‘Kıyametin kopacağını bilseniz elinizdeki fidanı dikiniz’
Hz. Muhammed Mustafa (sav.)

Her seferinde ayağa kalkmak. Hayata sımsıkı tutunmak. Gerekirse sıfırdan başlamak. Her şeye rağmen, her koşulda, Rab'binin lütuflarının farkındalığıyla, coşkuyla, illa Aşk'la!..

Günlerdir deli deli esen rüzgardan sonra, aralıksız sağanak yağmur vardı salihler şehrinde. Savaşlar, zulümler, tuzaklar, şehitler; emperyalist, gözü dönmüş canavarların çıkar uğruna bombaladığı müslüman ülkelerin korku içindeki masum çocuklarının gözyaşları, anne babaları toplama kamplarına götürülmüş Uygur Türk'ü çocukların yürek dayanmaz çığlıklarından sonra, yerler sarsılmış, gökler harekete geçmiş ve insanlığın geldiği hale dayanamadığı için olmalı, sonunda gözyaşlarını tutamamıştı sanki; kana kana süzülüyordu toprağa...
Onunla birlikte ağlamamak, hiç yere yaşanan acılara, kayıplara yanmamak mümkün değildi. Dualarımıza ek olarak ne yapabileceğimiz düşüncesi uykuları kaçırıyordu. Hep belirtmeye çalıştığım gibi, faydalı olabilmenin ilk koşulu sağlıklı olabilmekti. Sağlık yoksa hiç birşey yoktu...

İnsanlık ve ülkemiz, milletimiz adına acılarımız, üzüntülerimiz, endişelerimiz yanında, özel hayatımızda yaşadığımız hüzünler, hayal kırıklıkları da oldukça etkili sağlığımız üzerinde muhakkak.

Sizlerden sağlık sorunu nedeniyle bir süreliğine müsaade istediğim üç hafta öncesinden beri tedavimle meşgul olurken bir taraftan da tefekkür ettim bol bol. Ciddi hastalığın üçüncü kez taarruza geçmesini nasıl başardın dedim kendime. Bu kez ne oldu bardağı taşıran son damla, seni hangi acı yıktı! Neden yaşamak istemedin, niçin kaybettin hayati öneme haiz, sımsıkı tutunman gereken yaşama isteğini, sevincini!

Evet, bu süreçte anladım ki, bağışıklık sisteminin bozulmasıyla ilgili otoimmün, kanser gibi ciddi hastalıklar ancak yaşama arzumuzu, sevincimizi yitirdiğimizde fırsat bulup atağa geçiyor. Hayat hiç boşluk kabul etmiyor. Her seferinde ayağa kalkmak, hayata sımsıkı tutunmak, gerekirse sıfırdan başlamak gerekiyor...

Yıllardır, moral destek vermeye çalıştığım kanser hastaları guruplarından bazılarında, yaşanmış hikayemi içeren yazılarımı ve hatta Yûnus'umuzun herbiri ayrı ders niteliğindeki muhteşem şiirlerini, çektiğim doğa, çiçek fotoğraflarını paylaşmama izin verilmedi. Burada sadece kanser konulu paylaşım yapılabilir açıklamasına verdiğim cevap anlaşılmadı ya da işlerine gelmedi. O guruplarda çare arayışındaki insanlarımız kanserle yatıp kanserle kalkmaya mahkum ediliyor, bu yolla adeta iyileşmeleri istenmiyordu.

Oysa on sekiz yıllık mücadele sürecimde, tasavvuftaki nefs mücadelesi yöntemiyle benzer olarak, yaşayarak öğrendim ki, iyileşmenin yolu başka güzel şeylere odaklanmak. Okumak, yazmak, güzel resimlere, fotoğraflara bakmak, huzur verici müzikler dinlemek, bir şekilde huzuru sağlamak gerek öncelikle.

Yine bu sürecin son yıllarında hayatımı birde yazarak gözden geçirmekle de anladım ki, asıl derdimize ulaşamamak en büyük eksiğimiz, sorunumuz. Bu yüzden sunni dertler, sorunlarla boğuşup duruyoruz. Gayesizlik, dünyaya geliş gayesini unutmuş ya da bihaber olmak gafletin nedeni.

Maneviyata yönelmek, farzları eksiksiz yerine getirmekle, namaz-niyazla O en Emin sığınağa ulaşmak tek çare. Tasavvuf eğitimiyle, aşırılıkları tespit edip törpülemek, eksikleri, zaafları telafi etmekle, gelebileceğimiz en olgun halimize gelmek aynı zamanda sağlığımızı korumayı öğrenmek, sağlıklı olabilmek demek.

