İhya Hz.nin annesi doğumuna bir gün kala rüyasında Muhyiddin-i Arabi Hz.ni görmüş:

-Yarın bir oğlun dünyaya gelecek. O benim nesl-i pakımdandır. Adını “Muhyiddin” koyacaksın! demiş.

O gece aynı rüyayı komşularından üç kadın daha görmüş. Ertesi gün oğul dünyaya gelmiş Adını “Muhyiddin” koymuşlar. Daha altı, yedi yaşlarında manevi eğitimi başlamış. Dört Halifeden biri HAY olarak geliyor, dersini verip gidiyormuş. Bazen de Muhyiddin-i Arabi Hz. gelip ders veriyormuş. Bu eğitim 12 yaşına kadar sürmüş. O çok sevimli Edirne şivesi ile dedi ki:

-“Onikiyaşçağızındaydım. Koca Sultan (Muhyiddin-i Arabi Hz.) geldi. Alnımdan öptü ve manevi vazifeyi verdi.” Bir başkasına aynı şeyi anlattı mı bilmiyorum. Kendisinden değil de başkasından dinleseydim nasıl inanırdım, bilemiyorum. Dört halife ve Muhyiddin-i Arabi Hz.leri oniki yaşına kadar eğitiyorlar ve oniki yaşında Velâyet makamına getirip bırakıyorlar!..

Düşündüm ki neden olmasın? Kur’an-ı Kerim’de ayet var: “Benim Şehitlerim ve Evliyalarım ölmez, diridir. Siz onları göremediğiniz için öldü sanırsınız.”

Muhakkak ki Muhyiddin-i Arabi Hz. ve Halifeler de bu kadrodandır. Yani Hay’dır, diridirler. Veliyullahtan Dr. Münir Derman Hz. de Hira Dağında Kırklar toplantısına katıldığını, Resulüllah Efendimizin de zaman zaman teşrif ettiklerini kendi kitaplarında yazıyor. Yavuz Sultan Selim de Mısır seferine giderken, Resulüllah Efendimizin ordunun önüne geçtiğini ve Sina Çölü üzerinden yolu gösterdiğini söylüyor. Bu konuda sayılamayacak kadar çok örnek var. İhya Hz.de doğuştan seçilmiş bir kişi olduğuna göre, eğitimi, yani manevi, Ledünni Eğitiminin özel olması çok tabiidir.

“İhyaname” adlı eserinden birkaç cümle:

“Hoşgeldiniz şeker kardeşlerim” diye başlayıp gönlündeki güzelliği tatlı bir şekilde yansıtırdı. Onun ile birlikte olmak insana günlük hayattaki sıkıntılardan, kuruntulardan, vesveselerden uzak, çok farklı boyutlarda duygular yaşatırdı.

Hayatında siyasi, içtimai, maddi ve “izm”li ayrılıklara, hatta mezhep ve tarikat ayrılıklarına girmez; şeyhlik, dervişlik gibi hiçbir otorite ve yaptırım uygulamaz; bunlar hakkında sorulduğunda:

-Ayrılıklarla bir yere varılamaz. İbadetle, çalışma ile, tevhid ile, güzel yaşama ile yol alınır.

Ne ararsın Halep, Şam, Buhara’da?

Ne ararsan kendinde ara… derdi.

İhya Sultan nice viran gönülleri ihya etmiş; sözleri ile gönüllerde her zaman ümit ışığı yakmış, dargınları barıştırmış, gaflette olanları uyandırmıştır. Yar arayana YAR, dost arayana DOST olmuştur.

Her hali ile çok halim ve selim, vakur; çok büyük edep ve haya sahibi idiler. Herkesi müşfik ve güleryüzle karşılardı. İhtiyaç sahiplerini hissettirmeden korurlar ve hiç dünyevi menfaat gözetmezlerdi. Lüzumsuz konuşmayı hiç sevmezlerdi. Daima hak ve hakikat konularında konuşur; hakiki insan olmayı, bu âleme geliş ve gidişteki sebebi anlatmaya çalışırlardı. Şahsi ve toplu buluşmalarımızda katiyen dünyevi konulardan bahsetmezler, bizleri irşat konularına geçerlerdi. Yorulmadan anlatır, anlatırlardı.

Hiçbir zaman Devletin menettiği konulara girmemiş; hatta sözünü bile etmemiş ve ettirmemiştir.

Kendileri Resulü Ekrem (s.a.v.) Efendimizin sünnetine uygun yaşamışlar; gerek kıyafetleri ile gerek sosyal yaşantıları ile ve gerekse davranışları ile bizlere her zaman örnek olmuşlardır. Hemen her zaman ve her vesile ile “HALKA HİZMETİN HAKK’A HİZMET”olduğunu tekrarlamışlardır.

Canlı cansız, her şeyde HAK tecellisi vardır. Atomun çekirdeği etrafında elektronlar vardır. Saniyede, yani biz bir deyinceye kadar 12.000 tur atıyorlar. O enerjiyi nereden alıyorlar. Yörüngelerini şaşırıp nasıl çarpışmıyorlar. HAK tecellisi ne ise o oluyor.

