Yusuf Kaplan İslam'ın toplumdan çekilişini "felaketin çan sesleri" diye tanımlamış, ardından İslamın protestanlaşmasına dikkat çekmiş. Onun bu dikkati, uyarısı, hatta devlet veya cemaatlerin çabaları bu felaketi/çözülüşü durduramayacaktır. Ayrıca bu bir felaket mi, yoksa İslam'ın yeni bir formda tarih sahnesine çıkışı mı olacak üzerinde düşünülmesi gereken bir konu. Nasıl ki Avrupa orta çağda Hıristiyanlık ve kilise ile hesaplaşıp ondan sonra aydınlanmayı yakaladıysa, İslam da kendi içinde hesaplaşıp sonrasında ancak aydınlanmayı yakalayabilir. Bu hesaplaşmayı/sorgulamayı yapmadan yeni bir medeniyet dönüşümü yaratamaz. Bunun gerçekleşmesi için daha çok eleştirel akla ve kültüre ihtiyaç vardır.

Bugün teologlar tarafından ileri sürülen aykırı ve farklı dini görüşler yarın belki de toplumun iman ve yaşam biçimi olacaktır. Örneğin geçmişte dünyanın düz olduğu ve dönmediğini söyleyen Celaleyn vb tefsirleri okuyanlar o dönemde bunu bir iman meselesi olarak görmüşlerdir. Oysa bugün Kuran'ı tefsir edenler dünyanın yuvarlak olduğunu ayetlerle ispatlıyorlar. Demek ki dönemin ruhu, bilgi ve ufku kutsal kitapların da ufkunu belirliyor. Çünkü tefsir ve yorumlar çağın bilgi, birikim ve diliyle yazılır. Bugün teologların farklı yorumlarına geleneksel anlayış, tarikat ve cemaatler karşı çıksa da, linç kültürü ile baskılasalar da hakikat değişmeyecektir. Zira su tersine akmaz. Çünkü sünnetullaha göre değişim zorunludur. Allah dahi hep oluş halindedir.

Bilgi ve teknolojinin geldiği noktada insanlar artık aklın sınırlarında dolaşıyor. Şüphe ediyorsam varım, muhakeme ediyorsam düşünüyorum, görüyorsam inanıyorum diyorlar. Işık ve ses hızıyla yarışan çağımızda ses veya ışık hızında hareket eden cin ve şeytanın fotoğrafını çekmek, görmek ve ondan sonra inanmak istiyor insanlar. Ki bunu gerçekleştirmeye de ramak kalmıştır. O çizgiye ulaştıklarında hakikatle yüzleşecekler, ya din kazanacak ya bilim! Yahut her ikisi birbirini sorgulamaya veya tasdik etmeye devam edecek. Bugün bütün zamanlardan daha çok soru ve şüphelerle yargılanan İslam'ın çağa bir cevabı olmalıdır. Bu hocaların vaazları, şeyhlerin kerameti ve bin yıl önceki tefsirlerin yorumuyla olmaz. Avrupa'nın Ortaçağ'daki kiliselerinin yerini bugün İslam toplumunda tarikat, cemaat ve skolastik düşünce almıştır. Farklı fikir ve görüşler ileri süren teologların linç edilmesi işte bu anlayışın sonucudur. Gelecekteki inanç bağlamında değişim herkesi korkutmaktadır. Yusuf Kaplan'ın endişesi bu korkuyu ortaya koymaktadır. Gerçekte bu korku ve kaygı anlamsızdır. Mehmet Akif daha geçen yüzyılın başında bu hakikati görmüş, "asrın idrakine sunmalıyız İslamı" diye haykırmıştır. Çünkü İslamın mevcut yorumu artık artık çağın idrakine hitap etmiyor. Dikkat edin Kuran demiyorum, Kuran'ın yorumu diyorum. Zira geleneksel yorumlar imanı güçlendirmek yerine daha da zayıflatıyor. Artık şüpheci, sorgulayıcı, protestan anlayışa sahip bir nesil var. Mistik müzikle protest müzik, pop müzikle halk müziğini dinleyen, inanç ve zevkler arasına sınır çizmeyen ve haritalardaki sınırlara inanmayan, hayata ideolojik bakmayan, cinsiyet ayrımı yapmayan, erkekle kadın arasında bir noktada duran bir nesil için dinin anlamı artık bambaşka.

