Bu deyimi bizim yaş kuşağımız bilir.

Yeni nesillerde inşaallah öğrenirler bilirler. Klasik Türk Romanlarında ve klasik Türk Filimlerinde sıkça geçer bu deyim.

Rahmetli Hulisi Kentmen’e ve Kadir Savuna çok yakışırdı.

Kim olduğu, nasıl bir insan olduğu bilinmeyen insan için kullanılır.

Peki dilimize ne zaman girmişti ve neden girmişti bu deyim?

Tanzimat’tan sonra.

Bilindiği gibi Tanzimat’tan önce Osmanlı ahalisi kendi dini inanç ve geleneklerine göre kıyafetler giyerdi.

Kaftanı, cepkenli, şalvarı ve başına taktığı kavuğu, kalpağı mensup olduğu dini inancına göreydi.

Hatta bu örfi bir durum gibi algılansa ya da bilinse de aslında yıllar önce kanunlaşmış bir uygulama idi.

Hıristiyan Katolik, Hırıstiyan Ortadoks , Yahudi, Ermeni velhasıl Müslümanlar dahil herkes ayrı kıyafet ile sokağa çıkardı.

Kim kimdir, herkes bilir ona göre hareket ederdi.

Yüzyıllardır değişmeyen bu sosyal olgu çatışmadan, nefretten değil karşılıklı yaşam hakkına saygı ve ölçünün gereği olarak huzurlu bir yaşamın temeli oldu.

Peki ne zaman hem bu kural ve hem de huzur birlikte bozuldu ?

Tanzimat fermanı ile !..

Tanzimat fermanı ile her dinin mensubunun kendi örfi kıyafetini sokakta giymesi ve farklı başlıklar takması yasaklandı.

Herkes modernliğe ve Avrupalılaşmaya fes giyerek adım atacaktı.

Avrupalılar böyle istiyordu ve Padişaha bir fermanla ilan ettirdiler.

Fes giymemek için çıkan isyanlarda Osmanlı yurdunda kaç kişinin başı vuruldu bilseniz?

İşte İstanbul başta olmak üzere herkes FES giyince bir müddet sonra herkes aynı kıyafetler altında ve FES giyerek gezmeye başlayınca ilk bakışta kim müslüman , kim hırıstiyan ve kim yahudi anlaşılmaz oldu.

Ve halkımız zor kabullense de bir devri, bugünlere kadar kritik ettirecek deyimi ince zekası ile buldu.

Karşıdan geleni yada bir olaya karışanı yada kendisinden bir talepte bulunanı veya kendisinin bir talepte bulunacağı kişiyi başlığından,kıyafetinden tanıyamadığında konuşurken “Neyin nesi, kimin Fesi” deyimini Türkçeye yerleştirdi.

Ve yine halkımız kendi espirili ve kıvrak zekası ile TANZİMAT FERMANINI üç kelime ile özetlemişti o günlerde.

“Arkadaş artık GAVURA GAVUR demek yasakmış !..”

Siz “dinler arası diyalog masalının “ yeni mi söylendiğini sanıyordunuz yoksa?

O masalın FTÖ, son “MATRİX” versiyonudur aslında !..

Şimdi diyeceksiniz ki nereden geldi bu FES hikayesi aklına.

Nereden gelecek “Son Fesli delimizin” Azrail’in kayığına rampa ettiği fotoğrafı gazetelerde görünce geldi.

Heleki cenazesine ATATÜRK’ü sevenleri istemediğini söyleyince şu FES’in hikayesini ve “GAVURLUK” yasağını bir anlatayım dedim !

——-

Bu yazıyı üç yıl önce paylaşmışım.

Baktım mantar gibi partiler kurulmaya başlayınca, “kimin FES’i kimin NESİ” adamlardan siyaset pazarı geçilmez oldu.

Ben de tekrar paylaşayım dedim.