Dünya zıtlıklar üzerine yaratılmıştır. Geceyi gündüze, erkeği, kadına, yaşamı ölüme kavuşturan allah iyiliğin yanına kötülüğü de koymuştur. Önümüzdeki bu yol ayrımında seçim bize

kalır. Tarihin zaman olarak geçse de mana olarak yüreğimizdeki şimdiki zamanında Hz Muhammed’in yanında olmak da Ebu Cehilin safında olmak da elimizdedir. Birisi Müslümanların

“anam babam sana kurban olsun “dediği alemlere rahman olan peygamber birisi küfrün batağında Ebu Cehiller.

İnsan ömrünün sınırlı olduğunu doğan bir insanın en büyük kaderinin ölüm olduğu bir evrende yaşamanın bir amacı olması gerektiğini iyi bilmeliyiz. Bu amaç iyi bir insan olmaktan

başkası değildir. Hayatta her zaman iyi niyetli ve iyi bir insan olmalıyız.

Allah insanlara o kadar çok ibret gösterir ki. Ders almak lazım. İnsan öldüğü zaman yanında sadece yaptığı ibadetler ve iyilikler olacaktır. Ve unutmayalım ki bir toplumu mutlu yapan şey

insanların birbirine iyilik yaptığı bir ortamdır. İyilik insanlara karşı yapılan olumlu davranışlardır. Bu olumlu davranışlar sadece görünüşteki davranıştan ibaret değil bu davranış ruhun,

kalbinin sevgiyle yoğrulduğu bir davranıştır

Toparlayalım: İlminiz var da irfanınız yoksa, paranız var da şükrünüz yoksa, şöhretiniz var da hikmetiniz yoksa, makamınız var da kıymetiniz yoksa, yok sayılırsınız!

Meşhur kıssadır: Kendisinden bir şey isteyip istemediğini soran İmparator İskender’e, “Gölge etme başka ihsan istemez” diyen meşhur filozof Diyojen (Diogenes), gün ortası elinde

fenerle dolaştığını görenler hayretle sormuşlar: “Ne yapıyorsun?” Cevap ezeli hasretimizi arayışın simgesi gibidir: “Adam arıyorum!”

 

Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri de aynı gerçeği daha mütevazı ve Müslümanca ifade etmiyor mu?  O da gün ortası sokaklara düşmüş, o köşe senin bu köşe benim, fellik fellik bir şeyler arıyor...

Koskoca âlimin bu arayışını merak edip, sormuşlar: “Hayrola, ne arıyorsun?” “Kendimi” demiş, “kendimi arıyorum, gören var mı?” Eski insanla yeni insan arasındaki asıl fark

burada sanırım: Zamane insanları başkalarının kusurlarını aramaktan, kendilerini aramaya (düşünmeye ve idrak etmeye) fırsat bulamıyor.

Dolayısıyla kendini de bulamıyor... Dünya, kendini kaybetmişler dünyası! Eski insanımız yine de talihliydi, hiç olmazsa önlerinde örnek alınabilecek seviyeli insanlar vardı. Şimdiki

insanımızda bu da yok. El yordamıyla yaşıyoruz! Politikacılar kavgalarıyla terör estiriyor...

Terör ise her türlü ahlâksızlığa çanak tutuyor. Medya siyaset, futbol, magazin, terör ve ekonomi tartışmaktan, bunların üreten olgulara değinmeye fırsat bulamıyor! Oysa dünyanın temel

sorunu, insan! Ülkeler “adam gibi adam” yetiştiremiyor.