Bugün iki sevdiğim arkadaşımın face den yorumlarıyla tartışmalarını yani kavgalarını okudum. İnanın çok üzüldüm dayanmadım aradım ikisini. Edebiyat seven, şiir seven artık beni gömmeli, bizi düşünebilmeli... Zaten toplum yeni nesil, kıskançlık, öfke, nefret dolmuş. Adeta patlayacak bomba gibi. Çağ depresyon çağı. Eczaneler de bile en çok antidepresan ilaçlar satılmakta ...

   Bari biz sevgiyi, aşkı sırf mısralara yazmayalım,önce yürekten yaşayalım sonra yazalım ve çevremize de yaşatalım  lütfen. Kıskançlık en basit, bizi mutsuz edecek bir duydu onu yenmeyi bilmeli, yüreğimize sevmeyi ve arada da övmeyi bilmeliyiz. Kıskançlık yüreğin çiçek bahçesine bozkırı getirir, yılanı, çiyani doldurur...
 
  Kimsenin kimseden üstünlüğü yok. Her bireyin farklıdır güzellikleri. Biz güzellikleri yakalamaya çalışalım, çünkü insanoğlunu yaratan Rabbim farklı, renkli ve her bireyi farklı yeteneklerle donatmış. Araya girip bireyleri bir birine düşürenler de lütfen diğer dünyayı da düşünsünler, yangına körükle gidenler, o ateşle tutuşup yanabilirler. Eksik kapatanın eksiği bir gün bir yerlerde mutlaka kapanır. Ha bire eksik arayanların eksiği de mutlaka açığa çıkar bunu bilirim.

   Kimse kimseden üstün değil üstünse de bırakın başkaları bunu dile getirsin, iyi örnek diye de bizlere anlatsın ve tarihler yazsın, unutturmasın. Kişi artısını göze sokmasın. 

   Şu üç günlük dünyada en kolay, en basit şey kalp kırmaktır. Yıllarca emek verdiğiniz, zaman harcadığınız, koruyup kolladığınız her kim olursa olsun, sorununuz her ne olursa olsun, özellikle toplum içinde kırdığınız, rencide ettiğiniz kim olursa olsun sizi kalbinden sile bilir. Çünkü plan program olmadan, duygu dünyası kendiliğinden hızlı bir şekilde değişime uğrayabilir. Sonra da kaybettiğiniz kişiyi arayabilir, ihtiyaç duyabilir ama bulamayabilirsiniz....

   Hassas yürekler bir  kırıldı mı tekrar tamiri olmuyor, eski haline gelmiyor. Kırılıp, dağılan cam gibi o sevgi, saygı parça parça oluyor ve buharlaşıp dağılabiliyor bulutlara... 
   
   Biz parçalara bölündükçe küçülürüz kan kaybederiz. Biz kan kaybettikçe de edebiyatta kan kaybeder, iyi niyetle bu ortama girip kendini yontmak isteyen, geliştirmek isteyenler aramızda korkutup kaçıracağız ki bu da edebiyatın ruhuna eziyettir. 

   Sonuç olarak kendini büyük görmek konu ne olursa olsun ne dinimize, ne örfümüze, ne görgümüze ne de edebiyat ruhuna yakışır. Hem büyük günah hem de kişi kendi kişiliğini basite indirmiş olur.

   Birbirimizi sevmek ve saymak en büyük zenginliktir. Hem yüreğe baharı verir, hem de zorlu hayatı kolaylaştırır. Dostlarla muhabbet en büyük, en güzel terapidir ruh dünyasına. Doyuma ulaşan ruhsa bedeni mutlu eder, mutlu bedense zorlukları çabuk aşar, gelebilecek hastalıkları bile en aza indirerek sağlıklı ve mutlu bir ömür verir size. Durum böyleyse hayatı zorlaştırmayalım, kolaylaştıralım!

   Gerçek dostluğun zenginliği aydınlık verir, ışıltı verir, güneşi bile kıskandırır, ayı parçalar. Yeter ki biz yüreklerimizi birleştirelim, sevgiyi bölmeyelim, çoğaltalım!
                                         Fatma Özger Bilgiç  08.11.2018