Zorluklarla yaşamayı öğrenmek ve çözümler üretmek zorundayız...

‘Okullar açılsın mı açılmasın mı’ başlığını bir kenara bırakıp ‘okullar mutlaka açılacak şartları nasıl olmalı’ başlığını konuşmanın zamanı geldi de geçiyor!

Bir anda sahaya atılan pandemi topunu gördük, göğsümüzle karşıladık, şoku atlattıktan sonra hafif hafif dizimizde zıplatmaya başladık, şimdi kafamızda bir yandan sektirip diğer yandan ne yapacağımızı düşünüyoruz ve en kısa zamanda da ayağımızla bir şut çekip topu karşı kaleye atmalıyız...
Tedbir, hijyen, mesafe kuralını unutmadan hayatımızı devam ettirmek zorundayız bu kadar kesin ve net!
Tamam ilk şok ile bu yıl ikinci dönem tatil edildi fakat kimseler çıkıp ‘2020-2021 eğitim öğretim yılını da iptal edebiliriz’ demesin!

Dünya bundan sonraki uluslararası çekişmelerin ‘virüsler ve salgınlar’ üzerinden olacağını aleni olarak konuşurken tatiller ve kapatmalar çözüm olamaz. Zorluklarla yaşamayı öğrenmek ve çözümler üretmek zorundayız...
Hele ki okulların yeniden tatil edilmesi asla konuşulmamalı! Olay sadece okullar değil çünkü. Hadi basitçe hemen sıralayalım eğitimin rutini bozulursa neler olduğunu ve olacağını; çocuklar psikolojik olarak çökecek, okul kavramı zihinlerden unutulacak, anneler ve babalar çalışamayacak, annesi ve babası olmayanlar ne yapacak, depresyon baş gösterecek ve aile içi şiddet artacak...
Evet uzaktan eğitim denendi. Acil durum olduğu için ‘olduğu kadar’ deyip idare ettik fakat bırakın mükemmelliği fazlasıyla eksikleri ve yanlışları vardı!
Yaylada ve köyde olanlar, interneti ve bilgisayarı olmayanlar, dezavantajlı çocuklar eğitim alamadı bunu hepimiz biliyoruz. Devlet kurumlarında durum böyleyken özel okullar kendi yağında kavruldu. Şimdi sorarım size bu çocuklar eşit eğitim hakkına sahip oldu mu?
Geçtiğimiz gün çocuklarımın okullarının önünden geçtik. Onların gözlerindeki hüznü öyle derin ve kötü yaşadım ki size anlatamam.
Ayrıca Sayın Bakan ‘okulların açılıp açılmamasını değerlendiriyoruz’ derken şu detayları da göz önünde bulundurmalı; çocuklar parkta, bahçede, sitelerde, sokakta, denizde, havuzda, alışveriş merkezlerinde, toplu taşıma araçlarında ve daha pek çok yerde zaten dip dibe yan yana oynuyor ve oturuyor... Şimdi her şey kontrollü normalleşmeye dönerken tek kabahatli olan okullarımız mı oldu?
Sağlık hepimizin önceliği elbette fakat önceliklerimizi kısıtlayarak değil çözümler üreterek ve bu çözümlerin uygulanması noktasında sıkı davranarak korumak zorundayız...
Misal sabahçı-öğlenci kavramına dönelim, müfredatta o kadar gereksiz bilgi var ki onları eleyip ana konuları verelim, temizlik hizmet personellerini arttıralım, öğretmenlerimizden daha fazla özveri bekleyelim, ders saatlerini azaltalım, yakın temas gerektiren sosyal-sportif faaliyetleri yapmayalım, okullarda zorunlu sağlık personeli bulunduralım, çocukları temizlik-hijyen-mesafe konusunda bilinçlendirme eğitimleri yapalım....
Hiç merak etmeyin çocuklar bizden zeki, mantıklı ve çabuk öğreniyor yeni düzeni hemen kavrarlar.
Tüm bu gerekçelerle birlikte annelerin ruh hali berbat durumda! Biz Avrupa ülkeleri gibi değiliz. Her evde Allah bağışlasın üç beş çocuk var, bakmakla yükümlü olduğumuz büyüklerimiz ve akrabalarımız var. Evden çalışmak da çözüm değil çünkü odaklanamıyor anneler! Hep diyoruz ya zihnen, bedenen, ruhen sağlıklı ve huzurlu anne sağlıklı nesiller demektir...