Uzun süredir uzak kaldığım köşe yazılarıma KIRIK KALEM adlı köşemde GAP OLAY gazetesinin değerli okurlarıyla buluşacağım. 

Tüm samimiyetimle söylüyorumki kimseye hoş gelsin veya yağcılık olsun diye yazmayacağım.
Hayatta Adıyaman dışında bir kompleksim olmadı çünkü adıyaman doğduğum çocukluğum gençliğim ve bugünümü yaşadığım yer. 

60 yil öncesini hatırlıyorum Adıyaman o günde Adıyamana büyük bir köy deniliyordu bugünde.
Ne değişti?
Kim tanıdı?
Dünyanın hiç bir yerine nasip olmayan Adıyaman tarihi nerede?
Kültür derseniz ayaklar altında,kar yığınlarının eridiği gibi eriyip gidiyor.
Biz ne yapiyoruz?
Didişiyoruz.
En büyük alışkanlığımız istemeyi bilememek o da yillar içerisinde değişmedi ve degismeyede niyeti yok.
Yıllardır bir yakıştırmadır sürüp gidiyor.  Adıyamanlılar birşey istemesini bilmez diye.
Genç jenerasyon ne demek istediğimi belki anlamayacak ancak çocukluğumda sıkça duyduğum sorunlarımızı anlatmak için Ankaraya giden heyet bekletilmez ilk içeri alınırmış.
Nedeni?
Nasıl olsa Adıyaman heyeti sorun anlatmak yerine hal hatır sorar sağlığınıza duacıyız efendim der çıkarmış.
Bugün ne değişmiş 
Bir örnek
Yıllardır Adıyamanin çehresini değiştirecek kültür projesi merkezi neyi bekliyor? Neden hayata geçirilemiyor.
Sorunlarımızı dile getirmeye korkuyor muyuz?
Hayır. Çünkü Adıyaman insani korkmaz
O zaman nedir?
Acaba çok mu saygılı ve mütevaziyiz
Suç acaba sadece seçtiklerimizde mi?
Birazda kendimize bakalım.
Hep atar tutarız birisini yerin dibine sokar bir diğerini kahraman yaparız.
Bu memleket meselesi ne kimseyi yerin dibine sokalım ne de kahraman yapalım.
Yakalarına yapışıp yanlış yapanların hesabını soralım. Arkasından değil yüzüne konuşalım. 
Biz seni seçtik sen de sorunlarımızı çöz demesini bilelim. Köşe yazımın başlığı KIRIK KALEM biraz manidar. Çünkü konu Adıyaman  olunca yazarken kalemim hic sağlam olmadı. Hep kırık hep kırık... 
Bizler malesef bu kadim şehrin değerini bilmiyoruz. Anlatamıyor tanıtımını yapamıyoruz. 
Sanki bir gelişmezlik yarışındayız ve ipi hep önde göğüslüyoruz.
Dünü düşünüyorum 40-50-60 yıl öncesi sevgi saygı birliktelik vardı. Teyze-bibi, amca-dayı vardı. Bizleri bir arada tutan dolu dolu değerlerimiz vardı. Bu değerimiz nerede kaldı?
Hoşgörümüz misafirperverliğimiz tekrar nerede kaldı örf ve adetlerimiz.
Ramazanda iftar topunu izlemeye gidebiliyor muyuz kaleye?
Dolaşabiliyor muyuz oturakçı pazarının sokaklarında? Ayrancı pazarı yoğurtçu pazarı nerede? Var mı yıkanabileceğimiz bir hamamımız?
Gençlik parkı vardı 50 yıl önce, havuz vardı parkın orta yerinde.  Yüzmeyi o havuzda öğrendik her hafta sonu havuz başında tiyatro oynardik. gençler, aileler gelirdi. Bol seyircimiz olur alkış alırdık. Sultan Nevroz, üçgever, Çırçır pınarı vardı. Bağ bahçe, has bahçeleri mesire alanlarımızdı.
Bu değerlerin göz göre göre kaybolmasına sebep olduk. Acaba bir vebal taşımıyor muyuz? 
O kadar cok ihtiyacımız var ki Adıyamanı konuşmaya o zaman geleceğimiz için konuşalım. Değerli okurlarım.
Yok... yok... yok... kompleksimizden kurtulalim artık. 
Gelişmişlik reçetesinin turizmin gelişmesine bağlı olduğunu her fırsatta dile getirmişimdir.
Turizmin gelişmesi için tarih ve kültür kokan bu kadim şehrin tanıtılması için de kültürünün yaşatılması en önemli görevimizdir . 

Sevgi ve saygıyla... 

Araştırmacı-Yazar A. Fatih ADIYAMAN