ORUÇ..

Maksat AÇ kalmak değil;

AÇLIĞA YOL ARAMAK,

Eğil “NEFSİNLE” eğil;

AÇLIĞI TATSIN DAMAK..

TATLARIN TADI Oruç;

Bir “İNSANLIK” mizanı,

Kalk AKLINLA et Huruç;

KUCAKLA HER İNSANI..

ARINMANIN vaktidir;

Dök “KİRLERİNİ” terk et,

ZAT’İ değil, KAT’İDİR;

Neyin varsa “SEBİL” et,

RAHMET/BEREKET ayı;

Oruç “İMTİHAN” anı,

Bırak Mülkü “DÜNYAYI;

Sarma “MAKAMI” sanı..

ALLAH İÇİN SERDİĞİN;

Değsin “NEFSİN” teline,

SAĞ ELİNLE VERDİĞİN;

Değmesin “SOL” ELİNE..

“BİR AY’DA” derdiğini;

Sarıver “ON BİR AY’A”,

Ve “UNUT!” verdiğini;

Dönüver “YÜCE HAYY’A”..

(İHB/Şiir Pazarı/26.Haziran.2014/Adıyaman)

Oruç; Kulun, nefsini İmsak’ dan iftara kadar “aç ve susuz” bırakarak- kendisi ile gücünün farkına varması ve imanını test ederek (Rabbine) yaklaşması ya da O’ndan uzaklaşmasına araç olabilen inançsal “kalbi ve bedeni” bir eylem biçimidir..

Evet!

Yine bir “Ramazan” Orucu geldi/gelecek..

Yine İslam’dan beslenerek şekillenip-tezahür eden “Mümin ya da Münafık” kararlı ve ya da gizemli nefislerin belirginleşerek-ayrışması ya da saf değiştirerek-kendi “kesin ya da sahte”  kulvarlarına yerleşme vaktidir..

Evet!

Selam, yani; Erdemlik, kucaklaşmak, sağlık ve esenlik üzerine bina edilen” İslam dininden” beslenerek şekillenen “Mümin ya da Münafık” Müslümanların “sükun ya da eylemleriyle kendilerini konumlandıracakları bir zaman dilimidir- Oruç..

Çünkü, Sadece Müslüman olmak; Allah’ın rızasına kavuşmaya yeterli değildir; Bunu, İslam dinin benimseyen her “Müslümanın” iş ve eylemleri, yani-Onun “Mümin ya da Münafık” olması belirleyecektir..

Ve Çünkü; Müslüman/Mümin insan, Allah’ın “emir ve yakalarına”  uyan “İHLAS VE TAKVA” sahibi, samimi insandır..
Yani! Dünyevi ve uhrevi bütün İş ve eylemlerini “Allah dediği için ve Onun rızasına” uygun yapmaya dikkat eden ve karşılığında;“Allah’ın rızasından başka” asla hiçbir şey istemeyen seçkin ve örnek bir kişidir-MÜSLÜMAN..

Ve çünkü; Müslüman/Münafık insan İse, Allah’ın “emir ve yasaklarına” görünürde uymakla beraber, samimi olmayan ve yaptığı “dinsel” ibadetini de sadece kendi dünya menfaatine payanda yapan “iki yüzlü/riyakar” bir insandır..

Münafık ise; Bütün “dinsel ya da dünyevi” iş ve eylemlerini kendi geçici dünyasını inşa ve mamur kılmak, makam sahibi olmak ve zenginleşmek üzere yapan sahtekarlardandır..

Mümin ya da Münafık insanların vasıfları da bellidir, işaret ve alametleri de, ancak-Yine de takdir Allah’ındır ve her şeyin doğrulunu da sadece(O) bilir..

Çünkü Allah; Her şeyin sahibidir ve her şeye de gücü yeter!

Allah, kitabı kuranda; "Ben İnsanları ve Cinleri (aslında tüm mahlukatı) ancak bana ibadet etsinler diye yarattım!" diye buyuruyor..

