Necip Fazıl, çok cesur İslami söylemleriyle despot ve baskıcı devirde sanatıyla edebiyata damgasını vurmuş, bir duruş sergilemiştir. Yine aynı şekilde hece şiirini zirveye taşımış, son noktayı koymuştur. İslamcılık onun etkisinde kalmış ama ne yazık ki onu aşamamıştır. Halen onun düşünce ve kavramlarıyla dünyayı yorumlamaktadırlar. Oysa onun devrinin dinamikleriyle bugünün dinamikleri arasında büyük bir fark vardır. Onun yaşadığı dünya imparatorlukların küçük devletlere bölündüğü milliyetçi muhafazakar ve bir o kadar da ideolojik bir dünyadır. Bugün ise küresel ve liberal bir dünyada yaşıyoruz! Aidiyetlerin zayıfladığı, milliyetlerin çözüldüğü, hatta dinlerin anlamını yitirdiği bir dünya...

Artık Necip Fazıl'ın din ve devlet yorumuyla, ideolojik tutumuyla yorumlanacak bir dünya yok! Bir tarih, bir din anlayışı yok! Muhafazakarlık ve İslamcılık halen onun fikir ve kavramlarıyla düşünüyor. Oysa şiirleri dışında yalnız Necip Fazıl değil, Nazım dahi çağa hitap etmiyor. Bugünkü sol, roman ve hikayeden öte bir şey üretemiyor. İdeoloji bittiği için sanata tapınıyor. Kemalizmi kutsadığı için çağın idrakine göre yorumlayamıyor. Oysa bugün yeni bir nesil, yeni bir anlayışla karşı karşıyayız. Siz buna isterseniz Z kuşağı deyin, isterseniz başka bir şey! Düşünce ve kavramları bambaşka bir nesil! Aidiyetsiz bir kuşak! Görsel hafızaya, pragmatik bakışa, evrensel ufka sahipler. Çok okumuyorlar ama çok görüyorlar. Çok cevap veremiyorlar ama çok soru soruyorlar. (Soru sormak her zaman iyidir!)

Kutsal kitapları bir kaç cümleyle kabul veya inkar eden, Marks'ın kapitalizmini bir aforizma ile özetleyen, fikri değil hissiyatı hayatının biricik amacı gören bir nesil! Bu nesli Sakarya Türküsü'yle kimse coşturamaz. Mehterle geleyana getiremez! Komünist Manifesto ile sokağa dökemez! Bugünün gençlerinin duygularını Necip Fazıl'ın Kaldırımları bile canlandıramaz. Belki Kadın Bacakları şiiri Zindandan Mehmet'e Mektup'tan daha caziptir.... Bütün bunları göremeyen İslamcılık, artık İslami söylemlerin para etmediğini bildiği için tarihe sığınmakta, tarihe kaçmaktadır. Keşke sığındıkları tarihin'in de felsefesini yapabilseler. Onu da yapamıyorlar. Kutsayıcı bir anlayışla hayatı ve tarihi yorumlayamazsınız. Dünyayı kuşatıcı, insan eksenli yeni bir fikir, yeni bir dil, yeni bir dünya inşa etmedikçe, din, caminin içinden, vaizlerin dilinden öteye gidemez. Caminin kapısından dışarı çıkamaz. Gönüllere, ruhlara, zihinlere dokunamaz. Eğer "İslam cihanşumul bir dindir" diyorsak ispat etmeliyiz. Yoksa bırakın cihan şumul olmayı, İslam'ı kendi topraklarımızda dahi kaybedebiliriz....