Hayatın zor dönemeçleri vardır. Daha da doğrusu, hayatın zor “an”ları vardır. Bu zor anlarda her insan gücüne, yeteneğine, iç ateşine uygun kararlar verir. Öylesine kararlar verir ki insanoğlu, verdiği bu kararla ya kendini öldürür ya da eskilerde bıraktığından daha büyük canlılıkla ayağa kaldırır. Yani bir anlamda “yeniden doğar.”

              Zordur karar vermek… Hatta bazen kararsız kalmak da bir karar oluverir…

              Bittiğini, tükendiğini anladığın anda iki seçeneğin vardır: Ya ölecek yok olacaksın ya da eteklerindeki tüm taşları atmakla kalmayıp her şeyden (değerli saydığın, senden koparılması zor) her değerinden sıyrılarak / soyunarak yalın ayak, ateşler içine koşacaksın…

              İşte öylesi anlarda, içinizdeki sesin size söylediği şey şudur:

              “Öyle de böyle de yanacağım. Biri durduğum yerde (çabasız, belki de onursuzca), diğeri ise koşarken… Koşarken yanışta, sonuç yine yanmak, kavrulmak, bitmek olsa da (Ki sonucun beklenenin dışında binlerce türevi olabilir!) bu yanışın diğerinden tek farkı şudur:

              ONURLU VE BİLİNÇLİ KOŞMUŞSUNDUR…

              Ne için tükendiğini, bittiğini bırakın tüm dünyaya haykırmak; yıllar yılı aynı mekânı paylaştığı insanlara bile anlatamayarak “yok oluş”a, ”son”a razı olmak ve bu sona gelmek mi; yolun sonunda bitse, tükense bile (böylesi bir tükenişin farkında olunuşuyla beraber) “ne için”, ”nereye giderken”, ”nasıl” yandığını koşusuyla gösterebilmek mi? Belki de ”an”ları yaşarken yaptığımız “tercih; “şimdi”yi oluştururken karşımıza çıkan yol ayrımından birini bilerek, irademizle SEÇMEK; “bu ayrımın cevabı”dır.

              Hayatta, zor olan da zaten, bu tercihleri yapma ve hayata geçirme cüretini yakalamaktır. Seçimlerimiz bir yönüyle yaşam kalitemiz; bir yönüyle insanlık payemiz / derecemizdir.

              Tercih edilen yol ne olursa olsun; FİNAL her zaman bilinir. Daha doğrusu içimizdeki ses, bize ta yolun başında finalin sesini, kokusunu, rengini sezdirir. Önemli olan, finali korku içinde sezerek beklenti halinde yaşamak veya anlamsızca içinde yaşatmak değil; “BİR FİNAL”E cesaretle, haykırarak ve göz göre göre, yürekli koşmaktır. Yerinizde ölümü beklemeden bir koşuya başlamak ve koşunun / yolun menzilinde bir hedef aramak, bir SON değil: BİR FİNALDİR. Son, bitiş ve yok oluştur. Final; sizi büyütecek, anlamlı kılacak “an”ı yakalamak / tutmak / kavramaktır. Koşunun finalinde “evet, o an” dediğiniz an, yok oluş değil; tam aksine VAR OLUŞ VE ZENGİNLİKTİR. Yolunuz bir finale kavuşmuşsa; herhalde, hayatı, ”an”ları “anlamlı yaşamak”, ”cesur ve onurlu yaşamak” buna denir.                                          

                                                                                            Ranâ İSLAM DEĞİRMENCİ