Çok değerli tarihçi yazar İbrahim Yıldırım ağabeyimin bu fakire imzalayıp gönderdiği kitabını aldım. İncelik göstermiş, yakın çevremde, şehrimde, ülkemde mütefekkir düşünen üreten fikir insanlarının aciz bir takipçisiyim, takdir ettiğim yazılarından çok şeyler öğrendiğim İbrahim abinin şahsıma sunduğu ifadeler onun taşıdığı sıfatlar ve değerlendir. Bu kitabın sunuş kısmını bendeniz yazmıştım kitapta onu da görmek bendenizi ziyadesiyle memnun etti.

SUNUŞ

Geçen asırda Mardin’de yaşayan ve Mardin Tarihi isimli kitabın yazarı Hanna Dolapönü, kitabının girişinde tarihi olaylara duyulan ilgiyi insanın gözünü açtığı yurdunda gördüğü ışığın lezzetine benzetir. Ona göre; bu lezzet hazzı bazılarında ülkesine ait eserleri okumak diğer bazılarında ise yazma şeklinde tecelli ettiğini söyler..

Hanna Dolapönü’nün bu tespiti İbrahim Yıldırım Bey’de hem ülkesine ait eserleri okumak hem de yazma şeklinde tecelli etmiştir. Onun eserlerini okuyan, araştırdığı konuyla ilgili bütün kaynaklara ulaşmaya çalıştığını görür.

Tarih, insanın faaliyetini konu alır. İnsan yeryüzünde varoluşundan itibaren ortak hasletlere sahiptir. İnsanoğlun mayasında her zaman nefret, aşk, kin, acıma, merak cesaret vb. duygulara sahiptir. Bu tarihi olayların dünyanın her yerinde birbirilerine benzemenin sonucunu doğurur. Tarihi okumak yarınını öngörmek demektir. Çünkü tarih insan eseridir. İnsanı tanımak tarihini bilmekle mümkündür. İnsanoğlu inişlidir çıkışlıdır. Bu özelikleriyle insanın geçmişteki serüvenini bilmek geleceğini yönetmeyi sağlar.

Osmanlının değerli tarih âlimi Ahmet Cevdet Paşa tarih bilmeyene yöneticiyi pusulasız denize açılmış gemi kaptanına benzetir.

İnsan hayatı öğrenmekle geçer. Batı’da devlet adamlarının idarelerinde başarılı olmaları sağlayan en önemli faktör hatıra yazmaları, tecrübelerini yeni aktarmalarıdır. Görev başındakilerin eğitimi , bilgilerini görgülerini artırmalarının en önemli unsurlarından biri de yazılan bu tecrübeleri, deneyimleri okumalarıdır. Eğitim okulda alınan bilgilerle tamamlanmaz hayat boyu sürekli zihni yenilemeyle devam eder. Çünkü insan zihni uçsuz bucaksız bir okyanus gibidir.

İbrahim Yıldırım Bey Mütercim Rüştü Paşanın hayatını baştan sona en ince ayrıntısına kadar ele alan bir kitap yazmamış.Onun içinde bulunduğu bir dönemi aydınlatmaya çalışmış. Yazdığı kitapta; Türkiye tarihini derinden etkileyen olayların dönüm noktalarından biri olan Sultan Abdülaziz’in tahtan indirilmesi, Beşinci Murat’ın tahta çıkartılıp sonra hal edilmesi, Birinci Meşrutiyetin ilanı ve 1877-78 Osmanlı Rus savaşlarını ve bu dönemdeki hadiseleri anlatıyor.

Tarih yazımında şu bir gerçek ki; hukukun disiplinle uygulandığı, normal hayatın sürdüğü olağanüstü durumların meydana gelmediği devirler tarihçilerin pek ilgisini çekmez. Tarih kitapları derin acılara, büyük dönüşümlere ilgi duyarlar. İbrahim Yıldırım’ın yazdığı bu kitap da öyle bu toprakların en sancılı dönemini araştırmış..

Bir devleti ayakta tutan en önemli amillerden biri istihbarattır. İstihbaratı olmayan devlet, devlet olamaz. Sultan Abdülaziz’in tahtan indirilme hazırlıklarından padişahın hiç haberi olmamıştır. Mütercim Rüştü Paşa kitapta da anlatıldığı gibi ihtilal heyetinin içine istemeye istemeye zorla girmiştir. Padişaha duyurmak istediği haberleri ulaştırılmamıştır. Padişahın çevresine verdiği haberler ise bu çevrede onun Hüseyin Avni Paşa’dan duyduğu rahatsızlığa, kıskançlığa yorumlanmış ciddiye alınmamıştır.

Yine Osmanlı Rus Savaşı (1877-78) istihbaratsızlığın gerçeklere dayalı olmayan; Rusya’yı yeneriz, onlar kadar askere sahibiz, Karadeniz’e hakimiz vb lafların, İngiliz elçisinin uyarılarına hiç kulak asılmaması milletimiz için çok acı kayıplara yol açmıştır. Kitapta Osmanlı Rus savaşının başlangıç kısmını anlatan satırları okuyanlar devlet idaresinin asla duygusallıkla, hamasetle, hissi yersiz söylemlerle bağdaşmadığını. Devlet idarenin tam bir hesap kitap işi olduğunu görürler.

Bu kitap unutulan bir döneme ışık tutuyor.

.