 Çünkü, Allah tarafından yaratılmış olan tüm mahlukat Allah'ı-kendi lisan-ı haliyle- takdis ve tespih eder, ki bu da-Yükümlü oldukları;Dünyaya dair “GÖREV VE SORUMLULUĞUNU.” Yüce HAK’IN (İnsanlar için)ihsan ettiği cüzi iradeleri “AKIL VE VİCDANI” kadar ile (Mahlukat için de mesela;Hayvanlar bitkiler,Yıldızlar,Su Ve rüzgarlar,depremler) doğal “İLHAM, GÜÇ Ve KUVVETLERİ” kadar tam ve eksiksiz olarak “DOSDOĞRU” yaparlar demektir..Bu nedenle de İbadetler içinde (Oruç İbadetinin)çok ayrı ve özel bir anlamı var!

 Bu manada!

 Bir Allah dostundan rivayet olunur ki, Allah nefse sormuş;                                                                  -"Ben kimim, Sen kimsin?" diye,

 -Nefis cevap vermiş; "Sen Sensin, Ben de benim!"

 Allah nefsi- türlü illet ve sıkıntılarla azap verip-cezalandırarak-tekrar aynı soruyu sormuş;   -"Ben kimim, Sen kimsin?

 Nefis yine aynı cevabı vermiş;                                                                                                                      -"Sen Sensin, Ben de benim!" demiş..

 Allah bu defa nefsi "açlık ve susuzlukla" cezalandırarak tekrar sormuş; Söyle bakım ey nefis;                                                                                                                                                                    -"Ben kimim, Sen kimsin?                                                                                                                                Nefis perişan bir halde cevap vermiş; Sen benim Rab-ı Rahimimsin, Ben de Senin çok aciz, çaresiz ve güçsüz bir kulunum-Allah'ım! Diye cevap vermiş..

Evet!

Oruç,"Açlık ve Susuzluk demek" değildir; Açlık ve susuzluk,insanın insanileşerek kendine dönmesi, güçsüzlüğünü fark etmesi ve asıl güç ve kudret sahibi olan Yüce Allah'a yönelmesi için bir sebep ve araçtır sadece..

Bu araç(ORUÇ) da; insanı, bencillik ve nankörlükten arındırarak-Onu-erdemliğe götüren yegane araç ve vasıta olmak-durumundadır..

Oruç, İnsanı taklidi imandan tahkiki imana yönelterek;Onu dosdoğru yola ulaştıran anlamlı bir eylemdir..

Oruç,Yaratılmışlar içerisinde sadece insana ait (Kalbi ve bedeni) bir ibadet olup, bununla da;Nefsin bütün arzularını geçici olarak gemleyerek-Tatların tadını-değerini ve gücünü anlamak, onu-karşılıksız veren Allah’ın cömertlik, lütuf ve yüceliğini kavramak,elbet (O) tadı-bulamayanlara-da tattırarak-İNSANI İNSANİLEŞTİRİP-Onu kemale erdiren çok anlamlı bir eylemler bütünlüğüdür..

SON/SÖZ;

ORUÇ “ ibadetini “YÜCE ALLAH’IN” istediği şekliyle yapabilenler!

“Kalp, ruh ve beden kirlerinden arınarak; hem bedensel ve hem de ruhsal sağlık ve esenliğe de kavuşan insanlar olacaktır..”

ALLAH Herkese  ORUCU değil, Herkesin NEFSİNE ancak “KENDİSİNİN KABUL EDEBİLECEĞİ MAKUL,MAKBUL BİR ORUÇ ŞUURUNU” ihsan ederek- O şuurun “HAYATA” doğru,tam ve eksiksiz olarak uygulanmış AHLAK VE AMELİ ritmiyle beraber “VUSLAT-I HEMDEM” olmak  üzere;YENİDEN Kendi “ZATINA” dönerek-Hulusu kalple  “HURUÇ” etmeyi  nasip eylesin..

(AMİN!)

Sevgilerimle