Tek madde âlemi olan bu dünyanın çoğalma, farklı insanların tanışma, kaynaşma, daha güzel iş yapma hususunda sınanma, tekamül etme gayeli bir imtihan arenası olduğunu bilmek, bütün sorunlarla daha tevekkül içinde başedebilmeyi sağlıyor. Tuzaklara takılıp kalmamak, tek önemli kıstas olan Allah’ımızın rızası doğrultusunda, daha güzel, herşeye rağmen daha insani davranmaya gayret ederek imtihanlarımızı vermeye çalışmak yapmamız gereken.

İmtihan aracından ibaret olan hayatımızdaki insanların yaptıkları, düşünceleri, söyledikleri onların sorunu, onların imtihanı. Biz kendi halimize, durum karşısındaki tavrımıza bakmalıyız. Ancak bu yolla imtihanımızı en doğru şekilde vermiş, en az zararla kurtulabilmiş ve tekamül edebilmiş oluruz.

2011 yılında, elli yıllık badire dolu zor hayatın sonunda herşeyin üzerine tuzbiber olan büyük bir hayal kırıklığıyla, tam artık buna dayanamayacağım, bittim, tükendim hissiyle evimin tüm panjurlarını kapayıp, bir daha kalkamayacağım bir enerji tükenmişliği ile yatağıma girmiştim. Sanki yatağa değilde derin, karanlık bir mezara girmiş gibiydim. Gittikçe dibe indiğimi hissediyordum.

Ne kadar zaman geçtiğini hatırlamıyorum. En derine indiğimde gaibden gelir gibi bir ses duydum. Bana sesleniliyordu. Yavaş yavaş kendime geldim. Apartmanımdaki her akşam üzeri çiçeklerimi sulama, kedilerimi doyurma işim esnasında benimle sohbet etmeye alışmış olan küçük sevgililerim, Şeyda teyze, çiçeklerin susamış, pisiciklerin acıkmış diyorlardı.

Onlardan seslenen Rab'bimizdi elbette. Senden bu acıya rağmen yaşamanı bekliyorum. Bak ne çok seni seven, sana ihtiyacı olan canlı var, hem daha benim senden çok beklentim var diyordu. Balkona çıktığımda hepsinin yüzünden ve çiçeklerimden bana gülümsüyordu...

Dokuz yıl sonra, 2019 yılında da neredeyse o zamanki hale getiren, istismarlar, talihsizlikler yaşadım peşpeşe. Bu kez toparlanmam uzun sürdü. Yaşlanmış, yorulmuşum demekki. Hastalığın üçüncü taarruzu kaçınılmaz ve herşeyin üzerine tuzbiber oldu. Ne yazacak, ne konuşacak, hatta yaşayacak halim kalmamıştı. Hep olduğu gibi yine, bu kez durum bildirimi paylaşımıma bir güzel gönüllü kardeşimin yaptığı yorum aracılığıyla yetişti, birbirimiz üzerinden hepimize yetişen yüce Rab'bimiz.

"Lütfen hep iyi olun, size ihtiyacımız var! " diyordu. Nasıl duygulanmaz, nasıl canımı dişime takıp toparlanmazdım. Pesetme lüksüm olamazdı. Bu yazıyı ve inşallah sonrakileri yazmam farzdı...

Yaşın altmışa gelmiş, üçüncü kez kanserle savaşma durumunda da olsan, en sevdiklerin, en güvendiklerin bir bir hayatından çıkmış, gönlünden düşmüş de olsa, kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikin diyen sevgili peygamberimizin öğüdünü tutarak yeniden ayağa kalkmak zorundaydım. Kalktım şükür. Hatta iyi bir online yazarlık mektebinin hikaye dalında eğitime bile başladım. Rab'bimizin yaptığı yatırımın hakkını vermek, geliştirmek için gayret etmek, çok çalışmak zorundaydım.

Şerde saklı hayrına hayran olduğumun lütfu ve sizlerin paha biçilmez sevgi samimi ilgi desteğinizle inşallah.
Amin Ya Rab'bi!..

Adevviye Şeyda

N’olur ise ko ki olsun nolisar
Tek gönül Mevlayı bulsun nolisar

Aşk denizi gene taşmış kan akar,
Aşık-ı biçare dalsın nolisar

Bu denize düşen ölür dediler,
Ölür ise ko ki ölsün nolisar

Aşk gelicek cümle eksikler biter,
Bitmez ise ko ki kalsın nolisar

Akıbet şol göze toprak dolisar
Bir gün öndün, ko ki dolsun nolisar

Bu dünyanın nasiplerin izzetin,
Yunus kodu alan alsın nolisar

Bizim Yunus'umuz

Huzur yuvadan son karelerle, üç ay önceki duygu- durum, hali ahvalimizin kelimelere döküldüğü yazımızla mutlu hafta sonları. Sevgiler...