Neden İslam alemi ve Müslümanlar böyle..

Neden böyle olmasın ki...

Böyle olmamayı hak etmek için ne yapıyoruz ki...

Allah ne dedi ise tersini yapıyor ama buna rağmen neden böyle oldu diyoruz.

Allah dinde zorlama/ikrah yoktur dedi...

Biz ise vardır diyerek bütün insanları dinimizden ikrah ettirdik.

Bakara, 256. Ayet: Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah'a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

Allah ‘tefrikaya düşmeyin, fırkalara/mezheplere bölünmeyin’ dedi...

Biz ise ‘mezhep olmadan nasıl olacak ki, olur mu öyle iş?’ dedik.

Âl-i İmrân, 103. Ayet: Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.

En'âm, 159. Ayet: Şu dinlerini parça parça edenler ve kendileri de grup grup ayrılmış olanlar var ya, (senin) onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi ancak Allah'a kalmıştır. Sonra (O), yapmakta olduklarını kendilerine haber verecektir.

Allah ahbar ve ruhbanı rab edinmeyin dedi...

Biz ise onları rab edinmiyoruz diyerek rab edindik,

Tevbe, 31. Ayet: (Yahudiler) Allah'ı bırakıp, hahamlarını; (hıristiyanlar ise) rahiplerini ve Meryem oğlu Mesih'i rab edindiler. Oysa, bunlar da ancak, bir olan Allah'a ibadet etmekle emrolunmuşlardır. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, onların ortak koştukları her şeyden uzaktır.

Allah Kurandan başka bir evliyaya tabi olmayın dedi ...

Biz ise ‘evliyaya tabi olmanın nesi kötü?’ dedik

A'râf, 3. Ayet: Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!

Allah, bir takım velileri Allah ile aranıza aracı yapmayın dedi...

Biz ise ‘onlar Allah dostları, onlar bizi Allaha yakınlaştıracak’ dedik.

Zümer, 3. Ayet: İyi bilin ki, halis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp da başka dostlar edinenler, "Biz onlara sadece, bizi Allah'a daha çok yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz" diyorlar. Şüphesiz Allah, ayrılığa düştükleri şeyler konusunda aralarında hüküm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve nankör olanları doğru yola iletmez.

Allah, benim ayetlerimden sonra hangi hadise inanacaksınız dedi...

Biz ise ‘hadisler olmadan Kuranın ne anlamı var ki? Dedik.

Câsiye, 6. Ayet: İşte bunlar, Allah'ın âyetleridir. Onları sana gerçek olarak okuyoruz. Artık Allah'tan ve O'nun âyetlerinden sonra hangi söze inanacaklar?

Allah, ‘Kuranda bulunmayan şeyleri sormayın, Ben sizi onlardan muaf tuttuğum halde  durduk yere başınıza bela almayın’ dedi...

Biz ise ‘Kuranda her şey yok ki’ diyerek onda bulunmayan bir sürü şeyi başımıza bela aldık. 

Mâide, 101. Ayet: Ey iman edenler! Size açıklandığı takdirde, sizi üzecek olan şeylere dair soru sormayın.  Eğer Kur'an indirilirken bunlara dair soru sorarsanız size açıklanır. (Hâlbuki) Allah onları bağışlamıştır. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir.

Allah ‘sadece Kurana tabi olun, ondan başka bir rehbere tabi olmayın, kitabıma sıkıca sarılın, çünkü ben sizi ondan hesaba çekeceğim’ dedi...

Biz ise Kurana değil şeyhimizin/imamımızın/mezhebimizin kitaplarına sarıldık.

A'râf, 3. Ayet: Rabbinizden size indirilene uyun. Onu bırakıp başka dostlara uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!

Allah, siz haddi aşan bir toplum oldunuz diye biz sizi Kuran ile uyarmaktan vaz mı geçelim dedi...

Biz ise Kuran ile uyaranlara sapık diyerek haddimizi daha da aştık. 

Zuhruf, 5. Ayet: Haddi aşan bir topluluk oldunuz, diye vazgeçip Zikir'le (Kur'an'la) sizi uyarmaktan geri mi duralım?

Yani Allaha  meydan okuyor ve hatta ona din öğretmeye kalkıyor, sonra da yine  hesap sorarmış gibi- 'neden böyle oldu ki' diyoruz....

Hucurât, 16. Ayet: De ki: "Siz Allah'a dininizi mi öğretiyorsunuz? Oysa Allah, göklerdeki ve yerdeki her şeyi bilir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir."

Allah, eğer kendisine meydan okuyan ve üstelik de bunu Allahtan çaldığı rol ile –Allah böyle buyuruyor diyerek- yapan bir topluluğu hemen helak etmiyorsa, bu O’nun rahmetindendir.

 Fakat unutulmamalıdır ki Allahın gazabı da vardır.

Fâtiha, 7. Ayet: Gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.

Ve maalesef bugün bu coğrafya, bu küstahça tavırları yüzünden Allahın gazabını talep etmekten başka bir şey yapmamaktadır...

Tâ-Hâ, 86. Ayet: Bunun üzerine Mûsâ, öfke dolu ve üzgün bir hâlde halkına döndü. "Ey kavmim! Rabbiniz, size güzel bir vaadde bulunmadı mı? (Ayrılışımdan sonra) çok zaman mı geçti, yoksa üzerinize Rabbinizden bir gazap inmesini mi istediniz de bana verdiğiniz söze uymadınız?" dedi.

'Allah insanları yaptıkları yüzünden (hemen) azab etse idi yeryüzünde hiç bir canlı (insan) kalmazdı. Lakin onları belli bir süreye kadar ertelemektedir. Ne zaman ki bu süre gelir işte o zaman Allah kullarının (her yaptığını/hesabını) görür.'

Fâtır, 45. Ayet: Eğer Allah, insanları kazandıkları yüzünden hemen cezalandıracak olsaydı, yerkürenin sırtında hiçbir canlı bırakmazdı. Ne var ki, onları belirli bir süreye kadar erteliyor. Nihayet süreleri gelince, (gerekeni yapar). Çünkü Allah, kullarını hakkıyla görmektedir.

A'râf, 155. Ayet: Mûsâ, "Ey Rabbim! Dileseydin onları da beni de bundan önce helâk ederdin. Şimdi içimizden birtakım beyinsizlerin işledikleri günah sebebiyle bizi helâk mı edeceksin?