Kuran'ı inanarak okumayan ancak sorgulayarak, şüphe ederek okuyan, hatta okurken eline kalemi alıp altını çizen soru işaretleri koyan bir nesil. Kuran'ı bilim ile karşılaştırarak, matematik ile hesaplayarak, fizik ile ölçerek okuyan bir nesil. Peygambersiz din, kitapsız inanç olan deizme inanan bir nesil. Kaç kişiye Kuran mealini okumasını tavsiye ettimse, hemen hepsi inancımı kaybettim yahut şüpheye düştüm diye geri dönüş yaptılar.

Özgürlük ve aidiyetsizlik bu çağın ve bu neslin imanı. Görsel hafıza ve akla teslim olmuş bir nesil! Bunlar Kuran'a inanmakta zorluk çekiyor. İmanı gönül/kalp meselesi görmüyor, akıl meselesi kabul ediyorlar. Kadın erkek eşitliğine inanmış islamcı ve feminist kadınlar, Kuran'daki ayetleri kadın karşıtı ataerkil söylem olarak görüyorlar. Kuran'ın hafifçe dövünüz, iki kadın şahit meselesi ve dört evlilik olayını anlamakta ve inanmakta zorluk çekiyorlar. Hatta İslamcı kadınlar dahi hafifçe dövünüz, dört kadınla evlilik ayetini ret ediyorlar. İnanmıyorlar veya inanıyor gibi yapıyorlar. Kocam ikinci eş getirirse onu boşarım diyen bir kadının Nur süresi 3 ve 4. ayetleriyle sorunları var demektir.

Yusuf Kaplan tedirgin olsa da İslam'ın protestanları çoğalıyor. Din gücünü kaybediyor. Araplar için Kuran ayetleri atasözü, Farisiler için edebiyat, Türkler için mübarek günlerde okunan duadır. Ruhaiyetini kaybetmiş süslü camilere artık kimse ilgi göstermiyor. Dünyevi bir anlayışa sahip insanlar yeryüzü cenneti istiyorlar vadedilmiş cennet istemiyorlar. İslam dünyasının rezil ve sefil durumundan iğrenip gavurlara özeniyorlar. Çünkü bilgi, özgürlük, zenginlik ve zevk Batı'da. Doğu ölüm içinde yas tutarken, Batı zengin ve refah içinde yaşıyor. Batı aydınlanma ile insanların elinden vaad edilmiş cenneti almış onun yerine yeryüzü cennetini ikame etmiştir.

Nobel ödüllü yazar Kazacakis daha geçen yüzyılın başında "bir cennet çiz ve içine gir" diye yazmıştır. İslam dünyası ise son yüzyıldır cehennemde yaşamaktadır. Adaletsizlik, eşitsizlik, liyakatsizlik ve fikirsizlik içinde yüzüyor. İran'dan Afganistan'a, Mısır'dan Türkiye'ye kadar hiç bir iktidar iyi bir yönetim ortaya koyamamıştır. İsraf, hırsızlık ve gelir dağılımı eşitsizliği, hukuksuzluk yüzlerce yıldır devam ediyor. Ne demokrasi hakkıyla uygulanıyor ne islam! Herkesin zevkine göre bir İslamı var. Müslümanlar birbirini sevmiyor. İslam ülkeleri birbirine ihanet edip satıyor. İslam'ın adını seviyor ama emir ve yasaklarını sevmiyorlar. Hatta birbirinin imanını dahi sorguluyorlar. Doğu cephesinde degişen bir şey olmadığı gibi hergün biraz daha çözülüyor. Bugün tutundukları Hanifilik, Şafiilik, Malikilik, Hanbelilik, Şiilik gibi mezhepler gelecekte olmayacak. İslam'ın Protestanları ile İslam'ın Katolikleri olacaktır. Zaten Batı İslam'ın gelecekteki yerini bildiğinden daha şimdiden Ehli sünnet anlayışını Ortodoks, Şia'yı Katolik diye kavramsallaştırmıştır. Bugün reformist dediği islamcı anlayışı da yarın protestan diye tanımlayacaktır. Çünkü medeniyetler döngüseldir. Batının yaşadığı süreci islam alemi yaşamadan yeni bir medeniyet kurulamaz. Dolayısıyla İslam'ın protestanlarından korkmanın anlamı yoktur. Çünkü korksak da korkmasak da geleceğin İslam dünyasını onlar şekillendirecektir.