Sene 1985'ti, askerlik yeni bitmiş ve Üniversite hayatım başlamıştı. Priştine Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne kayıt yaptırmıştım. O arada Priştine Televizyonu Türkçe yayınları bölümünde çalışacak gazeteciler için yeni iş ilanı açılmıştı. Ben de işe girmek amacıyla ilana uygun gerekli olan başvuruyu yaptım.

Aynı şekilde işe girmek amacıyla Burhan Sait’te başvuruda bulunmuştu. Ve daha sonra Rahmetli Burhan Sait ile beraber 1985 yılında Priştine Televizyonu Türkçe yayınlarında işe kabul edilerek çalışmaya başladık...
Burhan ile arkadaşlığımız da bu şekilde başlamış oldu.

Çalışkan, düşündüğünü konuşan, Milli değerlere önem veren dolu dolu bir arkadaşımızdı...
Bir ara Priştine'de ev kiralayıp beraber kalmıştık. Kosova'da Türk gençliğinin yarınlara daha sağlam ve bilinçli bir şekilde yetiştirilmesi için aramızda yapmış olduğumuz konuşmalarda hep onların sıkıntılarını dile getirirdik... O Gilan’lıydı ben Mamuşalı ama Mamuşa’yı benim kadar severdi, benim kadar sayardı ve benim kadar merak ederdi desem sanırım abartılı olmaz...

Sene 1986, aylardan bir kış ayıydı... Havalar oldukça soğuktu ve Burhan ile beraber yola düşüp Priştine'den Mamuşa'ya gittik. Birkaç gün bizlere misafir olduk. O bereketiyle gelecek oldu ki, planımızda olmayan hiç beklenmedik bir şey oldu. Aniden bugün evli olduğum hanımımla söz kesildi. Adetlerimize göre gönderilen çeyizde açık yeşil renkte iki gömlek vardı...
Bu gömleklerden biri bana, diğeri de rahmetli Burhan'a gönderilmişti. İkimiz aynı renkte olan o gömleklerle iki kardeş gibiydik...
Burhan, bağlamayı çok güzel çalardı. Darbukaya öyle güzel vururdu ki adeta onu "konuşturur" gibi olurdu. En mutlu günümde böylece yanımda olmuştu.

Nur içinde yatsın... rahmetli Burhan'la çok anılarımız var ve ben bunlardan bir anıyı daha anlatmadan geçemeyeceğim. Çünkü o Mamuşayı ne kadar çok sevdiğini daha iyi anlayacaksınız. Mamuşa söz konusu olunca bir harita üzere bakıp konuşma yaparken o bir anda haritaya bakıp şunu demişti:; Allah göstermesin ama bir gün Kosova'da savaş olursa, "haa şuraya yaz!". “Mamuşa'ya bir zarar gelecekse o da Batı yönünden gelecektir” dedi.

1999 yılındaki Kosova Savaşında Sırplar tam da o bölgeden Mamuşa'ya girip, bir mahalleyi yaktılar, Mamuşalı Türk ve Arnavut mahsun kardeşlerimizi şehit ettiler. Burhan Sait arkadaşımız daha o dönemlerde Yugoslavya'nın dağılması ve Türk toplumunun sorunlarıı ile her aşamada haşır neşir olurdu...

Notlarıma bakarken, yayınlanmamış bir şiiri bende var. Milli değerlere büyük önem verirdi.
O dönemde Türk azınlığına insanlık dışı Bulgarsitan'da uygulanan baskıcı politikalarını eleştiriyordu...

"Sultandım, ağaydım, paşaydım...
İnsanlarımla, Askerlerimle vardım Bulgarsitan'a. Bulgarların TÜrk olmalarını istemedim...
İhtiyarlandım, tekaüte çekildim.
Ölmeden, etlerim çörümden Yaşar'ıma Jivkof dediler... Durmuş'uma Satankov dediler.
Ama sonunda... yediler."

Tek Partili sistemden sonra çok partili sisteme geçildiğinde Kosova Türk Toplumu, Türk Demokratik Birliği (TDB) kuruldu. Ve o dönemde yine ikimiz aktif siyasete birlikte girerek TDB kurucularından ve Merkezi Yönetim Kurulunda yerimizi aldık...

Burhan Sait daha sonra Priştine Televizyonu Türkçe Yayınları Bölümü’nden ayrılarak TAN gazetesinde çalışmaya başladı.
1989 yılında Priştine'de "Tan" gazetesi çerçevesinde gençlere yönelik "Yarın" gençlik gazetesi yayınlanmaya başlandı. Söz konusu gazetenin kurucuları; Burhan Sait, Dr. Taner Yusuf, Arif Bütüç, Raif Kırkul ve Işık Kaytaz'dı.

Daha sonraları Burhan Sait arkadaşımız Kosova'dan ve “Tan” gazetesinden ayrılarak Makedonya’nın başkenti Üsküp'e taşındı. Neden taşındığı kesin bilemiyorum. Bildiğim tek şey “Tan” gazetesinde yapmak istediğini yapamadığından, umduğunu bulamadığından ve birileri tarafından engellendiğinden olsa gerek...

1999 Kosova savaşı yeni bitmişti. Türk İşbirliği Kalkınma Ajansı tarafından Ankara'da önemli bir toplantı yapıldı. Balkanlarda ve Türk Dünyasında yayın hayatını sürdüren gazete ve dergi sahipleri, sorumlu yazarları ile bir toplantı yapılmıştı. “Vardar” dergisi sahibi Burhan Sait de bu toplantı da vardı. Toplantıya Biz de “Sofra” Dergisi editörü olarak katılmıştık. Toplantı sonrası Burhan Sait ile beraber Ankara-İstanbul yolculuğunu beraber yaptık. Çünkü özel aracı ile Ankara'ya gelmişti... Güzel bir yolculuk oldu, eski günleri yâd ettik..

Üsküp'te iken “Vardar” dergisi sahibi olarak bir kaç sefer kendilerini ziyaret ettim. Zor bir görev omuzlarında vardı. Makedonya gibi bir yerde gazete çıkarıyordu... Bunun altından kalkmak başta yürek ister insanda...
Ama bu yürek Burhan'da vardı.

İşini seven, bildiğini çekinmeden söyleyen Burhan, bu yönüyle birilerinin gözüne diken olmuştu…

Beklenmedik bir anda, beklenmedik bir şekilde İstanbul-Silivre yolunda elim bir Trafik kazasında hayatını kaybetti. Ruhu şad olsun. Benim için her zaman kuşkulu bir ölümdü. Çünkü o başkasının yapamadıklarını, dile getiremediklerini cesurca gazetesinde dile getiriyordu.
O, Kosovalı Türklerin ve Türkçenin yılmaz kahramanı ve sesiydi.