İçişleri Bakanlığı'nın 81 il valiliğine gönderdiği genelge ile, 22 Haziran itibarıyla maske takmayana 900 lira ceza verilmesi talimatını vermesi salgını önlemeye yönelik bir müeyyideden çok dibe vurmuş bütçeyi toparlamaya yönelik bir hamledir.

Maske takmayana 900 lira ceza verilecek olmasının vatandaşın sağlığının düşünülmesi ile de ilgisi yoktur.

Maske takmayana 900 TL ceza öngören genelgenin caydırıcı amacıyla yayınlanıp yayınlanmadığını da cezalar kesilmeye başlayınca anlayacağız.

***

Ek vergilerle ilave ÖTV'lerle bütçede gerekli toparlanma sağlanamadığı, korona günlerinde gerekli trafik cezaları da kesilemediği için, sözde vatandaşın sağlığı düşünülüyor gerekçesiyle maske takmayana 900 TL para cezası getirilmesi, maskenin arkasına sığınarak bir nebze de olsa vaziyeti toparlamaktan başka anlam içermiyor.

Maske salgına karşı bir çözüm olsa sağlık çalışanları salgına yakalanmazdı.

Eğer ki bu genelge olduğu gibi uygulanırsa iddia ediyorum ve çok ciddi bir şekilde söylüyorum ki Türkiye'nin bütçesi Almanya'nın bütçesini ikiye katlar ve Almanya ilk kez bizi ciddi bir şekilde kıskanmaya başlar.

Almanya bizi kıskanır ama söz konusu genelge yılsonuna kadar tavizsiz bir şekilde uygulanırsa vatandaş da oturacak kuru çul bulamaz.

***

Maske takmayana 900 TL ceza öngören genelge öyle bir genelge ki, her ceza yiyene bir başkası, sen de maskeni taksaydın diyerek savunulacak bir genelge.

Tıpkı, sen de sigara içme, sen de otomobil kullanma, sen de hız yapma, sen de yanlış yere park etme, sen de elektrik, doğalgaz, alkol tüketme gibi her cezaya, her fahiş faturaya ve ek vergiye birilerinin hırsızdan önce atılarak kendince makul gerekçeler bulması gibi.

Her türlü cezanın ve fahiş ÖTV uygulanan araç, yakıt ve tekel ürünlerinden alınan verginin milyonca savunucusu olduğu içindir ki, hükümet aklına estikçe ve sıkıştıkça keyfini bozmadan ve itibarından taviz vermeden her defasında bütün performansını neye ne kadar ceza keseceği konularına harcıyor.

***

Minareyi çalmaktan zor olan ona uygun bir kılıf hazırlamaktır.

Eskiden kılıfın nasıl hazırlanacağı hırsız tarafından düşünülürdü. Şimdi çok şükür hırsızın kılıf aramasına gerek kalmadı. Her vatandaş, her minare hırsızını kılıfıyla hazır kıta bekliyor durumda.

Hal böyle olunca da köprüden geçenden beş, geçmeyenden döve döve on beş akçe almak birilerine anasının ak südü gibi helal oluyor.

Tıpkı uçuş, geçiş ve yatış garantili havalimanı, yol ve hastane hizmetlerinden faydalanmadığı halde, uçuş, geçiş, yatış ücretlerini babasını ipten kurtaracakmışçasına savunması gibi.

“Babasını ipten alacakmış gibi savunması” lafın gelişi, her cezaya bir kılıf bulup, sen de içme, sen de binme, sen de alma, sen de tak diyerek hırsıza arka çıkanların hırsıza hoş görünmek için bu babalar gününde babalarını bile babalar gibi satacağından hiç kuşkum yok.