Kısa bir anıyı daha nakledip bu başlığı tamamlamış olalım:

Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver bir konferansta, İhya Hz.den nakledilen bir cümleye takılmış: “Derde deva yoktur, teselli vardır. Sen kalıbına değil, ruhuna çare ara!...” Süheyl Bey. “Beni bu sözün sahibine götürün” diye ısrarla tanışmak istemiş ve tanıştırılmış.

İhya Hz. hiçbir zaman tarikatlarla ilgilenmemiş, tarikat usulleri ile ibadeti kimseye önermemiş, kendisi de icra etmemiştir. Soranlara, “Biz tarikat ehli değil, Hakikat ehliyiz”dermiş. Mezhep ve tarikatlara ayrılıkçılık olarak bakar; Ayrılıklarla bir yere varılamaz; ibadetle, çalışma ile, tevhid ile, birlikle, güzel yaşama ile yol alınır. Ne ararsan kendinde ara; şeyhlerde, dervişlerde değil!..

Ankara’da Mesut Efendi vasıtası ile kendisine bağlanan 30-40 kişilik bir grubu vardı. Ona bağlananlar bir Tarikat bağı ile, müritlik bağı ile değil, gönül bağı ile, sevgi-saygı bağı ile bağlanıyordu. Kimseye hiçbir görev, hiçbir yük yüklemez, sadece tavsiyelerde bulunurdu.

İhya Sultan kendisini sevenlere, uzaktan ve gıyaben de olsa kendisine sevgi bağı ile bağlananlara “canlarım, evlatlarım, kuzularım” der; “Oniki Fatiha” dersini tavsiye ederdi. Kime Oniki Fatiha tavsiye etmişse onu manevi evlatlığa kabul etmiş demekti. Bize de tanışmamızdan yıllar önce Fatiha dersi gelmişti. Ankara’ya sık sık gelen çok yakın dostu Mesut Efendi getirmiş: “

Tebrikler

, İHYA SULTAN’ın manevi evladı oldunuz” demişti. Bunun karşılığı hiçbir mecburiyet yüklemiyor, hiçbir şey istemiyormuş. Sadece günde bir defa herhangi bir vakit namazından sonra 12 Fatiha okumamızı tavsiye ediyormuş: “Bunu yaparlarsa dünya ve ahiretlerinin selâmeti için iyidir” diyormuş. Bu ne kadar güzel, ne kadar kolay ve külfetsiz bir tavsiye idi. Mesut Efendi 12 Fatiha’yı nasıl okuyacağımızı, nerelere gönderme yapacağımızı söyleyince çok daha fazla sevdik. Usul şöyleydi:

1. Allah rızası için Fatiha

2. Resülüllah Efendimizin ruhu ve şefaati için Fatiha

3. Hz. Ebubekir R.A. ruhu için Fatiha

4. Hz. Ömer R.A. ruhu için Fatiha

5. Hz. Osman R.A. ruhu için Fatiha

6. Hz. Ali ve ehlibeyt Ruhları için Fatiha

7. HAK ile HAK olmuş bilumum ervah, peygamberan, enbiya, evliya, şehit ve şüheda ruhlarına Fatiha

8. Gavs-ı azam, Abdülkadir Geylani Hz.ruhuna Fatiha

9. Şeyh-ül Ekber Muhyiddin-i Arabi Hz. ruhuna Fatiha

10. Sahibül vakit Hz.nin selametliği için Fatiha

11. Kendimiz ve ailemizin dünya ve ahiret selameti için Fatiha

12. HAK ile HAK olmuş bilumum mevcudatın devamı ve selameti, dinimiz ve devletimizin bekası, şerlerin defi, hayırların fethi için Allah rızası için Fatiha.

Bu 12 Fatiha’yı Ankara’daki sevenlerinin hemen hepsine Mesut Efendi getirmiş ve öğretmişti. Hepsi çok severek yapıyorlardı. Halen de yaptıklarını söylüyorlar. Bunu yapanlara dünya ve ahiret selametliklerinden başka hiçbir vaat yok.

Daha ne olsun ki!..

12 Fatiha’ya daha sonra 2 Fatiha daha eklenmiş. Oğlu Enis Seçkin’in yayınladığı “İHYANAME” adlı kitabın 312. Sayfasında:

10) Hasan Sezai Hz. Ruhuna Fatiha.

11) Muhyiddin-i İhya Hz. Ruhuna Fatiha (vefatından sonra)

Böylece 12 Fatiha, 14 Fatiha’ya çıkmış oluyor.

İHYA SULTAN kimseye kaldıramayacağı yük yüklemezdi. Fatiha derslerini dünya ve ahiret için yeterli sayıyordu."

Hüseyin Kanyılmaz

Dr. Münir Derman ve Hacı Ahmet Kayhan hz. ile aynı dönemde, ancak İstanbul'da yaşamış olan İhya Sultan'ı Hüseyin Kanyılmaz hocamızın gönül kaleminden sizlere ulaştırmak istedim. Hayra vesile olması dileğiyle.

Hayırlı pazarlar. Hayırlı sabahlar. Sevgiler.