Emperyalist ülkeler hedef aldıkları ülkeleri zor durumda bırakmak, çökertmek, bağımlı hale getirmek için “Sosyal Psikolojiyi” kullanmaktadır.
Türk kökenli Vamık Volkan’ın da dünyanın değişik ülkelerinde Amerika adına bu araştırmaları yaptığı iddia edilir. Bu konuda “ Kimlik Adına Öldürmek” adlı kitabını okuyunca bende de benzer bir kanaat oluştu. Anılan kişinin çok sayıda kitabı olduğu ve çok çeşitli konularda önemli bir otorite olduğu biliniyor. Ama konumuz bu değil.
Bunun için bilim adamlarına (psikolog-sosyolog) hedef alacakları ülkenin toplum yapısını inceleterek, anılan toplumun hassasiyetlerini, daha doğrusu yumuşak karnını tespit ettiriyorlar. Bu farklılıklar ve kaşıyacak noktalar o kadar çoktur ki, yöneticilerin dikkatsizliği, bir kaçını ihmal etmesinin kötü sonuçları olabilir. Söz gelimi; işçi, köylü, esnaf, sanatkâr, tüccar ve sanayici arasındaki ilişkilerden; toplumdaki mezhep ve inanç farklılıklarından, enik ayrılıklarından, kültür farklılıklarından vs. pek çok hassasiyet ve menfaat çatışmaları çıkarabilmek mümkündür.

Bize düşen bu sayılan konulardan toplumu huzursuz edecek hassasiyetler çıkarılamayacak tedbirleri almaktır. Unutulmamalıdır ki mikrobun vücuda yerleşmesine göz yumulursa sonuçları ağır olabilir.
Şöyle ki: İncelenen toplumda birbirini sevmeyen gruplar var mı? Haksızlığa uğradığını, dışlandığını, ötekileştirildiğini düşünen yığınlar var mı? Toplumu oluşturan sosyal dilimlerden bazıları merkezi yönetime aidiyet duymuyorlar mı? Kendilerinin ezildiğini, sömürüldüğünü mü düşünüyorlar? Birbirlerine kin, nefret, düşmanlık duyuyorlar mı?
Uzatmayalım yukarıdaki soruların cevapları tespit edildikten sonra bunlardan en etkili olacağını düşündükleriyle hedef aldıkları toplumun, milletin, devletin hassas noktalarına vurmaya başlıyorlar. Hele hedef aldıkları toplum içinden kendilerine yandaş, işbirlikçi, hain bulduklarında toplumdaki çözülme, birbirini anlamama, kin, düşmanlık, nefret boyutları artarak devam ediyor. Ve bu iç-dış saldırılar bölünmeye, yıkılmaya kadar gidebilecek bir sonun başlangıcı oluyor.
Şimdi bu olaydan “dış güçlerin parmağı var” veya “içimizdeki hainler yüzünden” vs diyerek kurtulmamız, suçu üzerimizden atmamız mümkün mü? Ya da böyle düşünmemiz sonuca olumlu bir katkı yapar mı?
Bunların hepsinin doğru olduğunu kabul etsek bile ortada büyük ve ciddi bir yanlış vardır. Başka ülkelerin sosyolog-psikolog gibi ilim adamları senin toplumunu inceleyip hassasiyetlerini tespit edip sinir uçlarınla oynarken senin ilim adamların ve siyasetçilerin, devlet yetkililerin ne yaptı?
İlerde toplumun başına büyük belalar açacak bu hassasiyetleri tespit ederek çözüm üretmek, haksızlığa uğramış, dışlanmış, ötekileştirilmiş algısını ortadan kaldıracak tedbirleri alarak dış güçlerin ve içteki uzantılarının gayretlerini boşa çıkaramaz mıydı?
Bence elbette yapılabilir. Eksik varsa tamamlanır. Yanlış varsa düzeltilir. Olumsuz algı olumluya çevrilebilir. Başlayacak ve giderek büyüyecek yangına su taşımak yerine benzin taşıyan insanlar gibi olmamak gerekiyor. Şüphesiz bu sorunlar sadece siyasetin çözebileceği sorunlar değildir. Bilim adamları dâhil topyekûn devlet kadrolarının ortak çabasıyla çözülecek ciddi bir sorundur.
Korona mücadelesinde Bilim Kurulunun ne büyük bir görev ifa ettiğine hepimiz şahit olduk. Aynı yol diğer sorunlarımızda da takip edilmelidir.
Dış güçlerin ve içteki uzantılarının gayretlerini boşa çıkarmak için süratle kardeşlik, barış, huzur, mutluluk diline dönmemiz gerekiyor. Yeter mi? Elbette yetmez. Süratle bilim adamlarımızın tespit ettiği toplumsal yaraları sarmamız, iyileştirmemiz gerekiyor. Bu hususta üzerimize düşen her türlü görevi yapıp toplumun birlik ve bütünlüğünü sağlayabilirsek istismar edecek bir şey bulamayan bir avuç emperyalist uşağını etkisiz hale getirmek, yok etmek devletimiz için çok kolaydır. Bu dilden anlayanları “kadife eldiven içinde demir yumruk” biçiminde yapılandırılmış devletimizin kadife eliyle okşaması; barış ve kardeşlik dilinden anlamayanı da demir yumruğuyla hizaya getirmesi tek çare görülüyor.
İşte o zaman emperyalist, düşman güçlerin ve içteki uzantılarının bütün çabaları boşa çıkacaktır.

Görüntünün olası içeriği: Rifat Karaduman, oturuyor, masa ve iç mekan