“Bir kere karar verdin mi artık Allah’a dayan, çünkü Allah, kendisine güvenenleri sever." Âli İmran/159

"Eğer biri size bir kötülük yaparsa siz ona iyilikle karşılık verin. Yine yaparsa yine iyilik yapın. Yine yaparsa yine iyilik yapın; artık onda size kötülük yapacak yüz kalmaz." Hazreti Ali (r.a)

Üst üste gelen ağır hastalık imtihanları ve badireler nedeniyle iflas noktasına geldiğimden mecburen bir nevi uzlet yaşama çekildim yedi yıl önce. Askeri hastanelerde, güney doğuda hatta savaş koşullarında şehit, yaralı hatıraları nedeniyle acı limitim dolmuş olduğu ve artık dayanamadığım için; nasıl zalim bir millet olduğumuz, insanlığın öldüğü mesajını zihinlere kazıma gayesiyle kasti olduğunu düşündüğüm özellikle çocuk ve hayvanlara uygulanmış vahşet görüntülerinin paylaşılıyor olması sebebiyle görsel basın- yayından, sosyal medyada da ana sayfadan özellikle uzak durma gayretindeyim.

Siyaset de hiç alakam olmayan bir konu yine aşıklık fıtratım gereği. Bütün bunlar memleketimiz ve dünyada olup bitenlerden bihaber ve ilgisiz olmam demek de değil elbette. Dualarım her zaman hepimiz, ümmeti Muhammed ve tüm insanlık için. Hasta halimle, yapabileceğim en iyi şey olarak, bilginin zekatını verme babından; okuyarak, yaşayarak, hissederek ne öğrenmişsem en doğru şekilde yazarak aktarmak yapmaya çalıştığım da.

Yüce Rab'bimiz herşeyden haberdar ve ilahi takdirde tüm kutsal mekanlar, İslam ve İslamın bekçisi Türk milleti O'nun korumasında illa ki. Ayetlerinde belirttiği gibi O sadece bir vakte kadar mühlet veriyor, hangimizin daha iyi iş yapacağını sınıyor.

Bakalım kimden korkuyoruz, kendisinden mi yoksa zamane firavunlarından mı! Bilerek ya da bilmeden kime, neye hizmet ediyoruz! Kime sığınıyoruz, ne kadar sabredebiliyor, ne kadar kendimiz ve hepimizin kurtuluşu için gayret gösteriyoruz!..

Bu sebeple öncelikle karamsarlığa kapılmayalım. Biz sadece kimin kahraman, kimin vatan haini olduğu belli olmayan bu ahir zaman hengamesinde uyanık olmaya, doğru safta yer almaya gayret edelim. Acaba yanılıyor olabilir miyim diyebilelim.

Tarih boyunca olduğu gibi içimizde var olan hainlere dersini, dış güçlerin ve içerdeki hainlerin oyun içinde oyunlarını, birlik içinde davranarak bozmakla vatanımıza, imanımıza ve geleceğimize sahip çıkarak verelim. Nerede hata yaptığımızı sorgulayarak hepimiz öncelikle kendimizi düzeltmeye gayret edelim.

Dr. Münir Derman Babamızın çok güzel ifade ettiği gibi; "Bu buhrana çare başka yerden gelmeyecek. Çare bizde, hepimizin, tek tek kendimizi doğru yola götürmemiz lazım. "ki, durumumuzu değiştirmiş olalım ve Yüce Rab'bimiz de bizim durumumuzu değiştirsin.

Altı yıl önce umre işlemleri için gittiğim müftülükte görevli, Kur'an okumayı bilip bilmediğimi sordu. Kur'an alfabesini bilmediğimi söylerken, peşinden hemen mealini yedi kez okuduğumu belirttim mahçubiyetimi bir nebze giderebilmek ümidiyle. Görevlinin ağzından bir "Maaşallah! " ve ardından " Biz bu işin içindeyiz ama ben bir kez bile okumadım mealini." cümlesi döküldü.

Mahçup olma sırası ona gelmişti. "Kur'an harfleriyle belki bin kez hatmettim ama mealini okumadım." diye vahlanmaya devam etti. Çok şaşırdım ve üzüldüm gerçekten. Bir insan, hele ki bir din görevlisi, bin kez hatmettiği kendi dininin kitabının ne söylediğini merak edip bir kez olsun nasıl okumazdı...

