Niçin 28 Şubat'ı Yazmadım

Abone Ol

Dün 28 Şubat'ın 25. yıl dönümüydü. Yazı geleneğidir, böyle günlerde o güne mahsus yazılar yazılır.

Ben yazmadım.

Niye yazmadığımı soranlar oldu.

Yazmadım, çünkü 28 Şubat'ı yazmak artık demokrasiye değil, tek adam düzenine hizmet ediyor.

Her 28 Şubat’ta birileri çıkıp ne kadar ezildiğini anlatıyor.

Bir küçücük şiir okuyarak ne büyük mücadeleler verdiğini söylüyor.

“Muhtar bile olamaz” sözü üzerinden mağduriyet tazeliyor.

Hapishane edebiyatı yapıyor.

28 Şubat eleştirileri artık demokrasiye hizmet etmiyor.

Onun için yazmadım.

Darbeler demokrasiyi güçlendirmek için anlatılır.

Vatandaşın oyuna, iradesine sahip çıkması telkin edilir.

Özgürlük ile esaret, demokrasi ile dikta arasındaki fark gösterilir.

Bugün 28 Şubat üzerinden topluma örnek gösterilecek bir demokrasi var mıdır?

Dünden daha iyi durumda olduğumuz söylenebilir mi?

28 Şubatta şu haldeydik, bugün bu haldeyiz diyebileceğimiz bir durum yok.

İnsanlar, partiler, yönetimler değişti, zihniyet değişmedi.

Dün biz ve onlar vardı, bugün yine biz ve onlar var.

Değişen, sadece onlarla, biz diyenlerin yerleri.

Bir yanlışın yerine başka bir yanlış ikame edildi.

Buna darbeden kurtuluş denebilir mi?

İlla nereden nereye geldik denilecekse, bu sorunun cevabı basit.

28 Şubat'ın tek ve en önemli sonucu, merkez siyaseti yok edip, toplumu uç siyasetlere itmesi, Türk siyasetinin doğrultusu değiştirmesidir.

İrtica tehdidi adı altında, siyasal İslamcılık büyütüldü.

Siyasal İslam, din veya dindarlık değil, bir siyaset biçimidir.

İnsanları, Hakka, hakikate, ahlaka, adalete, doğruluğa çağırmaz, bir siyasete çağırır.

Toplumu dindarlaştırmaz, dünyevileştirir.

Din mücahitliğini, menfaat mücahitliğine çevirir.

Ruhunu alır, posasını bırakır.

Onun için ona karşı olmak, dinden yana olmaktır.

Haa, kimse 28 Şubat'ta kahramanlık yaptım diye böbürlenmesin.

Kimin kahraman, kimin kaçık olduğunu tarih biliyor.

Biz de biliyoruz.

Siyasette 28 Şubat'ın iki büyük kahramanı var, Muhsin Yazıcıoğlu, Hasan Celal Güzel...

Sonra, tehditlere boyun eğmeyen SN. Akşener…

Ve birkaç namuslu gazeteci.

Gerisi reklam ve ucuz kahramanlıktır.

Baki âleme göçmüş olan her iki lidere rahmet diliyorum.

İkisi de bu necip milletin teveccühünü kazanmadan gittiler.

Umuyor ve diliyorum ki, kudreti sonsuz olanın rızasını kazanmış, yüce bir makama nail olmuşlardır.

Geride kalanlara ise akıl ve izan diliyorum.

Çünkü bazen darbeler, büyütmek istediklerini hedef alırmış gibi yaparlar.