Dostoyevski ölüm döşeğinde iken eşi Anna'ya bakıp "seni düşüncemde dahi aldatmadım" demiş. Bu anekdotu kendisinden 20 yaş küçük eşi Anna hatıratında yazıyor. Gerçekte bu söz erkek fıtratına aykırıdır. Zira aynı Dostoyevski "bir erkek aynı anda iki kadını sevemez mi?" diye de romanlarında yazmıştır. Peki burada hangi Dostoyevski'ye inanacağız? Anna'nın yazdıklarını nasıl değerlendireceğiz? Sonra Dostoyevski'ye mi yoksa eşi Anna'nın yazdıklarına mı inanacağız? Edebiyatın sayısız kadın düşmanı yazarları vardır ama kadın dostu yazarları pek azdır. Kadın dostu yazarları sıralayacak olsam birincisi Balzac ise ikincisi Dostoyevski'dir.

Kadını en iyi tanıyan yazarlar kimdir diye sorulsa yine birinci sırada Balzac, ikinci sırada Tolstoy, üçüncü sırada Dostoyevski gelir... Örneğin Dostoyevski romanlarında fahişelere ne kadar yer vermişse Balzac ondan daha fazla olgun ve dul kadınlara yer vermiştir.

Dostoyevski kadını biricikleştirip onları her haliyle seven müstesna bir yazardır. Ayrıca romanlarında sahifeler dolusu aşk tasvirleri yapıp kadınların ve fahişelerin ruh tahlillerini anlatmıştır. Bana göre Dostoyevski, son nefesindeki bu sözüyle gerçek fikrini söylememiştir. Büyük ihtimalle yaşlı ve sefil bir koca olarak yıllarca derdini çekmiş olan Anna'nın gönlünü fethetmek istemiştir.

Büyük ihtimalle eşini zihinsel veya gerçekten aldatmış, vicdanen kendini rahatlatmak için bu sözü söylemiştir. Gençliğinde birçok kadınla birliktelik yaşamış Dostoyevski, belki de çirkin olan Anna'yı onore etmek istemiştir. Ortada bir aldatma varsa eğer iyi bir Hiristiyanın bu durumda yapması gereken şey itiraf etmesidir.

Dostoyevski gibi arafta biri itiraf eder miydi, bilemiyoruz. İlginç olan edebiyat tarihinde Dostoyevski ve Tolstoy'un eşleri hatıralarını kaleme alarak kocalarının ev hayatını anlatmışlardır. Bu iki kadın edebiyat tarihine girmiş şanslı eşlerdir. Aslında bu yazarlar için de eşleri bir şanstır. Örneğin Dostoyevski, Kumarbaz romanını bir ay gibi kısa bir sürede yazmış olmasında Anna'nın büyük payı vardır. Yine Tolstoy'un binlerce sahife tutan Savaş ve Barış'ı romanını 7 defa temize çektiği söylenir ama gerçekte bu temize çekme işini eşi Sofia'nın yaptığını kimse hatırlamak istemez. Bir yazar eşi olma aynı zamanda büyük bir talihsizliktir. Dostoyevski gibi sefil, çirkin, kumarbaz, saralı ve beş parasız biriyle evli kalmak bir kadın için çok zor olmalı. Sonra Tolstoy gibi huysuz bir adamın tam 42 yıl derdini çekmek....

Eşi Sofia, günlükleri'nde 42 yıl evli kaldığını ama yine de onu tanımadığını söyler. Tekrar başa dönecek olursak; Dostoyevski'nin son nefesinde eşine o sözü söyleyip söylemediğini bilmiyoruz. Onun bu sözünü bize hatıraları vesilesiyle anlatan eşi Anna. Bir de sözün geçtiği yer bir hatırat. Bilindiği gibi hatıratlar tarafgir metinlerdir ve ister istemez insanın aklına şu soru geliyor: Acaba Anna hatıratında Dostoyevski'ye bu sözü söylettirip kendine kadınsı bir tatmin sağlamış olamaz mı?