Bunu kınama için yazmıyorum kesinlikle. Çevremde, yakınlarımda da aynı ihmali görüyorum çok sık ve ne yapsam başaramıyorum onlara meal okutmayı. Sevgi, merhamet, adalet ve hoşgörü temelli güzel dinimizin yanlış anlaşılarak, gericilik olarak algılanma ve göstermeye çalışılma sebebi bu olsa gerek.

Mezarlıkta ve günlerde, anlamadan okunan bir kitap haline getirilmekten kurtarılmalı acilen güzel dinimizin kitabı. Örneğimiz olan sevgili Peygamberimiz gibi, yürüyen, konuşan Kur'an'lar olabilmemiz nasıl mümkün olabilir ki bu halde!.

Özellikle son bir yılda yaşadıklarımız, hepimize neler oluyor dedirtti. Bildik bileli savaşlar, depremler, seller, terör, salgın hastalıklar ve her türlü kargaşa vardı elbette ancak hiç bu kadar üstüste, aralıksız değildi.

Sosyal medyada dolaşan yazılarda ifade edilen, virüsün, depremlerin, sellerin Allah'ın gazabı, hatta öncü uyarı olduğu, asıl büyük gazabın arkadan geleceği tespiti, öngörüsü doğru değil. Gizli bir korku enerjisini körükleme var hatta bu bakış açısında. Bu tam da insanlığı bozmayı hedefleyen şeytani güçlerin Müslümanların bilinç altına yerleştirmek istedikleri algı.

Oysa bütün dünyada insanlığı bozmaya çalışan, çıkarları için, savaşlar, salgınlar, fitne - fesatlar çıkararak insanlığa zulmeden, sömüren kendileri. Malum şeytani, şer güç...

Zulme karşı bilinçle ve birlik içinde mücadele etmemiz gerekir. Rab'bimiz de bizden bunu bekler. O izin vermeden yapamayacakları doğru ancak izin vermesi de hepimizin sınanma ve kazanma imkanı için. Gazabı değil...

Hangimizin daha güzel iş yapacağına bakıyor ayetinde açıkladığı gibi. Kimden korkuyoruz, bilerek ya da bilmeden kime hizmet ediyoruz. Tedbirimiz, tevekkülümüz, mücadelemiz, gayretimiz kararında, olması gerektiği gibi mi...

Hatalarımızı, eksiklerimizi idrak ve telafi şansı olarak değerlendirmeliyiz. Hep ifade ettiğimiz gibi, bu Nuh as. tufanında iman edenlerin gemiye binip kurtulması, diğerlerinin boğulması gibi bir durum. Ahir zamanda gemi, kurtuluşun adresi ehlibeyt sevgisi. Sevgili peygamberimizi ve ehlibeytini sevenler, seven sevdiğine benzer hadisi gereği, onların ahlakıyla ahlaklananlar, salatı selam ve salavatlar ile gönül bağını diri tutanlar, imanını güçlendirenler kurtulacak, diğerleri, imanı zayıf olanların kaldıramayacağı korku enerjisi ya da başka her kasti bahaneyle perişan olacak ki şimdiden pek çok insanımız, depresyon, kaygı bozukluğu, panik atak aşamalarını geçip paranoyaya dayanmış durumda. Bize iletilen ve anladığımız sorun ve çözüm bu...

Modern tıbbın eğitimini de, kullanacağı ilaçları da belirleyen ilaç kartellerinin neler yaptığını hem otuz beş yıllık mağdur hasta, hem çalışan, tıbbi laboratuvar teknikeri olarak otuz yıl yakınen gördüm, yaşadım. Üç yıldır da Laniczol adlı kemik erimesi ilacıyla soygun ve katliam davamla, adalete taşıyarak mücadele halindeyim. Bir yazıyla, videoyla sınırlı bilgiyi, iddiayı asla paylaşmam.

Otuz yıl omuz omuza çalıştığım, tanık olduğum idealist hekimlerimizi ve sağlık personelini tenzih ederek, doktorlarımızın büyük çoğunluğu, bilerek ya da bilmeyerek bu hain emel sahibi şeytani güçlere hizmet ediyor ne yazık ki. Biran önce hatalarını idrak ve telafi edebilmeleri de dualarım arasında. Yüce Rab'bimiz yardımcıları olsun. Feraset versin. Fani dünya için ebedi hayatlarını heba etmesinler.

Acilen değişim ve gelişim şart pek çok kesim için vesselam. Hepimiz üzerimize görev almak zorundayız kelebek etkisini küçümsemeden. Herşeye rağmen, her koşulda, Rab'binin lütuflarının farkındalığıyla, coşkuyla, İlla Aşkla...

Adevviye Şeyda Karaslan