi işkence kamplarını andıracak işkencelere tabi tutmakta, ideolojik eğitimden geçirmekte, din ve inanç özgürlüğünü kısıtlamakta, Uygur Türkçesi eğitimi yasaklanmakta, Türkler zorla Çinlilerle evlenmeye teşvik edilmekte, mezar taşlarındaki Türkçe yazılar yok edilmekte sesi çıkanın sesi kesilmektedir. Bu insanların tek suçu Türk olmalarıdır. Bu insanlar psikolojik baskılara tabi tutulmakta, yoğun izleme sistemleriyle izlenmekte ve temel insan hakları ayaklar altına alınmaktadır.

İçinde bulunduğumuz zamanda insanlığın vicdanı sık sık sorgulanır oldu. Türkiye adeta dünyanın vicdanı haline geldi. Myanmar, Filistin, Irak, Suriye, Mısır’da yapılan insan hakları ihlalleri konusunda en gür ses Türkiye’den çıktı. Ebetteki Uygur Türklerinin yaşadığı eşi benzeri görülmemiş bu zulüm ve baskıya Türkiye'nin tarih boyunca olduğu gibi, bundan böylede sessiz kalması düşünülemez.

Doğu Türkistan baskı altındadır. Bu baskının bütün dünyanın ortak çabası ile ortadan kaldırılması için, elbette Türkiye daha çok çalışmalı ve insani bir davranış olarak Müslüman Uygur Türklerine uygulanan bu baskıların ortadan kaldırılması için elinden gelen gayreti ortaya koymalıdır. Bu arada Kızıl Çinin elinden kurtulan Uygur Türklerine dünyanın neresinde olursa olsun sahip çıkmalı ve onların Türkiye’ye sığınmalarına izin vermelidir.

Dünyanın dört bir yanında büyük kıyımlara, soykırımlara, baskılara uğrayan halkların var olduğunu ve ne yazık ki bu sorunların çoğunun çözülemediğini biliyoruz. Ama bu konuda dünyada en çok gayret sarf eden ülke olan Türkiye'nin yakın zamanda etrafımızda olan ülkelerde olan insan hakları ihlallerine pahası ne olursa olsun karşı çıktığı gibi Kızıl Çinin şimdi doğu Türkistan’da uygulamakta olduğu zulüm politikalarına karşı çıkmalı ve değişik zeminlerde bunu dünyaya taşımalıdır. Milletler arası münasebetlerde elbette farklı dengelerin ve hassasiyetlerin olması gerektiğini biliyoruz. Elbette Türkiye'nin bekası her şeyin üstünde ve ötesindedir. Ama bu insanlık dışı zulme karşı yapılacak bir takım şeylerin olduğunu biliyoruz ve bunun da insan olmanın tabi gereği olduğunu biliyoruz. Unutulmasın ki Türkün Türk’ten başka dostu yoktur! Ve yine unutulmasın ki bugün esaret altında; zulüm altında çile çeken Dünya Türklüğünün gözü Türkiye’dedir. Her şeye rağmen fert fert bizler, Türkiye’de bulunan bütün siyasi parti ve kuruluşlar ve devletimiz bu konulara bigane kalamaz.