HAYATIN TERAZİSİ: BİR SODA İLE BİR AÇLIK ARASINDAKİ UÇURUM
Bir yanda fazlanın ağırlığını hafifletmek için içilen bir soda, diğer yanda günü tek lokmayla kapatma mücadelesi. Aynı şehirde, aynı gökyüzü altında iki ayrı hayat, iki ayrı kader…
Hayatın koşturmacasında bir an durup etrafımıza baktığımızda, karşımıza çıkan manzara aslında hepimizin bir parçası olduğu derin bir tezatlar fotoğrafı. Aynı güneş altında yaşayan insanların kimisi, sofradaki bolluğun fazlasını sindirebilmek için çare ararken; kimisi günü aç bir midede tamamlamanın ağır yüküyle yüzleşiyor.
Sofrasındaki ziyafetin ardından içilen bir şişe soda, fazlanın verdiği rahatsızlığı gidermenin telaşıdır. Lüksün, doygunluğun ve fazlaca tüketmenin küçük bir detayı. Bir tür rahatlatma çabası.
Oysa aynı saatlerde, belki aynı caddelerde, belki komşu mahallede bir başka insan yalnızca midesindeki boşluğu dolduracak bir lokmanın peşindedir. Onun derdi, fazla olanı eritmek değil; olmayanı bulmaktır. Uykusunu bozan hazımsızlık değil, yokluğun keskin sancısıdır.
İşte hayatın gerçek yüzü burada belirir:
Birinin derdi “fazlayı eksiltmek”, diğerinin derdi “eksik olanı tamamlamak”.
Bu sadece ekonomik eşitsizliklerin değil, aynı zamanda insanlık vicdanının sınandığı bir alandır.
Şu soruları sormadan geçemiyoruz:
-
Bu uçurum neden bu kadar derin?
-
Bir bardak soda, bir başkasının tüm günlük rızkından nasıl daha kolay elde edilebilir hale geldi?
-
İnsanlık bu teraziyi nerede kaybetti?
Belki de çözüm, sofralarımıza bakışımızı değiştirmekten geçiyor.
Toplumsal denge, fazlası olanın soda açtığı masada değil; eksik olanın tabağını düşünen yürekte kurulur.
Çünkü gerçek tokluk, sadece midenin değil, vicdanın da doymasıyla mümkündür.
Hayat, işte tam da bu terazinin dengesini bulma çabamızdır.
Songül Özer