Süleyman Soylu’nun istifasında en karlı çıkan istifa eden ve istifayı kabul etmeyen oldu.

Oysa eleştirilen sokağa çıkma yasağı değil, sokağa çıkma yasağının sonuçları hesaba katılmadan ansızın yürürlüğe girmesiydi.

Ömrü hayatında hiçbir şekilde birbiriyle temas etmeyecek yüzbinlerce insanın market kuyruklarında saatlerce temas halinde olmasıydı tartışılan.

Sonuçta haftalardır alınan tedbirlerin iki saat içinde heba edilmesi ve iki saatle seksen üç milyon vatandaşın risk altına girdiği eleştiriliyordu.

İçişleri Bakanı sokağa çıkma kararının alınmasından değil ne zaman ne şekilde uygulanacağından sorumluydu.

Sahurda ezan okunurken bile son bir lokma, son bir yudum telaşesiyle mutfağa koşanların, iki gün sürecek sokağa çıkma yasağının başlamasına iki saat kalasıyla marketlere, fırınlara, büfelere hücum etmesi son derece insani ve anlaşılır bir durumdur.

Bunun cehaletle, cahiliyeyle herhangi bir ilgisi yoktur; üç saat süreceği anons edilen su kesintilerinde bile evdeki kap kacak ne varsa doldurulur. Marketlerden hazır su almak için kuyruğa girenler olur.

Süleyman Soylu istifa etmekle daha uzun bir süre devam edecek olan tartışmaların önünü kesmiş, Cumhurbaşkanı istifayı kabul etmemekle tartışmalara son noktayı koymuş, sonuçta her ikisi de yanlış bir şekilde uygulamaya sokulan sokağa çıkma yasağının faturasını ustalıkla karşıya yansıtmayı başarmıştır.

Kabak çoktan sokağa çıkan cahil (!) halkın başına patladı da, Sağlık Bakanının ve Bilim Kurulunun başına patlamasa bari.

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, açık hava ve yiyecek