Batı toplumlarında yolsuzluk ve rüşvetin bizdeki kadar yaygın olmamasının nedeni, daha ahlaklı olmaları değil,  daha denetleyici yasa ve kontrol mekanizmalarıdır.

İnsanlar sadece vicdanlarının denetimi ile legal alanda tutulamazlar. Mutlaka dışlarındaki bir denetim mekanizmasına da ihtiyaç vardır.  Bu ya yasalardır, yahut toplumun denetimidir. Demokratik sistemlerde bu iki denetim mekanizması at başı yürür. Birinin göremediğini öteki görür ve en gizli suçlar saklanamaz hale gelir.

Sosyal denetimin olabilmesi için, halkın haber alma özgürlüğünün, basının da haber verme hürriyetinin olması gerekir. Kalemini özgür kullanamayan bir basın gerçekleri yazamaz, topluma, gücü kullananlar üzerinde baskı unsuru olacak malzemeyi sunamaz.

Demokrasiler işte bunu yapmaya çalışır, şeffaflık dediğimiz şey biraz da budur.

Bizde siyasi çürüme hep ahlaki çürüme ile ilişkilendirilir. Elbette ahlaki çürümenin siyasete yansıyan yanları da vardır. Ama önemli olan güç kullanma mevkiinde olanlara keyfi hareket edecek imkanı vermemek, yasaları ve sistemi buna göre tanzim etmektir.Çünkü aşırı güç ahlakı bozar, bunu frenleyecek olan yasal ve toplumsal denetimdir.

Yargı, İstanbul ve Ankara belediyelerinin daha önceki belediye başkanları döneminde yapılan yolsuzluklarla ilgili suç duyurularına kısıtlama getirdi. Çalanı, milletin hakkına, hukukuna tecavüz edenleri koruma altına aldı. Yolsuzlukları maşeri vicdanın denetimine kapadı. Halkın haber alma, medyanın haber verme özgürlüğünü elinden aldı. İşte demokrasilerle otokrasiler arasındaki en önemli farklardan biri budur. Otokrasilerde halkın haber alma hakkı kısıtlanarak aslında hesap sorma hakkı elinden alınır.

Bir diğer husus da- yasaların uyuldukça- bir anlam ifade etmesidir.Uyulmadıktan sonra dünyanın en etkili yasalarının bile önleyici bir etkisi yoktur. Bunun için de kurallı bir toplum vasfını kazanmak gerekiyor. Hukuka bağlılık hem gelişmiş bir toplum olmanın, hem de demokratik bir toplum olmanın en önemli göstergelerinden biridir.

Şu sıralar en çok konuşulan konulardan biri, iyileştirilmiş, zaafları giderilmiş bir parlamenter sisteme dönüştür.Gücün tek elde toplanmasının yarattığı hayal kırıklığı, sebep olduğu ekonomik yıkım çare olarak parlamenter sisteme yönelişi artırdı. Fakat bu tek başına çare olmaya yeter mi, yetmez. Çünkü bugün toplumun şikayet ettiği yasa ve ahlak dışı yönelişlerin kökleri parlamenter sisteme dayanıyor, daha etkili kontrol mekanizmalarına sahip olmasına rağmen. Onun için düzeltilmiş, zaaf ve boşlukları giderilmiş parlamenter sistem deniliyor. Yani konu  insan unsuruna ve onun hukuka bağlılık şuuruna gelip dayanıyor. Yargı kararlarını tanımayanlara hangi hukuk kar eder? Üstelik son yıllarda yasalar -yolsuzluğa, rüşvete uyumlu hale getirilirken. Dünyanın hiç bir yerine kanunlarla bu şekilde oynanmaz. Beli firmalara ihale vermek için Devlet İhale Kanunu 180 küsur defa değiştirildi. İhalelere fesat karıştırmanın cezası indirilerek, fesat karıştırmanın önü açıldı. Hukuksuzluğa yol vermek  için kanun çıkarılır mı?

Her değişimde, üzerinde düşünülmesi gereken konulardan biri de budur, ahlaki değerlerini kaybetmiş olanlara ahlak getiremezsiniz, ama yasalarınızı iyi tanzim ederek, şeffaflığı sağlayarak, çalanı, çırpanı toplumun önüne atıp, iktidarını zayıflatarak, gücü elinde bulunduranları düzgün davranmaya mecbur edebilirsiniz. Otokrat yönetimlerin çoğu yasaların arkasından dolanarak  güce ulaşmışlardır. Bu sarmaldan kurtulmanın yolu bellidir; demokratik ve şeffaf bir yönetim, gücün kuvvetler arasında dağılımı, özgür bir basın, bağımsız bir yargı ve hukuka bağlı bir toplum.