Son zamanlarda çıplak gözlerle en çok gördüğümüz gerçek ölümdür. Bu gerçeği geçmişte yine bu kadar canlı bir şekilde doksanlı yıllarda görmüştük. O yıllarda her gün başka bir yerde bir Müslümanın şehadetini duyar veya şahit olurduk. Dahası bahsettiğimiz yıllarda cenazelerimizi kaldıracak kimse dahi yoktu.
Şırnak’ın İdil İlçesinde şehid edilen Muhammed Said, yaralı olarak yerde yarım saat kadar kalmıştı. Seyyar olarak balık satan biri tarafından görülmüş ve polise haber edilmişti. Hastaneye getirilen Muhammed Said, soy ismi tutmuyor diye kimseye teslim edilmedi. O günün şartlarında ancak ertesi gün ailesine haber edilebilmişti.
Cenaze ailesine teslim edilmişti edilmesine de, bu kez cenazeyi taşıması için arkası geniş, stejin (Station) diye tabir edilen bir araba lazımdı. Polis piyasadan birini çağırdı. Şoför arabayı yanaştırdı. Muhammed Said’i görünce; “Ben bu cenazeyi taşımam” diye tutturdu. Polis; “Sen hiç insanlıktan nasibini almamış mısın? Düşmanın dahi olsa ortada bir cenaze vardır. Ver anahtarları, ben götüreceğim” dedi.
Cenaze bir evin avlusuna getirildi. Kadınlar bir tarafta ağlıyor, üç-beş kişiden oluşan erkekler de cenaze ile ilgileniyorlardı. Kimsesizlik canımıza tak etmişti.........