MİLLİYETÇİ HAREKET’E, “ÜLKÜCÜ” kimliğin tüm maddi ve manevi değerlerini; kanlarını, terlerini ve hürriyetlerini feda ederek kazandıran 1980 öncesi dönemin GAZİ ÜLKÜDAŞLARIMIZDANDIR.

Dün çirkin ve çirkin olduğu kadar da üzücü bir saldırıya uğradılar.
MHP’nin mevcut GENEL MERKEZ politikalarını eleştiren ve muhalif olarak bilinen cezaevi çıkışlı, yaş ortalaması 55-60 olan bir grup ülküdaşımızın tertip ettikleri yemekli toplantıyı önlemek isteyen gençler tarafından hedef alındılar.

Öyle anlaşılıyor ki MHP kongre sürecinin başlaması ile sinirler iyice gerilecek.
Saldırıya uğrayan SAMET ülküdaşımız, Sn. CELAL ADAN ile aynı davadan cürümdür.

Kader.. Aynı “Ülküdaşlık şemsiyesi altında, birisi Meclis Başkan yardımcısı olurken diğeri torunu yaşındaki gençlerin saldırısına muhatap oluyor.

Son saldırı olayının diğerlerinden önemli bir farkı var. Bu ayrıntıyı gözden kaçırmamak çok önemli.
ÜLKÜCÜLER arasıda hem kan dökülmesine sebeb olacak bir kapının açılmamasını ve hemde gereğinin yapılmasını sağlayacak olan bir ayrıntı.

Bundan önce, Yavuz Selim Demirağ’a, Ercan Koç’a, İsrafil Kumbasar’a ve diğer Bursa, Adana eski ocak başkanlarına yapılan çirkin saldırılar planlıdır. Hedefler önceden belirlenerek, takip edilerek emir komuta zinciri içinde gerçekleştirilmiş saldırılardır.
Samet’e, Mehmet Gül’e ve Mustafa Uncu’ya yapılan saldırı ise kimlikleri bilinerek ve kişilikleri tanınarak yapılmış bir saldırı değildir.
Bunu, yapılan aşağılık saldırıyı hafifletmek için değil, fakat “ülkücü harekete” kan davasını sokmak isteyenlere gafilce bir fırsat vermemek için ifade ediyorum.
Ortam çok gergin.
Tüm Türkiye’de 1980 öncesi ülkücüler infial halinde.
Samet, Mehmet ve Mustafa’nın yedikleri yumrukları unutup kenara çekilecek kişiler olmadığını ve onlara yapılan bu saldırıyı asla unutmayacak yüzlerce ülküdaşlarının olduğunu belki yeni nesiller bilmeye bilir. Fakat Sn. CELAL ADAN, Sn.FETHİ YILDIZ, başta olmak üzere o dönemi birlikte yaşayan onlarca ülküdaşımız bu gerçeği yakınen ve çok iyi bilirler.
Bu yüzden çirkin saldırının bugünden sonra sebeb olabileceği olayları önlemenin yolu bu ayrıntıda gizlidir.

Dünün kısa özeti şu.
Muhsin Kaha ülküdaşımız cezaevi çıkışlı ülküdaşlarımızdan, katılmak isteyenlerle bir yemekli toplantı tertip eder. Amaç herhangi bir gündemi ve planlanmış bir hedefi olmayan bir dertleşleşme toplantısıdır.
Fakat Genel Merkezi tedirgin eden bir husus vardır: Yemeğin finansörü.
Maksadı dostça bir destekt olsa da, bir BBP Genel Başk. Yard.’nın bu toplantının finansörü olması, şüpheli bir durum olarak Genel Merkezce algılanmış anlaşılan.
Elindeki tek kalan aleti “çekiç” olan adamın bütün sorunları “çivi” olarak görüp “çekiçle” sorunları çözmeye çalışması misalinde olduğu gibi , toplantının zor kullanılarak engellenmesi kararı verilmiş.

Bu yemek davetini cezaevindeki arkadaşları ile sohbet ve görüşme fırsatı olarak gören ve değerlendirmek isteyen Samet Karakuş, Mehmet Gül ve Mustafa Uncu toplantının olacağı restoranın önüne iki saat önce gelmişler.
Henüz kimse gelmemiştir.
Sadece üçü ve toplantıyı önlemek üzere gönderilen 60-70 genç.
Sonrası malum.
Bu üç gazimize “dağılın, gidin” denilince ne olursa o oluyor.

Olayın bu şekilde ani gelişmesi saldırıyı masum ve haklı göstermez elbet.
Fakat, saldırıya uğrayanların kimliğinin bilinmemesi ve önceden belirlenen bir hedef olmaması, olayın “intikam” ateşine ve “Kan davasına” dönüşmesinin önlemini almanın, yapılan hadsizliği ve çirkinliği örtecek bir özürün kapısının da açılmasını sağlayacak bir ayrıntıdır.

Bu görev sorululuk öncelikle “Harbiye işkence hanelerinden başlayıp Mamak’larda devam eden “cürümdaşlık” ve”Ülküdaşlık” hukukundan dolayı Sn. Celal ADAN’a düşer.

Tekrar çirkin saldırıyı kınarken, SAMET KARAKUŞ, MEHMET GÜL ve MUSTAFA UNCU ülküdaşlarımıza geçmiş olsun diyorum.

Bir gün muhakkak MHP çatısı altında hepimiz buluşacağız. Tüm engeller ya aşılacak yada yıkılacak.
O güne kadar, ülkücünün kanı ülkücüye, ülkücülerin eliyle bulaşmasın.

Önümüzde çok zor ve tuzaklarla dolu siyasi bir gündem var.
Türkiyenin, gerçek misyonunu üstlenmiş bir MHP’ye; MHP’nin de tüm ülkücüleri kucaklayacak bir yönetim anlayışla birlikte ülkücülerin birliğine ihtiyacı var.