Bismillâhirrahmânirrahîm (Rahmân ve Rahim olan Allah’ın adıyla) “Ve biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik”.

[Enbiya suresi, 107] "Yani, ey Muhammed (s.a.v.)! Başka bir sebep için değil, ancak bütün âlemlere ve bilhassa akıl sahibi varlıklara olan merhametimizden dolayı âlemlere bir rahmet olarak seni peygamber gönderdik. Senin Peygamberliğin bütün varlıklara Allah'ın bir rahmetidir. Veya sen öyle şumûllü-muhtevalı-ihâtalı-kapsamlı bir rahmetsin ki, bütün akıl sahibi varlıklara o iyilik ve kurtuluş yolunu göstereceksin. Her iki dünyada saadet ve selamet getiren dini sen öğreteceksin ve bütün âlem bundan istifade edecektir. Buna rağmen şu rahmetten kaçan ve şu nûra karşı gözlerini-gönüllerini kapatan bedbahtlara yazıklar olsun…" "Dünyanın en büyük insanı Hz. Muhammed'dir."

Mustafa Kemal Atatürk Essalâtü vesselâmü aleyke YÂ RESÛLALLÂH !.. Senin hakkında kısacık bir yazı yazma düşüncesi günlerdir suskunluğa bürünüp uzun uzun düşüncelere dalma sebebim oldu ya Resulallah! Senin ümmetin olmanın hakkını verebilmek, ahlakınla ahlaklanmak ömrümce tek gayem, en önemli derdim olmakla uykularımı kaçırmış olmalıydı oysa... Ne de az şey biliyordum hakkında. Ancak parça parça okuduklarım, duyduklarımla kulağıma çalan bir kaç özelliğin yetti seni sevmeme, ümmetin olmakla onur duymama

. Küçücük bir kızdım senin kız çocuklarını diri diri gömülmekten kurtaran peygamber olduğunu öğrendiğimde. Nasıl sevmezdim o minik kızların sevincini düşündüğüm, korku içinde yaşlı gözler yerine gülen yüzlerini hayalimde gördüğümde. Sen Allah'ımızın habibiydin uğruna arşlar yarattığı. Kendisinden başkasına güvenip yaslanmaman için türlü cefa ile ağlattığı. Kimselerle paylaşmak ve vebal altında kalmanı istemediğinden küçücükken öksüz, yetim bıraktığı... O biliyordu ki sen, yarattıkları içinde eşi benzeri olmayan en üstün insandın. İlk senin adını yazdı arş-ı alaya ve hatta gösterdi Adem-i Safiyullaha.

Sen alemlerin yaratılma sebebi, sen yer yüzü halkının kayıtsız şartsız en hayırlısı, peygamberlerin bile ümmeti olmaya özendiği, alemlere rahmet olarak gönderilen son peygamberdin. Rebi'ül-evvel ayının on ikinci pazartesi gecesi Mekke'de, alemlerin en hayırlısına hamile Amine'den, acısız, ağırlıksız ne zaman ki vücuda geldin, o mübarek başını secdeye koydun, ellerini açıp duaya durdun. Sırtında ve omzunda peygamberlik mührünle!

Yer yüzünde putlar yıkıldı doğduğun gece, nimetlere garkoldu ayak bastığın her belde... Yetim doğdun, küçücükken anneciğini, seni büyüten tüm yakınlarını kaybettin, bütün sevginin odak noktasında seni ilahi himayesiyle her türlü günah ve kötülükten koruyup kollayan RAB'bin vardı. Bir de alemlerin en hayırlısına yaraşır, kadınların en hayırlısı nasibin; Tacire, temiz kadın tahire, Hatice! Sevgisi, şefkati, malı ile senin ve İslamın hizmetine amade ve elliyi geçkin yaşına rağmen her gün Hira'ya tırmanıp hiç şikayet etmeden kocasına yemek götüren, ilk müslüman kadın Hatice! Cebrail a.s dan öğrendiğin abdesti, namazı ilk öğrettiğin, ilk cemaatin, ahlakınla ahlaklanmış tertemiz evlatlarının annesi Hatice... Sen alemlere olduğun gibi ailene de rahmet, örnek eş ve baba idin. Sen yaşadın acıların en büyüğünü, ellerinle gömdün göz yaşlarını içine akıtıp canından parça oğullarını.

Ne malın oldu ne mülkün, ne izi yüzüne çıkan hasırdan başka yatağın. Sen çektin açlıkların en uzununu, halini görüp içi parçalanan sahabelerin gibi, yüz yıllar sonra halini anlatan paragraflara ağladı ümmetin. "O'nun en sevdiği kulu da yalnız kaldı. Taşlandı. Sürüldü. Yaralandı. Aç susuz kaldı.Yuvasına uzaktan göz yaşları içinde baktı. Mağarada yapayalnız ve korunmasız. Senin gibi üzülen yol arkadaşına sonsuz müjdeler veren tebessümüyle fısıldadı:Lâ tahzen, innAllahe meânâ. Üzülme ! Allah bizimle..." -Senai Demirci - Allah seninleydi, herşey senin içindi. Otuz sekiz yaşına geldiğinde gaipten sesler, nurlar, sadık rüyalar ile hazırlandın. Yaşadığın haller ile toplumun zulmetinden sıkılır, yalnızlık arar oldun. Hira dağı oldu atan İbrahim üzere ibadetgahın, dostunla halvetgahın. 610 senesi, Ramazan ayının 27. gecesi, kırk yaşında geldi elçisi, dedi: "Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından (embriyo) yarattı. Oku! Rab'bin nihayetsiz kerem sahibidir. Kalemle yazmayı öğreten O'dur. İnsana bilmediğini O öğretti." (Alak1-5)

Ümmiydin, Rabbinin adıyla, lütfuyla okudun. Korktun; Zira ağaçlar, dağlar, taşlar, çiçekler; "Esselamü aleyke ya Resulüllah", diyerek seni selamlıyorlardı. Titreyerek eve dönüp dedin; "Beni örtünüz! Beni örtünüz ! " Artık özel hayatın bitmiş, peygamberliğin başlamıştı ve dostunun senden bekledikleri vardı... “Ey örtüye bürünen! (İnziva arzu eden!) Ayağa kalk ve insanları uyar! Rab'binin büyüklüğünü an! Elbiseni tertemiz tut, maddî manevî kirlerden arın, pis ve murdar olan her şeyden kaçın, verdiğini çok bularak minnet etme! Rab'binin yolunda sabret!”[2] Ahlakınla ahlaklanabilmek, sana layık bir ümmet olabilmek, senin yüzsuyu hürmetine bağışlanmak niyazıyla. Amin Ya Rab'bi! AŞK